- 1. Mescit
Muhammedî barış ve güven devriminin ilk mescidi Ammâr bin Yâsir tarafından kendi evinin yanına yaptırdığı mescittir.[1] Barış devriminin ikinci mescidi, Ebûbekir’in kendi evinin avlusuna yaptırdığı mescittir.[2] Bunların ikisi de Mekke’de yapıldı. Peygamber, Mekkelilerle arası iyice açılınca Mahzum oğullarından Erkâm bin ebi’l-Erkâm’ın Safa tepesindeki evinde oturmaya başlar ve görüşmelerini buradan yürütür, Hacca gelenlerle ilişkilerini bu evden kurar, toplantılarını bu evde gerçekleştirir, burayı iletişim merkezi ve karargâhı yapar.[3] Burası adına mescit denilmese de mescit görevi üstlenen bir mekândı. Medine’de ise hicretten önce Es’ad bin Zürâre, etrafı duvarlarla çevrili ve üstü açık bir mescit yaptırır.[4]
Kuba mescidi, Peygamber’in halka açık namaz kıldırdığı ilk mescittir.[5] Kuba mescidi ile Medîne arasında Sâlim oğullarının yaptığı bir mescit vardı.[6] Müslümanların Muhammedî barışçıların sayısı artınca herkes Peygamber’i ve Peygamber de herkesi rahatça görsün ve yorulduğunda oturarak konuşsun diye üç basamaklı minber yapıldı.[7] Mescide getirilen hurmaları Muaz bin Cebel Suffa’da kalanlar arasında dağıtırdı.[8] Mescitte savaş taktikleri ve kararları görüşülürdü. Gizlilik gereken durumlarda görevler yazılı dağıtılırdı.[9] Uhud Savaşı dönüşünde saldırı tehlikesi olduğundan Evs ve Hazreç’in ileri gelenleri mescidin kapısında nöbet tuttu.[10] Mescidin yanına kurulan çadırda yaralılar tedavi edilir, mescitte savaş oyunları oynanır ve savaş esirleri mescitte tutuklu bulunurdu.[11] Tutuklular için mescit dışında Usâme bin Zeyd ile Remle binti Hâris’in evleri de kullanılırdı.[12] Zekâtlar ve sadakalar mescitte toplanır, depolanır ve dağıtılırdı.
H.2’de Şaban’ın ikinci yarısında bir çarşamba günü Hazreç kabîlesinin Selime oğulları mahalle mescidindeyken kıble değiştirildi. Buraya da mescid-i kıbleteyn[13] dendi.[14] Evs kabîlesinden Abdi’l-Eşhel oğullarının da bir mescidi vardı. Peygamber buradayken Ebû Süfyan’ın gönderdiği bir adam ona suikast girişiminde bulundu ancak başarılı olamadı.[15] Evs kabîlesinden Hârise oğullarının da bir mescidi vardı.[16]
Hazrec kabîlesinden Zurayk oğullarının bir mescidi vardı. Medîne’de Kur’ân ilk kez bu mescitte okunup incelendi. Akabe’de verilen Kur’an nüshaları, burada toplanan Medîneli Muhammedî barışçılar tarafından birlikte gözden geçirildi.[17] Medîne dışında Cuvâsâ, Mustalik oğulları, Sâ’d bin Bekr oğulları, Cezîme oğulları, Taif, Yemâme, Becîle, Batha, Isr, Liyye gibi birçok mescit vardı. Medîne’de sadece Peygamber mescidi yoktu, her mescit kendi mahallinin toplanma merkeziydi.
- 2. Suffa
Medîne mescidi yatakhâne, hapishâne, kabul salonu ve ritüel yeri işlevleri görüyordu. Üstü örtülü yüksek bir köşesi Suffa’nın yatakhânesiydi.[18] Suffa için yer dolunca Medîne’nin bazı mahallesine dâru’l-kurrâ adlı 9 adet eğitim evi (okul) açıldı. Mahreme bin Nevfel’in evi dâru’l-kurrâ[19] olarak kullanılan evlerden biriydi.[20] Peygamber, Bedir Savaşı esirlerinden okuma yazma bilenler ile Müslümanların okuryazarlarından oluşan bir öğretmen kadrosuyla özellikle çocuklara okuma yazma öğreten okullar açtı. Bu okullara küttâb deniyordu.[21] Küttâblarda müşrik, Yahûdî ve Hristiyan öğretmenler daha ağırlıktaydı.[22] Küttâb öğretmenlerinden Ümm-ü Derdâ, tahta gibi kullandığı bir levha ile ders verirdi.[23] Ebûbekir ile Ammâr bin Yâsir evlerinin içine mescid bölümleri yapmışlardı ve ziyaretçilerine Kur’an’ın içerik ve mesajlarıyla ilgili burada ders verirlerdi.
