Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATV’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
”Mısır, Libya ve Tunus bölgesindeki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu olaylar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?” sorusu üzerine, Başbakan Erdoğan, sürecin Tunus ile başladığını, arkasından Mısır’ın aynı şekilde devam ettirdiğini söyledi. Mısır halkının bu noktadaki mücadelesinin çok daha farklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, Mısır’daki halkın hak ve özgürlükler noktasında verdiği mücadele sonunda hükümet değişimi ve yeni bir dönemin başlangıcının adımlarının atıldığını belirtti. Erdoğan, tüm Mısır, Tunus halkının arzuladığı bir yönetime kavuşmasını dilediğini bildirdi.
Özellikle Libya’nın Türkiye için önemli olduğunu, ülkede resmi kayıtlara göre 30 bin civarında Türk bulunduğunu ifade eden Erdoğan, bu kişilerin Libya’daki 200 civarındaki şantiyede çalışan mimar, mühendis, işçiler olduğunu kaydetti.
“TARİHİ TAHLİYE”
”Hakikaten oradan tarihi bir tahliye sürecini başlattık” diyen Erdoğan, Türkiye bu süreci devam ettirirken diğer ülkelerin böyle bir tahliye süreci içine giremediklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Şu ana kadar kesinleşen tahliyemiz, 7 bin 352 vatandaşımız gelmiş vaziyette ve bugün giden uçaklarımız askeri uçaklarımız, Türk Hava Yolları, bunlarla sanıyorum 9 bine ulaşacak. Bu arada, tabii giden gemilerimiz var. Bu gemilerde muhtemelen, herhangi bir aksilik olmazsa Tunus tarafına aktarılıp, Tunus’tan Türkiye’ye getirilecekler. Dünyanın değişik ülkelerinden ‘bizim de vatandaşlarımızı alın’ diye Dışişleri ile irtibat kuran ülkeler var. Bir kısmı dün akşam 50 civarında bu tür farklı ülkelerden insanları da bizler aldık ve Türkiye’ye getirdik.
“KADDAFİ İLE GÖRÜŞTÜM”
Bu süreç içinde biz şu anda resmen Libya’nın başında bulunan Kaddafi ile irtibatımızı kesmedik. Şahsen benim 3 kez Kaddafi ile görüşmem oldu. Bu arada, yine muhalif kesimle de irtibatlarımızı aynı şekilde devam ettiriyoruz. Sağ olsun onlar da özellikle Bingazi’de bizim vatandaşlarımıza karşı olumsuz tavır içine girmediler.”
”Muhalif kesimden irtibat kuracak bir isim var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, ”Biz direkt olarak kuruyoruz. Onların içerisinde olanlardan, Türkiye’deki birçok çalışmalarda tanınan, bilinen ve bizim Başkonsolosumuzun da aracı olması vasıtasıyla onlarla da irtibat kuruyoruz. Başkonsolosumuzun sağ olsun çok ciddi gayretleri oldu. Şu anda fiili bir durum var. Bütün bunlar insani amaçla atılan adımlar” diye konuştu.
”MISIR LİBYA ARASINDA BENZERLİK GÖRMÜYORUM”
Başbakan Erdoğan, bu gece itibariyle gemilerin 3 bin civarında vatandaşın tahliyesini sağlayacağını, bu gece uçakla tahliyelerin devam edeceğini bildirdi.
”Anlattığınız tabloya göre Mısır ile Libya arasında benzerlik var” denilmesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
”Ben aslında benzerlik görmüyorum. Libya’daki yapı, kabilelerin aslında birbiriyle olan dayanışması veya mücadelesi. Şu anda yapılan açıklamalara baktığınızda, doğu-batı şeklinde fiili bir bölünme var. Kabilelerin o bölgelerdeki gücüyle orantılı olarak böyle bir bölünme söz konusu. Bu nereye kadar nasıl devam eder bilemiyoruz. Bu süreci gerçekten dengeli bir şekilde devam ettirmek durumundayız. Buradaki politikamız sadece bir siyasi ilişki boyutunda ele alınmamalı. İnsani ilişkiler boyutunda ele alınmalı. Çünkü insani ilişkimizi bu olaylar bittikten sonra da devam ettireceğiz. Bu ülkelerin iç işlerine müdahale etmek gibi bir problemimiz, derdimiz yok. Bunu yapamayız. Bunu zaten Türkiye olarak kendimize de yakıştıramayız. Yaptığımız iş sadece insanidir, bu ülkelerle geçmişten bu yana olan münasebetlerimizdir ve bu ülkelerin halklarıyla olan münasebetlerimizdir. Türkiye’nin mevcut yapısından esinlenerek kendileri bizlerden destek isterler. Biz her alanda onlara siyasi, ekonomik, kültürel pek çok alanda desteklerimizi, yardımlarımızı sunarız. Ama bizim şu anda böyle bir şey ortaya koymamız mümkün değil. Durumdan vazife çıkarma gibi bir amacımız yok.”
