Bir dönemin yeşil Bursa’sı son 20 yılda betona boğulup bozkıra çevrilen kentlerden biri. Yaşanan değişimi üç merkez ilçeyi inceleyerek görmeye çalışan Dr. Temel “Nilüfer Çayı, Seine Nehri gibi kenti ikiye böldü” diyor.
Semra KARDEŞOĞLU
Son 20 yılda beton kütlesine dönen şehirlerden birisi Bursa. Artık “yeşil” sıfatı sadece şiirlerde kalmış. Bir zamanların yeşil Bursa Ovası’nda artık gri beton bloklar yetişiyor sadece. Sürekli yukarı doğru yükselen sitelerle gökyüzü de adeta kapandı. Tepeden bir bakın 10 metrekarelik bir yeşil alan görmek bile imkânsız. Geride ne Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’sı ne de Nazım’ın Bursa Cezaevi’nden Piraye’ye yazdığı mektubundaki Bursa kalmış. Cezaevinden yazdığı ilk mektupta ne demişti Nazım: “Hapishane penceresinden, yığın yığın yeşillikler arkasında Bursa’nın beyazlıkları ve keşişin dumanlara karışan etekleri görünüyor.” Şimdi ortada kupkuru boz bir kent var. Bu değişim akademisyenlerin de araştırma başlıklarından biri. Bu çalışmalardan biri Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’ndan Doktor Kemal Temel’e ait. Doktora tezi olan çalışma “Gecekondu Site Rezidans/Bursa’da Sınıf ve Mekân” adıyla İletişim Yayınları’ndan çıktı. Kitapta üç merkez ilçe Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer ayrı ayrı ele alınıyor. Bu bölgelerdeki anketlere yer veriliyor. Kitap “İşçi siteleri, gecekondular, orta-üst sınıf ‘lüks’ konutlar (veya rezidanslar). Bu üç kesit arasındaki çatışmaları, karşılaşmaları inceleniyor” sözleriyle tanıtılıyor.
KENTİ KUTUPLAŞTIRMA
Tezinizin çıkış noktası bir tren yolculuğundaki iki yolcunun sohbeti. Neydi o sohbet?
Kitaba önsözü de yazan hocamın tanık olduğu sohbet “Bak şimdi sadece evler arabalar değil insanlar da değişecek” cümlesi. Burası küçük bir istasyon. Bursa önce kuzey-güney aksında büyürken 2000’lerden itibaren doğu-batı aksında ilerliyor. Bunun üzerinde Doğu’dan Batı’ya doğru gidildikçe farklılaşan üç farklı ilçeyi inceledim.
Çalıştığınız mahalleleri nasıl seçtiniz?
Önce 65 mahallede anket yapıldı. Ardından bunun sonucuna göre her ilçeden birbirine yakın özellik gösteren iki mahalle seçildi. Buralarda nitel araştırma yapıldı. Bu mahalleler Nilüfer’de Odunluk, Yüzüncü yıl, Osmangazi’de Dikkaldırım ve Akpınar, Yıldırım’da Arabayatağı ve Mimar Sinan oldu.
Bire bir görüşmeler ve anket çalışması yaptınız değil mi?
Akademisyen, mühendis, avukat ve hekimle görüştüm. Bu kesim yani profesyonel meslek sahibi kesim seksenlerde baktığınızda yüzde bire tekabül ediyordu. İki binlerde yüzde üçe çıkıyor. Ama şu an Türkiye’de profesyonel meslek gruplarının dağılımı yüzde 13’lere varmış durumda. Bu gruplar da etkili oluyor kentteki yeri yerleşimde.
Görüşmelerinizde “Taşındık çünkü oturduğumuz yer güvenli değildi” diyor. Bursa sahiden güvensiz mi?
