Alman Sosyal Demokrat Partisi Kurultayı’nı izleyen bir Alman arkadaşım aradı: “Şu anda kürsüde Türkiye sosyal demokrat partisinin yeni lideri, üstelik Almanca konuşuyor” dedi. Çok şaşırmıştı, çünkü yıllardır Almanya’da Türkiye denilince lider olarak Erdoğan biliniyordu. Ne yazık ki Türkiye muhalefeti, uluslararası ilişkiler kurmakta zayıf kalmış, bu alanı iktidara terk etmişti. Alman hükümeti de, muhalefetin yokluğunda, uzun yıllar sadece Erdoğan’la ikili ilişki kurarak Türkiye’nin yarısını görmezden gelmişti. Geçen hafta, nihayet CHP’nin yeni lideri Özgür Özel’in SPD Kongresi’ne davet edilmesiyle bu eksiklik giderildi. Daha geçen ay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ağırlayan Berlin, Türkiye’nin diğer yarısını temsil eden muhalefetin bir temsilcisine de kulak verdi. Üstelik yeni lider Özel’in liseyi İzmir Bornova Lisesi’nin Almanca bölümünde okumuş olması, Alman sosyal demokratlarla Almanca iletişim kurmasını sağladı. Konuşmasına “Türkiye’den sosyal demokratların ve sosyalistlerin dostluk ve dayanışma mesajı”nı ileterek başladı. “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin reel politik gelişmelere kurban edilmesine müsaade etmeyeceğiz” diyerek, hem AB’ye tam üyelik hedefine bağlılığını, hem de CHP’nin farklılığını vurguladı. Konuşması sık sık alkışlarla kesildiği gibi, bittiğinde de ayakta alkışlandı. Özel’in Alman Şansölyesi Scholz’la yaptığı görüşmede bu ilk temasın düzenli hale getirilmesi, karşılıklı olarak sürdürülmesi ve iki liderin gerekli hallerde telefonla iletişim kurması kararlaştırıldı.
Yıllardır Almanya’da yaptığım hemen her konuşmada Türkiye’nin Erdoğan’dan ibaret olmadığını, Alman siyasetinin mutlaka toplumun diğer yarısına da kulak vermesi gerektiğini söylüyorum. Türkiye’deki seçim sonrasında Erdoğan davet edildiğinde de Almanya’nın muhalefetin temsilcisine de davetiye yollamasının, dengeli bir diplomasinin göstergesi olacağını savunmuştum. Nihayet bunun gerçekleştiğini görmek sevindirici… Umarım bu ilişki kalıcı olur ve iki ülkenin derin tarihi bağları, Erdoğan’ın hegemonyasından kurtulur.