”Libya’daki durum Gazze’den farksız. Hatta daha ağır. O zaman reel politika girince işin içine uluslararası politikada standartlar farklı oluyor galiba” denilmesi üzerine Erdoğan, konuyu böyle değerlendirmemek gerektiğini söyledi.
Erdoğan, Mısır’da, Tunus’ta sadece Türk vatandaşlarının tahliye edildiğini belirterek, ”Ondan sonraki süreç tamamen uluslararası noktada neler yapabiliriz, bunun gayretiyle geçti. Libya’daki durum böyle değil, 30 bin insanımız var. Bu olayların içerinde bir can kaybı veya yaralanma serüveninin devam etmesi bizi çok ciddi sıkıntıya sokar. O zaman da eli kolu bağlı seyredemeyiz” dedi.
”BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ DOĞUŞTA BİTTİ”
Erdoğan, ”Olaylar büyük Ortadoğu projesinin sahnelenmesi ya da gerçekleşmesi mi, yoksa zincirleme birbirlerini etkilemekten mi kaynaklanıyor?” sorusunu, ”Büyük Ortadoğu konusunu Türkiye’de yorumlamak veya tanımlamak noktasında çok ciddi çelişkinin olduğunu görüyorum. ‘Büyük Ortadoğu Projesi nedir’ diye sorduğunuzda doğru tanımlayanını görmedim” diye yanıtladı.
Projenin eş başkanı olarak Türkiye’nin kadın hakları ve demokrasi noktasında bölgede önemli bir görev üstlenmesinin öngörüldüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Fakat bu daha doğuştan adımı atıldığında bitti, yürümedi. Fakat bizdekiler hala yürüyor gibi, baş aktörü biziz. Böyle bir şey yok. İtalya’nın, Yemen’in, bu işin rol modeli diye söyleneceklerin hali ortada, hala Büyük Ortadoğu Projesi diyorlar. İlk adımı atan Bush’tu. O da yok zaten. Onun için ben bu gelişmelerin Büyük Ortadoğu Projesi ile yakından uzaktan hiç alakası olduğunu düşünmüyorum. Bunlar ne homojen ne irtibatlı, böyle hareketler de değil. Yılların sıkıntısı var. Affınıza sığınarak söylüyorum, adeta siyasi gaz sıkışması diyebiliriz. Böyle bir durum var. Siz, 41 yıl, 32 yıl, 30 yıl bir ülkeyi yönetiyorsunuz. Bunu yönetirken, halkınızın iradesi yok veya halkın iradesi var diyerek halkı aldatıyorsunuz.”
Bölgedeki bir başka sıkıntının petrolün dağılımı noktasında olduğunu söyleyen Erdoğan, ”Belli bir bölgede farklı, belli bir bölgede farklı. İslam dünyasındaki bu petrol imkanından belli bir miktarını, 40’ta, 20’de, 10’da bir olabilir, kalkıp da bir kenara koysalar, bütün İslam dünyasındaki fakiri fukarayı, ondan sonra da bütün insanlığın ayağa kalkmasını sağlayabilir” diye konuştu.
Erdoğan, ”Mesai yaptığınız, dostluk kurduğumuz bir insan devrilmiş, tutuklanmış, neler hissediyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken, ”Yakın dostlarıma söylemiştim, ama burada söylemem. Şunu hissediyorum, iyi ki Türkiye’de yaşıyoruz” dedi.
