Sendikalar Görevlerini Yapmıyorsa İşçiler Dernekler de Örgütlenecektir
Neden bir dernek kurma ihtiyacı duydunuz?
Bugünkü sendikaların içinde bulunduğu yapı işçiler için güvensizlik nedeni. İşçilerin güveni sendikalara azalmış durumda. İkincisi, sendikalar mücadele etmek isteyen işçileri yanlarına çekerek sendikaları büyütmekten yana değil. Görüyoruz ki, mücadeleyi ilerletmek isteyen her işçi sendika yöneticileri tarafından suçlanıyor, tehdit ediliyor. Bu bakımdan sendikalar arasında bir fark kalmadı. Üçüncüsü, işçilerin örgütlü olmaya ihtiyacı var. Bunu nasıl yapabilir, güvenmediği ve istenmediği bir yerde? Derneklerin bu zeminde ortaya çıktıkları kanaatindeyim. İşçilerin örgütlenme ihtiyacını karşılayacak geçici bir örgütlenme biçimi. Dernekler sendikalara alternatif değil ama işçilerin örgütlü olmasını sağlayıp sendikalara tabandan itici güç oluşturabilecek bir örgütlenme.
Derneğinizin deri, kundura ve tekstil işçileri arasında bir birikimi, deneyimi var mı?
Mazisi olan bir dernek bu. 1987’lerde ilk deneyimini yaşadı ve 1990’ların başında DİSK Deri-İş Sendikasının kuruluşuyla birlikte faaliyetlerine ara verdi. Beyoğlu, Kumkapı, Beyazıt (Mercan) kundura işçilerinin, ustalarının büyük mücadelelere imza attıkları mücadeleler içinde yer alan işçiler bu derneği oluşturuyorlar. Derneğin kurucusu arkadaşlar işkollarında çalışmaya devam eden deneyimli işçiler. Kazlıçeşme’de, Tuzla’da çalışan işçiler dernek kurucusu. Önemli bir bölümü de DİSK Deri İş geleneğinden geliyor. Bahar eylemlerine katılan işçiler de var.
Örgütlenmenin çok zor olduğu üç sektörde örgütlenmeyi amaçlıyoruz: Deri, Kundura ve Tekstil. Önemli bir bölümü atölye biçiminde çalışan işyerlerindeki işçiler bunlar. Sendikaların ulaşmadığı işyerlerine ulaşmayı hedefliyoruz. Bu üç sektör çok geniş bir alanı kapsıyor. Tekstil deyince örmeden, dokumaya hazır giyime; tüm tekstil sektörünü ifade ediyoruz. Deri konfeksiyon. Kundura derken bağcık üretenlerden taban üretenlere kadar geniş bir alan.
Nitekim 3 Temmuz’da dernekle ilgili yaptığımız salon toplantısı ilgi gördü ve 31 Aralık’ta resmi olarak derneğimiz kuruldu. Teknik bir aksaklık olmazsa 26 Mart’ta da bir dayanışma gecesi düzenleyerek kendimizi ifade etmenin olanağını bulacağız.
Türk-İş olmazsa DİSK yok mu? DİSK Deri-İş’te örgütlenemez misiniz? Yeniden DİSK Deri-İş’i kurulamaz mı?
Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler bu sendikaların içinde çalışma olanağını ortadan kaldırmış bulunuyor. En azından bu dernek etrafındaki ileri işçiler açısından bu böyle. Aslında 1992’de DİSK’in faaliyete geçmesiyle birlikte DİSK Deri-İş’in kuruluş sürecine omuz verenlerin önemli bir bölümü bu derneğin bugünkü üyeleri oldu. Deri-İş zorluklarla kurulan bir sendika oldu. Deri işçilerin örgütlenmesi için, toplantı için DİSK’te oda bile bulamadılar. Çorlu’da deri fabrikaları örgütlenip eyleme geçmişken, DİSK yöneticileri milletvekilleriyle balo düzenliyordu. İşçiler direnişte para bulamıyordu onlar balolarda geziyordu. DİSK yöneticileri (Rıdvan Budak ekibi) Deri-İş’in örgütlenmesine izin vermedi. Deri-İş DİSK içinde bir devrimci gelenek çünkü. Bu geleneğin zemini deri işçileri ve DİSK deri işçileri arasında kurulacak bir sendikayı istemedi. O zaman istenmediler bugün de istenmeyeceklerdir. Türk-İş zaten farklı değil. Dernek yöneticilerimiz mücadele içinde tanınmış işçiler ve dernek başkanımız uzun süredir “mim”lendiği için iş bulamıyor. İşverenler iş başvurusu yapıldığında sorar: Kim geldi? Uğur. Hangi Uğur? “Kızıl Uğur”. İşe almayın, derler.
Amacınız nedir?
İşçilerin birlikte mücadelesini, sınıf mücadelesi içinde yer alması için mücadele ediyoruz. En temel insani koşullarda, sosyal haklarda, iş yasalarında temel hakların uygulanması için mücadele ediyoruz. İşyerleri ayırmıyoruz. İlişki kurabildiğimiz her yerle büyük küçük ayırmadan ilişki kurmaya çalışıyoruz.
Son dönemde hangi mücadeleler içinde yer aldınız?