“Çocuklarımı o mahallede büyütemem. Hırsızlık var, çok karışık” diyor görüştüğüm kişiler. Bursa’da 2015’te yapılan bir suç araştırması var. O araştırmaya göre Yıldırım’da biraz daha baskın olduğu bir yer. Ama öyle olmayan yerlerde de gerekçe aynı. Çünkü bu mahalleyi terk etmeye meşruiyet kazandırıyor. “Onlar benimle aynı sınıfsal kimliklerden değil. Ben onlarla yan yana oturmaktan rahatsızım onun için yer değiştirmek istiyorum” diyemezler.
Kitabınızda katılmadığım Bursa’nın doğu-batı ekseninde büyümesine yönelik tespitler var. Özetler misiniz?
Neoliberal politika ve esnek üretim rejimi eşitsizlikleri derinleştirerek gelir dağılımını alt sınıfların aleyhine yeniden bölüştürdü. Böylelikle kentin toplumsal sınıflar tarafından paylaşımı da dönüşüme uğradı. Bu durum üst sınıfların kent dışına taşınmasına ve orta sınıfların buna bağlı yerleşim davranışlarındaki taklitçi eğilimlere yön verdi ve kent batı çeperine doğru büyümeye başladı. Buna mukabil kuzeyde ve doğuda artan kaçak yapılaşma ayrımların coğrafi yönünü tahkim etti.
Nilüfer Çayı’nı Paris’teki Seine Nehri’ne benzetmişsiniz…
Nilüfer Çayı da Bursa’yı öyle ikiye bölüyor. Çayın sol yakasındaki Odunluk’ta, butik giyim mağazaları, konser alanları, alışveriş merkezleri ve eğlence merkezleri, plazalar, finans ofislerinin yer aldığı plazalar, lüks oteller ve kule görünümlü rezidanslar yer alıyor. Sağ yakasında konumlanan Dikkaldırım, daha geleneksel çarşıların ve gecekondu tipi konutların ağırlıkta olduğu bir yerleşim desenine sahip.
∗∗∗
%98,3’Ü AKRABA YANINDA
Yapılan anketten çıkan bazı sonuçlar şu şekilde:
YILDIRIM:
• Karadeniz’den göç edenlerin %72,9’u, Doğu ve Güneydoğu’dan göç edenlerin %55,3’ü Yıldırım’da ikamet ediyor. Yerli nüfusun oranı sadece %28,8.
• Arabayatağı’nın yüzde 83’ü Mimar Sinan’ın yüzde 80’i işçi. Her iki mahallede esnaf oranı yüzde 10. Mimar Sinan’da profesyonel meslek grubu yüzde 1.7.
• Oturulan mahalle tercihinde “Aile ve akraba çevresine yakınlık, komşularla ilişki ve “kendini yakın hissettiği insanlarla” bir arada yaşamak en büyük grubu oluşturuyor. Bu oran Mimar Sinan’da %64, Arabayatağı’nda %70.
• Bu iki mahallenin sakinleri dağ tatili, deniz tatili, şehir turizmi, kamp tatili gibi seçeneklerin arasından %98,3’lük bir oranla akraba ziyaretini işaretledi.
OSMANGAZİ:
• Altıparmak ve çevresi şimdi Suriyeli göçmen grupların en çok yoğun yaşadığı bölge. Osmangazi’deki Suriyeli göçmenlerin %26,3’ü bu bölgede.
• Akpınar’daki sakinlerin taşınma gerekçeleri %25 evin fiziksel koşullarını, %33 “kendim gibi insanlarla bir arada yaşama” ve %16’sı semtin kötüleşen koşulları şeklinde yanıtladı.
• Dikkaldırım’da ise yanıt %30’u komşularla ilişkiyi, %31,6’sı “kendim gibi insanlarla bir arada yaşam” ve %6,7’si daha önce ikamet edilen semtin kötüleşen koşulları yanıtı verdi.
• Tatil tercihlerinde deniz kıyısını yanıtlayan oranı Akpınar’da %56,1, Dikkaldırım’da ise %31,7’dir.