Öfkeleri Kürtlüktendir
Cizre, muktediri hayli ürkütmüş bulunuyor. Muktedir bu ürküntüyle Cizre’de kanlı günler peydahladı.
Botan Miri’nin Cizre’si de Osmanlı padişahını bir hayli ürkütmüştü. 1847’de Eruh Kalesi’nde zapt edilen Bedirxan Bey gibi… Bugün onun torunları da bir apartman bodrumunda zapt edilmiş durumda. O gün Cizre’ye hüzün çökmüştü, bugün elem çökmüş…
Mirle birlikte özgürlük düşçüsü Bıro ve Esther de sürüldü.
Bıro ve Esther’in yaşayan sureti Fadilê Cizîrî’nin torunu 80 Kürt kadın, genç, çocuk ve yaşlı kişi öldürüldü.
Fadıl’ın sesi hüzünlü ve bu devre küs…
Cizre’ye olan öfkeleri Kürtlüktendir.
Kadim kentin kimliğine sahip çıkışı Erdoğan Türkiye’sini çıldırtmış durumda. Bu çılgınlıkla acımasız bir şekilde ezme çabasındalar. 14 Aralık 2015’ten bu yana tüm insani, hukuki, vicdani ve ahlaki kaideler çöpte!
İnsanların eğitim hakkı yok, barınma hakkı yok, beslenme hakkı yok seyahat hakkı yok, sağlık hakkı yok, sevişme hakkı yok, güvenlik hakkı yok, özgürlük hakkı yok; insan yok!
14 Aralık 2015’ten bu yana bir kent bombalanıyor, “yok olacak” bu isteniyor! Cizre yok olsun istiyorlar.
Bu alçaklık!
Cizre’de devlet zalim ve katil…!
Mezopotamya’nın en kadim kentlerinden Cizre, Ninova’nın uğradığı laneti yaşıyor. Kimliğine sahip çıkmanın laneti…
Kasap çengelinde 80 insan; Miray 3 aylıktı, dede Ramazan İnce 80 yaşındaydı, Bişeng daha 12’sindeydi.
Cizre’ye ne mi yapmak istiyorlar?
Diz çöktürmek istiyorlar.
Kime?
Türk’e…
Biat edin istiyorlar. Neye?
Bir diktatör bozuntusuna…
‘Konuşma, sakın konuşma’ diyorlar.
‘Sen kim, anadilinde eğitim yapmak kim, hadi oradan okul yaptım, öğretmen atadım, Türkçe öğren işte, özyönetimmiş, özerklikmiş bu dünyayı başına yıkarım’ dediler ve yapıyorlar. Cizre’nin başına dünyayı yıkıyorlar. 5 katlı bir binanın bodrumunda, çocuklar var içlerinde, siyasetçiler var aralarında; yaralılar, her gün yaralılardan biri can veriyor, ölü ve yaralılar iç içeler, yan yanalar… O bodrumda can çekişiyorlar. Ve o bina toplarla dövülüyor. ‘Bak çocuk başına o bodrum tavanını da yıkacaklar! Sen niye konuştun çocuk, niye istedin? Devlete itaat edecektin! İste, lakin isterken el pençe duracaksın, o ne efelikler, başı yukardalıklar? Yok çocuk öyle olmaz, bak o tavanı başına yıkarlar, yıkıyorlar’…
HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cizre’deki uygulamaları üzerine devlete hitaben şöyle bir tweet atmış: “Zulüm sistemi, tüm kinini en güzel çocuklarımıza feci ölüm olarak kusuyorsun”.
Faysal Sarıyıldız’ın tweetini biri şöyle yanıtlamış: “Bu devlet hainlerin kellesini almayı bilir”.
Ve o tweete gırla hakaret, küfür, tehdit…
Veli Çiçek o bodrumda yaralandı ve günlerdir can çekişiyor.
Veli de her Kürt gibi Türk devletinin haini!
Veli o bodrumda halen can çekişiyor Sultan ise öldü..
Sultan Irmak o bodrumda 8 gün yaşama tutundu. 8’inci gün Türkiye Sağlık Bakanı’nın “ambulansa gitmek için dışarı çıkabilirler” sözü üzerine arkadaşları tarafından o bodrumdan çıkartılarak hastaneye kaldırılmak istendi. Tanklar saldırdı ve Sultan öldürüldü.
‘Bak çocuk bu devletin aklıdır, onun sözüdür. O kelleni almak istiyor, acı çek orada, ağla, inle, kendinden iğren ve öl! Devlet öl istiyor çocuk.’
Anne günlerdir dua ediyor: “Allahım ne olur Veli’yi almalarına izin verme!”…
Cihan Karaman o bodrum katında günlerce kaldı, öldü. Ne yaralı bedenleri oradan çıkabildi ne de ölü bedenleri… Cumhurun başındaki zatı muhterem Kürt halkı acı çeksin istiyor, acı çeksinler ki çaresizlik hissetsinler istiyor, çaresiz hissetsinler ki dirençleri yok olsun istiyor, dirençleri yok olsun ki itaat etsinler, bir asker gibi her denilene esas duruşta ‘emredersiniz zatı muhteremim’ desinler.