Basına yansıdı. Derneğin henüz resmiyet kazanmadığı süreçte, dernek çevresinin içinde yer aldığı bir deneyim yaşadık. Merter’de Texim triko işçilerinin örgütlenme ve hak arama mücadelelerine destek olduk. Burada sendikalaşma çalışması devam ediyor. Sendikalaşma olanağı varsa sendikalaşma çalışmasından da çekinmiyoruz. Gündelikçi işçilerle 600 işçi var; kadrolu 400 işçi bulunuyor.
Texim’de 2007 yıllarında farklı devrimci grupların sendikalaşma girişimleri olmuş ve başarılı olmamıştı. Belirli bir birikim zaten vardı. Mücadelelerden sonra işyerine giren bir işçi arkadaş, işçilerin işten çıkmak üzere farklı sendikalara üye olduklarını gördü. Bağımsız tekstil İşçileri Sendikası’na (BATİS) işçilerin akşamları teker teker üye olduklarını sabah üye forumlarıyla işyerinde işçileri üye yapmaya çalışıp işten atıldıklarını tespit ettik. Bunu fark edince bu gidişi olumlu noktaya çevirmek istedik. Hem sendikalaşmayı sağlamak hem de sendika imajının itibarsızlaştırılmasını önlemek istiyorduk.
İşverenin tutumuna karşı duran; örneğin 12 saat çalışmasına tek başına itiraz ediyor ve fazla mesaiye kalmıyordu. İyi bir ustaydı ve işveren işten atamıyordu. Bu arkadaşın örgütlenme fikrine ikna edilmesi süreci terse çevirdi.
Bir bölüm işçi de DİSK’e üye oldu. BATİS sendikalaşmak isteyenleri DİSK’e yöneltiyordu, işten çıkmak isteyenleri bünyesinde tutuyordu. DİSK’e üye olanlar ise, bir gün sonra işten atılıyordu. Çok karmaşık bir süreç sonunda 70–80 işçi bu karışıklıkta işten atıldı. Sürecin toparlanarak çalışma koşullarının 12 saatten 8 saate düşürülmesi bu karışıklığın aşılmasından sonra mümkün oldu. Triko işçileri arasında Texim olumlu bir deneyim olarak görülüyor ve bu olumlu deneyimin esasını çalışma saatlerinin düşürülmesiyle oldu
Özkan Kundura ve Yeşil Kundura işçilerinin de sorunlarını paylaştık ve mücadelelerine yardım ettik.
Özkan Kundura’da sendika var. Türk-İş’e bağlı Deri-İş sendikası. Bayrampaşa ve Tuzla’da fabrikaları olan bir firma. İşveren işyeri temsilcilerini işten atıyor, işçiler bu atılmalara müdahale etmek istiyor. Ancak sendika buna sessiz kalıyor. Atılan temsilciler derneğimizle ilişki kurup destek istediler. Temsilciler atıldıktan sonra yeni temsilci seçileceği yerde, sendika tepeden temsilci atıyor. Bu durumda işçiler arasında sendikaya güvensizlik oluşuyor. İşçiler sendika üyeliğine paralel olarak derneğe de üye olup, dayanışma aidatı ödeyip örgütlenmek istediklerini açıkladılar.
Yeşil Kundura’da ise işten çıkarmalar var. İşçiler önce sendikaya gidiyorlar tabii. Atılan kadın işçiler durumlarını anlatıyorlar ve sendika da işverenle görüşüp işçileri işe aldıracağını söylüyor. Ancak işbaşı yaptırılmayınca, dernekle ilişki kurup, sendikalarının verdiği sözü tutmadığını söylüyorlar. Bizden sendikayı sıkıştırmamızı istediler. Sendikanın işin içindeyken bizim müdahale etmeyeceğimizi söyledik. İşçilere destek vereceğimizi söyledik.
Bu örnekler de gösteriyor ki, derneğimiz işkolunda tanınan işçilerin girişimiyle oluşturulmuştur ve mücadelelerle teması; işçilerle bağı vardır.
Bu durumda sendika-dernek ilişkisini nasıl kuracaksınız?
Dışarıdan bakıldığında bir çatışma alanı var ve buna sonradan kurulduğu için dernekler yol açıyor gibi algılanıyor. Oysa dernekler sendikaların yetersiz kalışı, sözlerinde durmamalarından, görevlerini yerine getirmemiş olmalarından dolayı dernekler ortaya çıkıyor. Derneğimiz sendikanın alanına müdahale etmiyor. Buna çok özen gösteriyoruz. Ama onlar bizi rakip görüyor. Çünkü işçiler bize yöneliyor.
Nitekim Temmuz ayında panel duyurusu yaptığımız andan itibaren sendikal çevrelerden bize yönelik baskılar gelişti. Niçin dernek kurduğumuz sorgulandı. Bu dernek nereden çıktı diye sordular ve yıllardır aranmayan işçiler bu girişimimizin üzerine sendikacıların ilgi alanına girdi; görüşme talepleri arttı.
Son olarak ne söylemek istersin?
26 Mart’ta Güngören’de bir Dayanışma Gecesi örgütlüyoruz. Duyurusunu önümüzdeki günlerde yapacağız. Sınıf mücadelesine işçilerin örgütlü katılmasını sağlamak için oluşturduğumuz derneğimizin, işçi kamuoyundan da destek göreceğine inanıyoruz.