Dün gazeteler; bölgede çatışmalar yoğunlaşıp hayatını kaybeden asker sayısı arttığında, her zaman; üç ay, beş ay, bir yıl, beş yıl, 15 yıl…önce yaptıkları gibi çıktı: “Bölücü”lü, “hain”li, “alçaklık”lı, “taşeron”lu manşetler ve yaşamını yitiren askerlerin dramatik yaşam öyküleri ve ailelerin acılı “Vatan sağ olsun”, “Bizimki gitti başka çocuklar gitmesin” isteklerinin birbirine karıştığı açıklamalarıyla doldurulmuş sayfalarla çıktı!
TV kanalları da geleneklerini bozmadı: Gazetelerdeki, kendi dışlarındaki herkesi suçlayan siyasetçilerin açıklamalarıyla desteklenmiş üslubu yineleyerek, TV’nin tanıdığı dramatize etme gücünü öne çıkararak, pazar gününü “şehit cenazeleri“ günü ilan ederek geçirdiler.
Siyaset erbabı açısından da benzer bir yineleme vardı.
Başbakan Erdoğan’dan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na, sade vekil Deniz Baykal’dan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’e başlıca siyasetçiler, böyle durumlarda yaptıkları açıklamaları, küflenecek kadar kalmadıkları yerden çıkarıp vurguları sertleştirerek yinelediler. Buna Başbakan, komutanlar, bazı bakanların cenaze töreni için topluca Van’a oradan da “savaş alanı”na gitmesi de eklenmiştir.
Bu rutini bozan iki kişi vardı. Bunlardan birincisi Meclis Başkanı M. Ali Şahin’di, ikincisi ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli!
M. Ali Şahin şöyle dedi: “Milletin başı sağ olsun demek adet haline geldi. Bu değerlendirmeler artık vatandaşımızı tatmin etmiyor. Genelkurmay’dan tatmin edici açıklama bekliyorum!”
Eğer bu açıklamadaki son cümle olmasa, “Nihayet iktidar partisinden de gerçekleri fark eden bir önemli kişi çıktı” diyebilecektik. Ama sayın Meclis başkanı, açıklamayı hükümetten değil de Genelkurmay’dan beklediğini söyleyerek, sıradan bir Taraf gazetesi okuru çizgisini aşamadı. Oysa biz sanıyorduk ki; bu ülkede savaşa da, barışa da karar veren hükümettir! “Açılımı” da hükümet yapmaktadır, kiminle görüşüp görüşmemeye de hükümet karar veriyor. Öyle ya; tüm Ortadoğu’nun, İslam dünyasının muktedir liderliğine soyunmuş bir başbakanın yönettiği bir ülkede, çatışmaların bir savaş halini almasında Genelkurmay’ın ne sorumluluğu olabilirdi ki?
Yoksa Sayın Şahin, Kürt sorununun çözümünü askere havale ettiklerini mi söylemektedir? Eğer öyleyse, açılım üstünde yapılan propaganda nedir; “Meclis iradesi”, “millet iradesi” üstüne yanık türküler boş bir propaganda mıdır?
Diğer bir farklı açıklama da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.
Bahçeli’ye göre;
– MGK acilen toplanarak, “açılıma son verildiğini” açıklamalı,
– Bölgede Anayasa’nın 120. maddesine dayanılarak, OHAL ilan edilmeli,
– Kuzey Irak’a karşı siyasi, ekonomik, askeri önlemler alınmalı,
– İran’la birlikte, askeri bir harekatla Kandil boşaltılmalı,
– Öcalan’ın avukatları, ailesi ve dış dünya ile tüm ilişkisinin kesilmesi için gerekli önlemler alınmalı,
– Gazeteler ve TV kanalları, devletin resmi politikasına aykırı açıklamalar yapan, konuşan, askeri operasyonlara karşı çıkan vb. kişilerin açıklamalarına gazetelerde, TV’lerde yer verilmeli,
– Meclis acilen erken seçim kararı almalıdır!
Bahçeli’nin, asker cenazelerinin gelmemesi ve “Türkiye’nin barış ve huzura kavuşması!” için önerileri bunlar.
Burada öncelikle hatırlatalım ki; Bahçeli’nin, “erken seçim” dışındaki bütün istemleri 1990’lı yıllar boyunca uygulandı. Ama daha çok gözyaşı, daha çok kan, daha çok ananın ağlaması ve sorunun çözümünün daha da zorlaşması dışında bir işe yaramadı.
“Acil erken seçime” gelince, Bahçeli’nin son “erken seçim” istediğinden akılda kalan şey ise yapılan “erken seçim”de partisinin barajın altında kaldığıdır!
Bunu da hatırlatalım buradan.
Ama burada asıl önemli ve tehlikeli olan ise MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, bu önlemlerin alınması için harekete geçmeye cesaret etmesidir. Çünkü Bahçeli ve partisi, eskiden beri bu önlemleri isterdi; ama buna şimdi cesaret ediyor olmasının nedeni, AKP Hükümeti’nin “Demokratik Açılım” iddiasıyla izlediği şiddet politikasının ve Kürt sorununu şiddetle çözmeye yönelmesinde, artık MHP’nin çizgisiyle iyice yakınlaşmasıdır! Ve öyle anlaşılmaktadır ki; hükümet, adını söylemeden bir OHAL’i uygulamaya sokarak, “açılıma son verme” ve öteki MHP isteklerini yerine getirerek ilerleyecektir. Çünkü MHP ve öteki “askeri çözüm” yandaşlarıyla hükümetin izlediği politika arasında ciddi bir fark kalmamıştır!
Oysa şimdi daha çok barışa, halkların kardeşliğine, sorunun barışçıl yollarla çözümü için aklın, bilimin, siyasetin gerektirdiği önlemlerin alınmasına ihtiyaç vardır.
Evrensel