MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AKP’yle fiili koalisyonu ilerletme girişimleri (Pazarlıkları da diyebiliriz) sürüyor.
3 Kasım’da Saray’da Cumhurbaşkanıyla görüşen, medya ve siyaset arenasında “çok önemli görüşme” olarak tanımlanan görüşmeden sonra Bahçeli önceki gün de Başbakan Binali Yıldırım’la görüştü.
Bahçeli-Erdoğan görüşmesinden sonra MHP’nin üst kurulları toplanmış; uzun uzun bu görüşmede konuşulanları değerlendirmiş, ama ne görüşüldüğü hem MHP hem de Cumhurbaşkanı tarafından sır gibi saklanmıştı.
Bu görüşmeden basına da Bahçeli’nin “idam” konusunun yeni anayasa paketine, Abdullah Öcalan’ı da kapsayacak biçimde konulmasını istediği, Cumhurbaşkanının da Bahçeli’ye Fırat Kalkanı, Musul ve “terörle mücadele” ile ilgili bilgi verdiği ötesinde bir şey sızmamıştı. Ama bu görüşme, bu köşede, “AKP-MHP fiili koalisyonu için görüşme” olarak değerlendirilmişti.
BAHÇELİ VE YILDIRIM AKP-MHP ANAYASASI VE BAŞKANLIK SİSTEMİNİ GÖRÜŞTÜ
Bu sefer görüşmenin gündemi netti: Gündem, “AKP anayasası” ve “Türk tipi başkanlık sistemi”ydi. Başbakan Yıldırım’ın Bahçeli’ye “dar”, “orta” ve “geniş” kapsamlı değişiklik önerisiyle geldiği (Ama yazılı taslak metninin önümüzdeki hafta Bahçeli’ye iletileceği) belirtildi. Ancak bu değişikliklerin ne olduğu yine kamuoyundan sır gibi saklandı.
Bahçeli ise, Başbakanla görüşmesi sonrasında ne konuştuklarına, nasıl bir anayasa taslağı üstünde ya da başkanlık sisteminin ne olacağı ve AKP’nin ne öneriler getirdiği konusunda bir şey söylemedi, ama görüşmelerin gidişatı için övgüler yağdırdı.
Bahçeli, Başbakan Binali Yıldırım ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada; “Başbakanın anayasa ile ilgili düşüncesi makul. Olumlu geçen görüşme güzel gelişmelere vesile olacak”, “Sorunun bir parçası değil, çözümün yol başçısı; kaosun mimarı değil, huzur ve düzenin yol açıcısı olmaktan başka bir tercihimiz yoktur”, “Türkiye’nin sorun yumağı olduğunu, pek çok açmazı bulunduğunu her sağduyulu ve vicdan sahibi insanımız takdir ve tasdik edecektir”…diyerek görüşmeyi özetledi. Ki bu, MHP’nin ve Bahçeli’nin bundan sonra da “AKP anayasası taslağını” bir “AKP-MHP anayasası”na dönüştürmek için manevralar yapmayı sürdüreceklerini göstermektedir.
Bu kadar güzellemeden sonra “Henüz somut bir siyasi mutabakat sağlanmamış olsa da, önümüzdeki sürecin Türkiye’deki fiili dayatmayı çözeceği ümidindeyim” diyen MHP Genel Başkanı, “Geleceğimizin politik kararı vatan coğrafyasının ana damarında yazılıdır” diyerek, hamasetin bile sınırlarını zorlayarak aslında “AKP ile anlaştıkları”nın mesajını da verdi.
ORTA ÇAĞ DEĞERLERİNİN RENK VERDİĞİ DAHA ŞOVEN-MİLLİYETÇİ BİR ANAYASA GİRİŞİMİ
AKP anayasası, elbette onun “muhafazakar toplum inşası”nın amacına güvence getiren, bu nedenle de toplum yaşamının bütün alanlarına İslami normların nüfuz etmesi için “köşe taşları”nı koyan bir anayasa olmak durumundadır! Şimdi “AKP anayasa taslağı”, MHP’nin hamlesiyle bir “AKP-MHP anayasası” olarak “yenilenmekte”dir. Dolayısıyla Bahçeli’nin “atakları”nın AKP’de alkışlarla karşılanması, Erdoğan-Bahçeli ve Yıldırım-Bahçeli görüşmelerinde yakın amaç, AKP muhafazakarlığı (dinciliği) ile MHP şoven-milliyetçiliğini uzlaştıracak, “Erdoğan’ı da başkan yapacak” bir anayasadır.
Bu yüzden de bu koşullarda bu iki partinin (AKP ve MHP) uzlaşarak yapacağı bir anayasanın;
– Türkiye’nin ve bölgenin en önemli sorunu olan Kürt sorununun demokratik çözümü,
– Milyonlarca Alevi’nin inanç sorunu ve bölgedeki Şii-Sünni çatışmasının da üstünde yükseldiği din ve mezhep çatışmasına son verilmesi,
– İşçi sınıfı ve emekçilerin iş güvencesi, grev ve sendika seçme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması,
– İfade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere özgürlüklerin genişletilmesi gibi bir kaygısı yoktur.
Dolayısıyla AKP-MHP anayasasının o hiç kimsenin beğenmediği 12 Eylül Anayasası’nı bile aratan; Türkiye tarihinin en gerici ve en otoriter düzen tarifini yapan bir anayasası olacağını söylemek yanlış olmaz.
TEK YOL MÜCADELE!
Tersine bu anayasanın, tıpkı MHP ve AKP’li vekillerin gönüllerinden geçtiği gibi; bir ayağı Orta Çağ’da öteki ayağı ırkçılık ve faşizmde olan bir rejimi güvenceye alan bir anayasa olması daha büyük bir olasılıktır.
Bu ideolojik-siyasi zemine bir de; Meclisi feshetme, yasa hükmünde kararname çıkarma yetkisi olan, bakanları Meclis dışından seçen, yüksek mahkemelerin üyelerini, üniversite rektörlerini atayan bir “Türk tipi başkanlık” eklendiğinde nasıl bir rejim inşa edilmek istendiği, nasıl bir rejimin anayasasının yapılmaya çalışıldığı daha açık görülmektedir.
Bahçeli’nin Yıldırım’la yaptığı görüşmeyi böyle yüksek perdeden “güzelleme” yaparak anlatması, ölçüsüz bir hamasetle tanıtmaya kalkması ise ilk seçimde barajın altında kalma ihtimali kuvvetli bir MHP ile “anayasa ortağı”, “fiili hükümet ortağı” olmayı başarmış olmasındandır! Bahçeli bunu, kendi literatürlerini kullanarak tabanına müjdelemektedir.
Bu gidişatı geri çevirmenin tek yolu ise, ülkenin ilerici demokrat birikimine sahip, özgürlük ve demokrasi talep eden güçlerinin; bir “MHP-AKP anayasası”nı önleyecek, laik ve demokratik bir Türkiye’nin anayasasını oluşturacak talepler etrafında oluşacak birleşik mücadelesinden geçmektedir.