Muhafazakâr liberal anlayış, herkesin birer “homoeconomicus” olmasını ister. Yani kendi çıkarlarının peşinden koşan “iktisadi insan” olmasını, ya da kimilerinin ifadesiyle “rasyonel insan” olmasını.
Seksenli yılların kabaran dalgası buydu. Bu dalga, insanların “rasyonel” davrandığını ve bu nedenle de kendi çıkarlarını maksimize etmekten başka bir şey düşünmediğini varsaydı.
O nedenle de ekonomilerin geçmişlerinde buna aykırı olduğu düşünülen ne varsa kaldırmayı amaçladı. Bütün, regülasyonların kaldırılması, özelleştirme ve serbestleştirme çabaları bu nedenleydi. Regülasyonlar kaldırılırsa, özelleştirmeler ve serbestleştirmeler yapılırsa kendi çıkarları üzerinde yürüyen “rasyonel birey” de daha mutlu olacaktı. Bu koşullarda çıkarlarını maksimize etmek daha mümkün olacağından dolayı.
Ama öyle olmadı. Olmadı, çünkü tüm insanlığı kendi çıkarını maksimize etmeye yöneltmek, bu davranışın tam tersi olanı da güçlendirdi. Yani dayanışma ve işbirliği ruhunu…
Günümüz dünyasının kabaran dalgası da bence bu dayanışma ve işbirliği ruhu. Bugün artık dünden daha fazla dayanışma ve işbirliği mümkün bir davranış biçimi olarak önümüzde duruyor. Bir zamanlar fazla romantik bulunan bu kavramlar şimdi artık neredeyse genel kabullerimiz arasına girdi.
O nedenle de bugün piyasayı ve rekabeti övmek artık çok da anlamlı bir pozisyon değil. Bu, seksenli yıllardan başlayan ve 2008’in dünya krizinin külleri arasında kalmış bir düşünceden ibaret artık.
Dayanışma ruhunun en çarpıcı görüntüsü ise sanırım bir zamandan beri tüm dünyada oluşan “ağlar”. Facebook ve Twitter bunların sanırım en yaygınları. Daha küçük daha lokal olanları da var kuşkusuz. Farklı amaçlar için oluşmuş olanları da. Ama temelde bu ağlar modern toplumun yalnızlaştırdığı bireylerin can simitleri gibiler. Hayatı paylaşmanın araçları olarak işlev görüyorlar.
Bu dayanışma ağlarının geleneksel dayanışma ağları olan cemaatlerle de örtüştüğü açık. O nedenle de farklı kaynakları olsa da cemaatlerle günümüz dünyasının dayanışmacı davranışı arasındaki mesafe de çok uzak değil. Bu mesafe yakınlığı ise özellikle cemaat yapıları üzerinde değiştirici bir etkiye sahip. Cemaat yapılarından son zamanlarda farklı seslerin çıkıyor olması da bence bu nedenle.
Peki ama dayanışmanın ve işbirliğinin bu denli önemli olduğu bir dünyaya girerken Türkiye’de neler oluyor?
Doğrusu Başbakan’ın TOBB’la giriştiği “istihdamı arttırmak için dayanışalım” önerisinin yol açtığı polemiğin toplumda destek bulması, ya da et fiyatlarına müdahalesine eskisi kadar tepkinin gelmemesi, ya da en son olarak bankaların “oligopolistik yapısının” kırılması için yeni düzenlemeler yapılacağı haberlerinin makul bulunması, bütün bunlar “piyasacı” mantığın, “rasyonel insan” referansının bizde de giderek azalan bir ivme içinde olduğunu gösteriyor.
Radikal