Kimsesiz göçmenlerden İbn-i Mes’ûd, Bilâl, Fars Selman, Rum Suheyb; Müslüman olduğu için kabîlesi içinde zor koşullarda yaşamak durumunda kalan ve Medîne’ye taşınan çevre kabîle göçmenleri;[24] Medîne’de oturduğu halde aktif eğitim öğretim içinde olmak isteyen Abdullah ibn-i Ömer gibi bekârlar suffada kalıyordu.[25] Peygamber, bir keresinde mescide girdiğinde bir tarafta nâfile namaz kılanlar ile öte yanda eğitim yapan iki farklı grubu gördü ve eğitim yapanların yanına katılarak hangi eylemi önemsediğini de gösterdi.[26]
Elçiler H. 10’da Medîne’ye çok gelmeye başlayınca onları suffada ağırlamak zorlaşır ve bu durumda Abdurrahman bin Avf ile Remle bintü Hâris’in tahsis ettikleri Dâru’d-Difân,[27] Dâru’l-Vufûd[28] adlı büyük evlere yönlendirilir.[29] Abdurrahman bin Avf’ın Medîne’de yaptırdığı Dâru’l-Kübrâ[30] adlı evi muhâcirlerin Medîne’de yaptırdığı ilk evdir. Peygamber bu evde misafirleri ağırlardı.[31] Halîfe Ömer devrinde ganîmetlerle zenginleşme artınca suffa da kendiliğinden ortadan kalktı.[32]
- 3. Spor ve Yarışmalar
Peygamber, “Çocuklarınıza ok atma, ata binme ve yüzmeyi öğretin.”[33] derken döneminin savaş koşullarında gerekli olan oyunların öğrenilmesini teşvik eder. Peygamber devrinde ağır taşları kaldırma (halter) yarışmaları yapılırdı.[34] Câhiliye Dönemi Mekkesi’nde at yarışları yapılan bir alan vardı.[35] Deve yarışlarında Peygamber’in devesi bir bedevî tarafından geçilmişti.[36] Peygamber, mescitte yapılan bir kılıç eğlencesinde “Haydi Habeşliler! Gösterin yeteneklerinizi. Eğlenmeyi seven genç kızları takdir edin, onlara anlayış gösterin.” der.[37] Böylece eğlenceyi bilmeyen bir Peygamber yerine eğlenmekten keyif alan bir vicdân elçisi profili çizer. Peygamber devrinde koşu yarışları yapılırdı. Kendisi de eşi Ayşe ile yarışmıştı.[38] Mekke ve Medîne’de kurrek denilen futbol benzeri bir oyun vardı. Mekke’nin her yerinde kurrek oyunu için alanlar vardı.[39] Peygamber devrinde ok ve taş atma yarışması, kılıç kalkan oyunları, güreş yarışları yapılırdı.[40]
- 4. Tuvalet
Helâ, Peygamber zamanında ıssız yer anlamında kullanılırdı. H. 5’te bile ev yakınlarında tuvalet olmadığından kadınlar evlerden epey uzak olan ve mesânî denilen yerlere gidip tuvaletini yapardı. Peygamber de tuvalete çıkacağı zaman elinde götürdüğü bir değneğe elbisesini asarak kendini örtüp tuvaletini yapardı.
- Savaş Hukûku ve Ölü Bedene Eziyet
Peygamber, Mûte’ye gönderdiği orduya, bir seriyye için komutan atadığı Ebû Katâde’ye ve Huneyn Savaşı’nda Hâlid bin Velid’e kadın ve çocukları öldürmemesi emrini verir.[41] Peygamber, düşmana haddi aşan bir cezalandırma biçimini asla kabul etmedi. “Öldürürken bile çirkin ve kötü biçimde öldürmeyin.”[42] diyen Peygamber “Zulüm etmeyin. Öldürdüklerinizin burnu ve kulağını keserek müsle yapmayın, çocukları öldürmeyin.”[43] diyerek ölüye işkence etmeyi, ölü bedeni sürükleme, cesedin organlarını kesip yakma, organları teşhir etme gibi eylemleri yasakladı. Peygamber öldürmeyi bile onurlu biçimde yapmayı istedi.