“SOSYAL ADALETİ BENİMSİYORUZ”
Başbakan Erdoğan, petrol fonlarından fakir fukarayı destekleyen bir fon kurulması yönünde açıklamasının olduğunun hatırlatılarak, ”Siz muhafazakar demokrat bir parti olarak kendinizi tanımlıyorsunuz, fakat ekonomide muhafazakarlar zenginlerin yanında dururlar, siz fakirlerin yanında duruyorsunuz. Kamu harcamalarını fakirlerin lehine kullanıyorsunuz, savunma harcamalarını azaltıyor, eğitim ve sağlığı artırıyorsunuz. Sol siyaset sizinle yarışamıyor. Ekonomide kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz, solda mısınız, liberal misiniz, muhafazakar mısınız?” şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi:
”Aslında, atalarımızın güzel bir ifadesi var, ‘Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’ böyle bir duruma düşmeyelim istiyorum. Biz nasıl ki siyasette merkezdeysek, ekonomide de liberal ekonomiyi yola çıkarken benimsedik ve yola da öyle çıktık. Burada tabii ki siyasi bakışımız o liberal ekonomik yapıyı da şekillendiriyor. Yani sol kendini hep sosyalist olarak söylerken, biz derdik ki sosyalist değiliz ama sosyal adaleti benimseriz. Şu anda da biz yine aynı noktayız. Burada biz sosyal adaleti benimsiyoruz. O yüzden partimizi kurarken dikkat ederseniz, ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ dedik. Yani adalet ve kalkınmayı at başı sürdürmeyi ve bunu daha da gelişen yıllar içerisinde, demokrasi ile ekonomi at başı gidecek dedik. Yani bunların birisi ileride biri geri kalırsa orada dengeler alt üst olur. Ama burada ‘dengeyi kurabilirseniz o zaman burada başarıyı yakalarsınız’ dedik. Hamd olsun başarıyı da istikrarlı bir şekilde götürdüğümüz için bunu yakaladık. Bundan sonra da bu başarı grafiğinin düşeceğine biz inanmıyoruz. Burada zaten özellikle şu son küresel finans krizinde görülen tablolarda herkes çok farklı şeyler söylerken, neticede biz yere sağlam bastığımız için Türkiye o kayıp ülkeler arasında yer almadı. O istikrarı sayesinde beklenen yerde konumunu ortaya koymuş oldu ve şu anda da en yoksul kesimlere pozitif ayrımcılık yapmanın hep gayreti içerisindeyiz. Dikkat ederseniz yatırımları biz hep gelişmemiş kalkınmamış şehirlerimize bölgelerimize yapıyoruz ki o bölgesel milliyetçiliği ortadan kaldıralım. Hep Batı veya işte Akdeniz’in belli yerleri değil, ülkemizin tümünü birden ayağa kaldıralım.”
Bugünlerde büyük AVM’lerin konuşulduğunu, AVM’lerin İstanbulda, Ankara’da varsa, Erzurum’da da Van’da da Malatya’da da olması gerektiğini, eğitimde üniversitelerin kalitelerinin bu illere de yansıması gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bilkent Üniversitesi kalkıp da ilköğretim ve orta öğretimde Erzurum’u seçebiliyorsa onun bir nedeni var. Aynı şekilde oralarda kolej türü yatırımlara özel sektör giriyorsa, bunun bir nedeni var. Sağlıkta hastanelerimize bakıyorsunuz, Güney Doğuda, Doğuda, uç diye örnek veriyorum, Hakkari merkezde ve Yüksekova’da bizim iki tane 150’şer yataklı hastanemiz var. İnanın o ‘benim’ diyen lüks hastanelerle fiziki olarak yarış yapacak şekilde. Aile hekimliği bütün hepsini kapsamış durumda, artık herkesin kendi hekimi var.”
Başbakan Erdoğan, 10 yıl önce sağlığa yapılan yatırımın 2,9 milyar lira olduğunu anımsatarak, kendi dönemlerinde 14 milyara çıktığını, yatırımın neredeyse 5 kat arttığını bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
”Eğitimde de 10 yıl önce 6,5 milyar, bizim dönemimizde 34 milyar Türk Lirası. Bu, bu dönemin yaptığı sıçrama. Nereye yapılıyordu bu yatırımlar daha önce? Savunma sanayiine. Bununla ben savunma sanayiinde yatırım yapmayalım demiyorum. Tabii ki oraya da yatırım yapacağız. Ama bizden önce sadece satın alıyorlardı. Şimdi biz o sektörde adeta sanayileşmeye gidiyoruz. Şu anda biz savunma sanayisinde ihracat yapıyoruz. Böyle bir konuma geldik.”
