İlkokul 5. sınıfta okul değiştirmiştim. Yeni ‘öğretmenim’ soru sormak için yan sıradan bir kızı kaldırdı ve ‘Ay tutulmasını anlat bakalım!’ dedi. Kız bir kaç cümle ile açıkladı. Bunun üzerine ‘öğretmenimiz’; ‘Aferin kızım sana aferin, bravo!’ dedi alaycı bir ses ve üslupla. Sonra bana dönüp aynı soruyu sorunca kızın cevabının yanlış olduğunu düşünerek onun anlattıklarının tersini anlattım. Bunun üzerine başladı öğretmenimiz bana küfretmeye… Demediğini bırakmadı.
Bu olay bende travma yaratmış olacak ki; ay ve güneş tutulmasını, hangisi hangi tarafa gelince ne oluyor’u hala kestiremiyorum. Çünkü ay ve güneş tutulması deyince benim aklıma gelen tek şey hocanın kocaman gövdesi ve ağızıyla eğilip gök gürültüsü gibi bana bağırması oluyor.
Şimdi bu bendeki incir çekirdeğini bile doldurmayan travmayı düşünüyorum; bir de başka çocukların travmalarını… Mesela Pozantı cezaevinde tecavüze uğrayan çocukları… 13 yaşında gelin edilip koca evine gönderilen çocukları… Roboski’de, Reyhanlı’da, Soma’da abisini, babasını, kardeşini kaybetmiş çocukları… Sanayide, sokaklarda, orda burda çalışmak zorunda bırakılan çocukları… Ya da babasının, amcasının, dayısının, abisinin, komşusunun cinsel taciz ve şiddetine maruz kalan yüzbinlerce çocuğu düşünüyorum…
– Çocuklardan ellerinizi çekin efendiler! Yoksa güneşlerimiz tutulur!