Peygamber savaşta bile öldürme peşinde olmazdı. Onun hakkında söylenen “Allah’ın rasulu, yakalayıp bağladıktan sonra öldürmeyi yasakladı.”[44] aktarımı İslâm’ın asıl derdinin yaşatmak olduğunu gösterir. “Allah’ın rasulu talan, yağma ve müsleyi yasakladı.”[45] rivâyeti savaşta yenilenlerin mallarının bir otorite tarafından ganîmet olarak ele geçirilmesi dışında mala çökmeyi, yakıp yıkmayı, keyfi biçimde kılıçtan geçirmeyi; ölü bedene işkenceler etmeyi yasaklar. Bir düşmana olan kin, asla ve asla ölmüş cesede işkence yapmayı, düşmanın malını yakıp evini yıkmayı, ürünlerini dağıtıp ağaçları kesmeyi, suları zehirlemeyi, korulukları yakmayı onaylamaz. Savaşta Müslüman kadınlar yaralılara bakım hizmeti yürütürdü.[46] Peygamber, Uhud Savaşı’nda öldürülen düşman askerlerini de gömdürdü ve yaralılarını tedavi ettirdi.[47]
Peygamber düşmanı ateşte yakmayı, elçileri öldürmeyi, mâmur yerleri (halkın yaşadığı yerleri) yıkmayı yasakladı.[48] Peygamber öldürmek için savaşmayan/saldırmayan kadın ile manastırda yaşayanlar, din adamları, işçi, hizmetçi, yaşlı, çocuk, bunak ve delinin öldürülmesini yasakladı.[49] Ancak saldırgan yaşlılardan olan ve Huneyn Savaşı’nda Müslümanlara karşı savaşan Dureyd bin Sımme savaş meydanında öldürülmüştür.[50] Kureyza oğulları ile yapılan savaşta evinin damından yuvarladığı bir değirmen taşıyla Müslüman bir askeri öldüren kadın savaş suçlusu olarak öldürülmüştür.[51]
Bedir Savaşı esirlerinin zenginleri 1000-4000 dirhem arasında fidye ile serbest bırakıldı, yoksulların çoğu şartsız serbest bırakıldı, okuma yazma bilenler okuma yazma öğretme şartıyla serbest bırakıldı.[52] Peygamber, müşrik esirleri, onların ellerinde bulunan Müslüman esirlerle değiştirmek için kullanırdı ve bu amaçla elinde tutardı.[53] İslâm devrimi Arap kapitalizmini nasıl devirdiyse savaşta egemenlerin yendiklerine yaptığı her türlü zulmü yasaklayarak zihniyet sağlam bir savaş hukûku geliştirdi. “Düşmanıma her istediğimi yaparım, intikamın kralını alırım, cesede her türlü aşağılık eylemi yaparım.” diyenlere karşı Kur’ân ve Peygamber savaş açmıştır. İdamı hak eden bile işkence edilmeden öldürülmelidir. Canlı bedene işkence nasıl yasaklanmışsa ölü bedene de eziyet etmek yasaklanmıştır. Cesede ceza kesmek bir müşrik tavrıdır. Mü’min ve Müslimlerden uzak duran bu tür davranışları faşist, zâlim, emperyalist, kavmiyetçi, asabiyetçi, sahte kutsallar peşine takılan tipler tercih eder.
Ten’im Dağı’ndan Peygamber komutasındaki bir orduya saldıran 80 kişilik Mekke birliği esir alındıktan sonra serbest bırakılır, saldıranlardan hiçbiri savaş ganîmeti görülüp esir alınmaz ve satılmaz.[54] Mekke alındığında kimsenin can, mal ve ırzına dokunulmadı; herkes serbest bırakıldı, kimse köleleştirilmedi.[55] Mekke alınınca Ukbe bin Ebî Muayt ve Nadr bin Hâris, mustazaf[56] Müslümanlara çektirdiği işkence ve zulümleri nedeniyle öldürüldüler. Bunlar işkencesi ve acımasızlığıyla ün yapmış birer savaş suçlusuydu.[57]
devam edecek…
____________________________________________________________________
[1] İbn-i Hişâm, Sîre, 2/143.
[2] İbn-i Hişâm, 2/13; Belâzurî, Ensâb, 206.
