Almanya’da yaşayan biz Türkiye kökenliler için iki önemli gelişme oldu geçen hafta:
Birincisi, çifte vatandaşlığa imkân tanıyan tasarı Federal Meclis’ten geçti. Nisan’da yürürlüğe girecek yasa, vatandaşlığa geçişleri kolaylaştırıyor. Bugüne dek Almanya’da vatandaşlığa başvuranlar, eski vatandaşlığını iade etmek zorundaydı. Bu yüzden Türkiye ile legal bağını kesmek istemeyen kimi göçmenler, Alman vatandaşlığı almıyordu. Vatandaşlık başvurusu için sekiz yıl ikamet etmiş olma koşulu vardı; bu, beş yıla indiriliyor. “Özel uyum başarısı gösterenler” üç yılda da vatandaş olabilecek.
Yasa ile benim de aralarında bulunduğum yaklaşık 1,5 milyon Türkiye vatandaşının, Alman vatandaşlığı kazanması bekleniyor.
Madalyonun öteki tarafı da yine geçtiğimiz hafta çıktı ortaya… Correctiv’in deşifre ettiği ve Almanya’yı ayağa kaldıran gizli AfD toplantısında konuşulan korkunç detaylardan biri de çifte vatandaşlık konusuydu. Toplantıya katılan AfD milletvekili Gerrit Huy, yasaya karşı olmadıklarını söylerken, nedenini şöyle açıklıyordu: “O zaman (göçmenlerin) Alman vatandaşlığını ellerinden almamız mümkün (olacak); sonuçta vatansız kalmayacaklar.” Yani AfD, çifte vatandaşlığı, Alman vatandaşlığını geri almayı kolaylaştırmak için destekliyor.
Bütün bu tartışmalar Almanya’da yaşayan Türkiyeli toplumu son derece tedirgin etse de, yüreklere su serpen bir gelişme daha yaşandı geçen hafta: AfD’nin yarattığı tehdidi fark eden yüzbinlerce insan, “tersine göç master planı”na karşı, meydanları doldurdu. Amaç elbette sadece Almanya’nın göçmen nüfusunu korumak değil; aynı zamanda tehdit altındaki Alman demokrasisini de korumak…
Benim için şaşırtıcı olan, Türkiye’de 16 yıl önce yaşadığımız “parti kapatma” tartışmasının bir benzerini bugün Almanya’da yaşamak zorunda kalmam. Bu konuda görüşlerimin zaman içinde nasıl değiştiğini, DW’deki “Inside Europe” programında paylaştım. Dilerim Türkiye’nin cılız demokrasisinin tamamen kaybıyla sonuçlanan hataları Almanya tekrarlamaz. Şimdi demokrasiyi savunma vakti…