Özgürlük isteyen Kürtler acı çekiyor, sosyalist, demokrat Türkler acı çekiyorlar.
Cihan Karaman’ın ailesi çocuklarını günlerdir o bodrumdan çıkartamıyorlar. Baba Latif Karaman çığlık atıyor “Benim aklımda olan oradaki yaralı insanların bir an önce kurtarılması. Benim Cihan’ım gitti, hiç olmazsa başka Cihanlar gitmesin”.
Cihan’lar ölmeye devam ediyor…
Cihan’ın ölü bedeni o bodrumda o yaralılarla günlerdir yatıyor.
Baba Karaman’ın avazı; “Bu acı unutulmaz. O mümkün değil. Ama cenazemizi gömersek belki en azından acımız hafiflemiş olur. Bir cenazeyi bile alamıyorsak bu ülkede, bilmiyorum yani bize ölüm de mi yasak acaba?”
Devletin medyası devlet gibi… Cizre’de zırhlı araçla geziyorlar, kurgu haberler yazıp gösteriyorlar. İşleri güçleri yalan-dolan…
Gün barut, gece barut; Cizre barutlar içinde.
Bir şehir içinde çocuklar oynadığında güzeldir. Oyun yok… Cizre’nin çocukları günlerdir hayatta kalmak için ölüm oyunu oynuyorlar.
O bodrumda, o yaralılara bakan Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç 32 insanla bir haftadır bir evin bodrumunda mahsur. 25 yaralı, 18’inin durumu ağır.
25 yaralıyla birlikte 7 ölü…
Mehmet Yavuzel o bodrum katında yaralı,
Feride Yıldız orada, o da yaralı,
Ferhat Saltıkal, Ali Fırat Kalkan, Mustafa Vartıyak orada ve yaralılar,
Mustafa Aslan, Tahir Çiçek, Rıdvan Ekinci orada yaralı yatıyor,
Dersim Aksay, İslam Balıkesir, Serdar Pişkin, Ferhat Karaduman o bodrum katında onlar da yaralı,
Sercan Uğur, Rohat Aktaş, Fehmi Dinç, Hacer Aslan, Gülistan Üstün, Sakine Şiray orada o bodrum katında yaralı ve susuz yatıyor,
Berjin Demirkaya o bodrumda yaralı ve ilaç yok,
Ramazan İşçi, Mahmut Duymak, Kasım Yana, Osman Gökan, İzzet Gündüz o bodrum katında yaralı ve doktor yok.
Ambulansın gidişi engellendiği için kalanlar da her geçen gün ölüme yakınlaşıyorlar. Mehmet Tunç o bodrumdan çığlık atıyor: “Elimiz kolumuz bağlı. Dün Selami Yılmaz adlı kişinin ayağını kayışla bağladım, morardı. Bırakıyorum kan akıyor! Çocuğu kan kaybından kurtaramadım. Kendimi onun katili olarak görüyorum. Dışarı çıkıyorsun vuruluyorsun, evde kalıyorsun bombalanıyorsun (…)
Sargı bezi bile yok. Yorganın içindeki pamukları aldık, evin içinde çocuk bezleri bulduk, bu insanların yaralarına koyduk (…)
Bu katliamı durdurmak için eğer ki sessiz kalırsanız inanın ki buradaki insanların ölümünden sizler de sorumlusunuz.”
Sessiz kaldıysak, mini minnacıkta olsa bir şey yapmadıysak bilin ki o bodrumda her geçen gün ölüme yakınlaşan o insanların, o durumundan bizler de sorumluyuz. Bilin ki eğer harekete geçmediysek ölü bedeni günlerdir o bodrumda bir battaniyeye sarınmış duran Cihan’ın yaşadıklarından sorumluyuz.
Selami Yılmaz o bodrumda bir battaniyeye sarınmış olarak günlerce onu hastaneye götürecek ambulansın gelmesini bekledi. Ambulans gelmeyince öldü, Selami’den geriye Cizre Spor atkısıyla çekilmiş bir fotoğrafı kaldı.
Mehmet Tunç o evdeki, o eve ulaşmaya çalışan o evdekilerin anne babaları, o eve ulaşmaya çalışan Cizre’nin insanı gibi çaresizlik içinde. Mehmet Tunç umudunu yitirmemiş ki ısrarla ve ölme pahasına sesini bize ulaştırıyor.
Cizre bir çocuk gibi yardım bekliyor.
Cizre’ye sahip çıkan tüm sesler vuruluyor, darp ediliyor…
‘Kimse çıt çıkarmasın’ diyesim var çünkü her ses çıkarana küfrediyorlar, sabahın köründe kapılarına polis gönderiyorlar ve ekmek tekneleri yok ediliyor!
Ama o ses kesilse Cizre yok olacak!
Cizre yok olmasın…
Sabahın köründe polisin kapımıza dayanması pahasına, ekmek teknemizi kaybetme pahasına, hapse girme pahasına ses çıkarmaya devam edeceğiz, etmeliyiz!
Çünkü bu sessizlik duvarında ölüm çoğalıyor…