[3] İbn-i Sâ’d, Tabakât, 3/242-243.
[4] İbn-i Hişâm, Sîre, 2/86.
[5] Semhûdî, Vefâu’l-Vefâ, 3/798.
[6] İbn-i Hişâm, Sîre, 2/139.
[7] İbn-i Sâ’d, Tabakât, 1/188, 249, 251.
[8] Semhûdî, Vefâu’l-Vefâ, 2/458.
[9] Vâkıdî, el-Meğâzî, 1/13, 136-137.
[10] Vâkıdî, el-Meğâzî, 1/334.
[11] Vâkıdî, el-Meğâzî, 2/510-511; İbn-i Sâ’d, Tabakât, 1/291; İbn-i Hişâm, Sîre, 4/333-334.
[12] Vâkıdî, el-Meğâzî, 2/512.
[13] Mescid-i kıbleteyn: İki kıbleli mescit. Eski kıbleden yeni kıbleye geçiş gerçekleştiği için iki kıbleli mescit denir. Medine’nin kuzeybatısında Vebere Harresi denilen mevkide bulunan mescittir.
[14] İbn-i Sâ’d, Tabakât, 1/242; Belâzurî, Ensâb, 271-272.
[15] İbn-i Sâ’d, Tabakât, 2/94.
[16] Semhûdî, Vefâu’l-Vefâ, 1/362.
[17] İbn-i Hişâm, Sîre, 2/71.
[18] Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, 53.
[19] Dâru’l-kurrâ: Okuyanlar/okurlar evi, Kur’ân’ın öğretildiği ev, okul.
[20] Kettânî, Terâtîb, 1/56.
[21] Hamidullah, İslam Peygamberi, 1. Cilt.
[22] Fazlurrahman, İslam, İstanbul, 1981.
[23] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/147; A. Şelebî, Târihu’t-Terbiyeti’l- İslâmiyye, Kâhire, 1960.
[24] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 3/487.
[25] Buhârî, Salât, 58.
[26] İbn-i Mâce, Sünen, Mukaddime, 17.
[27] Misafir evi
[28] Elçiler Konağı, Hâriciye Köşkü
[29] İbn-i Sâ’d, Tabakât, 1/331.
[30] Dâru’l-kübrâ: Çok odalı büyük ev.
[31] Kettânî, Terâtîb, 1/446.
[32] Kettânî, Terâtîb, 1/476.
[33] Tayâlisî, Sünen, 2096.
[34] İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye, el-Furûsiyye, 7.
[35] Buhârî, Cihâd, 56-57.
[36] Nesâî, Hayl, 4.
[37] Buhârî, Salât, 69; Müslim, İdeyn, 17, 221.
[38] Ebû Dâvûd, Cihâd, 61; Ahmed bin Hanbel, 6/264.
[39] Süheylî, 2/304.
[40] Buhârî, Cihâd, 56-59, 77, 83
[41] Vâkıdî, el-Meğâzî, 2/758, 778.
[42] Müslim, Sayd, 57.
[43] Müslim, Cihâd, 3.
[44] Ebû Dâvûd, Cihâd, 119.
[45] Buhârî, Mezâlîm, 30.
[46] Buhârî, İdeyn, 20.
[47] Taberî, Târîh, 3/62; Hattâb, el-Kâid, 126.
[48] Müslim, Cihâd, 2.
[49] Buhârî, Cihâd, 146; Ahmed bin Hanbel,1/118, 300; 3/413; Hâkim, Müstedrek, 4/389.
[50] İbn-i Hişâm, es-Sîre, 4/95; İbn-i Kesîr, Sîre, 3/611.
[51] İbn-i Seyyidi’n-Nâs, el-Uyûn, 2/73.
[52] İbn-i Kesîr, Sîre, 2/512; Hattâb, el-Kâid, 126.
[53] İbn-i Hişâm, es-Sîre, 2/255. İbn-i Kesîr, Sîre, 2/369; Müslim, Cihâd, 46.
[54] Müslim, Cihâd, 133.
[55] Vâkıdî, el-Meğâzî, 2/835.
[56] Mustazaf: Elindeki olanaklar alınarak zayıf düşürülen, ezilen, ekonomik bakımdan yoksullaştırılan, sömürülen.
[57] Vâkıdî, el-Meğâzî, 1/139, 149; İbn-i Hişâm, es-Sîre, 2/367; Hattâb, el-Kâid, 125.