AKP Hükümeti, kendisinin “reform” dediği ama eskisinden bile kötü olduğu kesin olan yasal düzenlemeler yapıyor; halkın hayatını altüst edecek kararlar alıyor; yaptığı işleri göklere çıkarıyor. Ama tepkiler ayyuka çıkıp yapılanlar savunulmaz hale gelince, AKP içindeki “uzlaşmacı”, “Büyük siyasi tecrübeye sahip”, “AKP’nin akil adamları” denilen kişiler ortaya çıkıp, sanki olanları yeni duymuş gibi; “Evet şu yanlış olmuştur. Böyle önlemler alınsın diyenler haklıdır” gibi açıklamalarla tepkileri “yumuşatmaya” koyuluyorlar.
“Sağlıkta dönüşüm programı”nı, “Sağlıkta en büyük atılım” olarak sunan AKP Hükümeti, yıllardır bütün uyarıları, bütün şikayetleri, “Muhalefetin yıkıcı eleştirisi”, “Hastanede kuyrukların savunucuları”, “Sağlık personelinin yan gelip yatma isteği” gibi gösterirken, sağlığın paralı hale getirilmesi ve hastanelerdeki yandaş kadrolaşmasını, “Kusursuz bir sağlık reformu” olarak propaganda etti. Ama şimdi tepkilerin yaygınlaşması karşısında Sağlık Bakanı, “Sorunlar elbette vardır, bunları gidermek için çalışacağız” diyerek, tepkilerin önünü almaya yönelmektedir.
Yine özel yetkili savcılar ve mahkemelerin keyfi tutuklamaları, “Önce tutuklayıp, sonra kanıt bulmaya girişen yöntemleri”, hükümetle az çok çelişen herkesin “terör örgütü üyesi” muamelesi görmesi, Terörle Mücadele Yasası’nın üstünden estirilen teröre karşı yaygınlaşan tepki de benzer biçimde karşılandı. Adalet Bakanı bu tehditleri önlemek için “Tutuklama süresini kısaltacak önlemler alıyoruz”, “3.Yargı reformuyla bu şikayetleri kaldıracağız” diyerek bastırmayı amaçlayan bir propagandaya yöneldi. AKP’den demokrasi ve özgürlükler beklemeye devam eden kesimler, bu açıklamayı “Bakın hükümet şikayetleri dikkate alıyor” heyecanıyla karşıladı; kamuoyunda bir beklenti oluşturuldu.
Bu tutumun son örneği yine Terörle Mücadele Yasası (TMY) ve özel yetkili savcılıklar ve mahkemeler konusunda oldu.
Tepkiler, “TMK ve özel yetkili mahkemeler kaldırılsın” talebinin yaygınlaşması CHP’nin bile bu çizgiye gelmesinden sonra Meclis Başkanı Cemil Çiçek sahneye çıktı: “Özel yetkili mahkemelerde ölçü kaçmıştır. Bunların yetkileri konusunda yeni bir düzenleme yapılmalıdır” diyerek, kamuoyundaki tepkileri yatıştırmayı amaçladı.
Peki, şimdi olacak olan nedir?
AKP’nin sözcüleri basındaki uzantıları TMY ve özel yetkili savcılardan şikayet edenleri, “Bakın hükümet şikayetleri giderecek” diye sustururken, mümkün olduğu kadar kamuoyu oyalanacak. Sonra ufak tefek düzenlemeler yapılacak. Böylece yeni değişikliklerin de aslında gerçek bir değişiklik olmadığı görülüp, anlaşılmasına kadar sürdürülecek.
Burada amaçları da “TMY kalksın, Özel Yetkili Mahkemeler kapatılsın” diyenlerin saflarında bölünme yaratmaktır. Bunu bir yandan bu mahkemelerin “olağanüstü mahkemeler değil ihtisas mahkemeleri” olduğunu bir yandan da TMY’nin demokratik ülkelerde de olduğunu propaganda ederek yapacaklar ve TMY ile özel yetkili mahkemeler konusunda oluşan tepkileri dağıtmak isteyecekler.
Bu oyuna gelinmemelidir!
Çünkü bilinmektedir ki, Özel Yetkili Mahkemeler, “ihtisas mahkemeleri”, yani sadece bu alanda uzmanlaşmış değil özel yasayla kurulmuş, özel olarak da yetkilendirilmiş, DGM’ler gibi olağanüstü mahkemelerdir. Terörle Mücadele Yasası da temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan bir yasa olarak, her muhalifin enterne edilmesine, “terör örgütü” üyesi ya da “yatakçısı, yardımcısı” yapılmasına uygun bir yasadır.
Bu yüzden de nasıl ki 12 Eylül Anayasasının onca değişiklik yapılmasına karşın ruhundaki antidemokratiklik yok olmuyorsa TMY ve Özel Yetkili Mahkemeler yasalarının düzeltilmesinin tek yolu da orasından burasından değiştirerek düzeltilmesi değil bunların ortadan kaldırılmasıdır.
Türkiye’nin siyasal yaşamının az çok normalleştirilmesinin yolu buradan geçmektedir. Öyle ki, bu alanda bir ilerleme olmadan yeni bir Anayasa tartışmasının bile hiçbir ilerleme kaydetme şansı yoktur.
Evrensel