L. Doğan Tılıç
Şimdi iktidarıyla muhalefetiyle TBMM çatısı altında oturan her milletvekilinin “Sayın Başkan” diye hitap ettiği hapishane arkadaşım Sırrı’nın, “Boynumu vursanız bir insanın rüyasını gördüğü, anasından ninnisini dinlediği diline burada müdahale etmem” diye başlayıp Kürt çocukların eğitim sürecinden nasıl dışlandıklarını anlattığı konuşmasını, geçen gün, 50 yıl sonra ilk kez konuştuğum bir arkadaşıma gönderdim.
11 yaşında bir yatılı okulun sıralarında İngilizce eğitim görmek için birlikte oturduğumuzda doğru dürüst Türkçe konuşamayan, birkaç yıl sonra da “kolej”i bırakıp gitmek zorunda kalan Kürt arkadaşıma…
Sırrı’nın anlattıklarını dinleyip, “Aynısını bize yaptınız lan” dedi. “Hepinizin saçları uzun bizimki 3 numaraydı!”
Bak ben bu saç meselesini unutmuşum işte, benim ayıbım! “Aynısını bize yaptınız” deyince, “Yaptık” dedim. “Kabul ediyor musun?” diye de sorunca, bir yüce mahkemede yargılanıyormuş gibi “Ediyorum” dedim.
Selahattin Demirtaş’ın 9 gün süren savunmasını dikkatle okurken de benzer şeyler hissettim. Biraz da şükrettim 12 Eylül sonrası bir süre hapis yattığıma!
Öyle işte, herkes hapis yatamaz. Hapishane rezil de eder adamı vezir de. Zor zanaattır. Maharet ister yatmak. Yatabileni bilgeleştirir ama erersin!
2019’da İrfan Aktaş’ın röportajı için, “Cezaevine girmeden önceki Demirtaş’la cezaevinden çıktıktan sonraki Demirtaş’ın hayata ve dünyaya bakışında ve de siyaset yapışında bir farklılık olacak mı?” diye sormuş ve ondan da; “İki buçuk yıldır iki kişi, küçük bir hücrede yaşıyoruz. 46 yıllık ömrümde, dünyamın bu kadar genişlediği başka bir dönemim olmadı. Çıkınca dünya bana dar gelecek diye korkuyorum” yanıtını almıştım.
O iki buçuk yıla yıllar ekledikten sonra yaptığı savunmada, çıktığında dünya kendisine dar gelecek bir Demirtaş var! Ne bir damla kin ne de nefret… Tüm çektiklerine, çektirilenlere karşın yalnızca barışı ve birlikte yaşamanın yollarını arayan bir bilge!
C. Bukowski “Kimlerin arkadaşınız olduğunu bilmek istiyorsanız, hapis yatın” der. “Sallansaydım ipin ucunda bir bayrak gibi keşke” demeden yaşamakta ayak direterek hapis yatarken, çok da arkadaş biriktirdi Demirtaş!
Varsın listesini “Hewlêr’deki ticaret odasından” alabileceğimiz, üzerinde “Kürdistan Bölge Başkanlığı” yazan belgelerle milyon dolarlık ticaret yapan “Yüzde 80’i MHP’li, hilal bıyıklı, tuğralı, yüzüklüler” onu linç etmeye devam etsin. Çok daha fazla dost biriktirmiştir içerideyken, kesin.
“Dini sömürenler, Allah’ı kandırdığını düşünenler secdeye giderken Allah’ı düşünmüyorlar. İddia ediyorum; secdeye giderken ihale düşünüyor” diyor ama o savunmasını yaparken bile kendini düşünmüyor. Hukukun işlediği, AYM ve AİHM kararlarının uygulandığı bir ülkeyi düşlüyor. Gezi tutuklularının içeride kalmasını, Can Atalay’ın salınmamasını dert ediniyor.
Şu seçim arifesinde söyledikleri de birkaç belediye için değil. “Onurlu bir barış” için!
“Ama günü gelince mutlaka iyilik hâkim gelecek ve hep denildi ya dünya iyiliğin yüzü suyu hürmetine dönüyor, biz de iyilik kazansın diye burada direniyoruz” diyor.
Yarın saat 13.00’te Ankara’da Tandoğan Meydanı’na çağırdı CHP, “Anayasaya Saygı” mitingine. Anayasaya, demokrasiye, geleceğimize sahip çıkalım diye… Anayasadan ve demokrasiden geriye ne kaldığı tartışılır tabii, ama bir gelecek var!
Gelecek mutlaka gelecek ve Tandoğan’a da iyilik kazansın diye gidilecek! Şu çağırdı bu çağırmadı diye değil. İyiliğin kazanacağı inancını büyütmek, iyilerin var ve çok olduklarını görmek, göstermek için! Omuz omuza durmanın gücünü hissetmek için! Adalet olsun, kimse haksız hukuksuz hapis yatmasın diye!