”Siz kamu harcamaları içinde savunma harcamalarını azaltıyorsunuz, eleştirenler var mı sizi?” şeklindeki soru üzerine de Erdoğan, ”Var” yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan, ”Kimler kızıyor?” sorusu üzerine de ”Malum çevreler, tabii onlar çok kısır” dedi.
”CUMHURİYET RESEPSİYONU”
”Başbakanla Gündem Özel” programına katılan bir gazeteci, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’nde verdiği Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunu hatırlatarak, ”Komutanlar gelmedi. Cumhurbaşkanı da Başkomutan, aynı komutanlar cezaevindeki Balyoz sanıklarını ziyarete gittiler. Siz de Başbakan olarak bunları seyretmek durumundasınız. Sadece savunma sanayiindeki harcamaların bütçe içerisindeki payını azaltmak bu konuya yaklaşmaya yetiyor mu? Komutanların Cumhurbaşkanına gitmeyip, cezaevine Balyoz sanıklarına gitmesini nasıl yorumladınız?” diye sordu. Başbakan Erdoğan, soruyu yanıtlarken, şöyle konuştu:
”Tabii ben Sayın Genelkurmay Başkanımıza, Cumhurbaşkanımızın bu resepsiyonuna katılmayışı ile ilgili kanaatlerimi paylaştım ve kendisine ‘Yaptığınız bu iş doğru değil, yanlış yapıyorsunuz’ dedim. ‘Çünkü burası şu anda cumhurun başıdır, yani sizin alternatif bir kutlama yapmanız, bir defa çok ciddi bir tersleşmeye gidiştir, bu milletle sizi koparır.’ Dedi ki ‘Bugüne kadar olan gelişmeler, bizim alışkanlıklarımız ve malum konular’ dedi. Malum konuları da biliyorsunuz başörtüsü meselesi. Bu hakikaten şık olmadı, şık olmadığı kadar da ciddi eleştiriler geldi. Tabii bu milleti ne yaptı, huzursuz etti.”
”HASDAL ZİYARETİ”
Başbakan Erdoğan, cezaevi ziyareti ile ilgili olarak da şunları kaydetti:
”Hasdal, Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerinden değil. Hasdal, tam anlamıyla askere bağlı, onun kontrolünde. Fakat gidişlerinden şahsen benim bilgim var. Aynı gün kendilerinden bilgi aldım. Bunun kendileri açısından bir psikolojik süreç olması bakımından böyle bir oraya gitme durumlarının olduğunu bildirdiler ve ben de doğrusu normal baktım olaya…”
”Bunu bir protesto hareketi olarak yorumlamadınız mı?” şeklindeki soruya da Erdoğan, ”Hayır” yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan, seçim tarihinin kesinleştiğinin hatırlatılarak, ”Sizin seçim temanız yeni anayasa olacak tahminimce bunun dışında başka ne gibi temalar olacak?” yönündeki soru üzerine de ”Bu seçimlerde partimizin ana argümanı sadece yeni anayasa olmayacak… Cumhuriyetimizin 100. yılında biz Türkiye’yi nerede görmek istiyoruz, biz bu hedefleri seçim beyannamemizde açıklayacağız. Onu şu anda açıklamış değiliz. Ama o hedeflere gidebilmek için de yeniden bir anayasa, böyle bir anayasaya ihtiyacımız var” dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Arzumuz, meclis aritmetiği ne gösterecek bilemem. Meclisteki tabloya göre de burada tüm siyasi partilere hangi siyasi partiler varsa, diyeceğiz ki gelin beraber ‘Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu kuralım, burada bu çalışmayı yürütelim. Bundan önceki davetlerimize biz maalesef beklediğimiz cevabı alamadık. Temenni ederiz ki bunda bu cevabı alırız. Arzumuz, milletin anlayabileceği bir anayasayı, önüne kayabilmek. Çünkü şu mevcut anayasayı millet okuduğu zaman anlamıyor, ben de anlamıyorum. Bunu anlamak için kesinlikle hukukçu olmak gerek. Bunu anlamakta din noktasında da ciddi sıkıntımız var. Ama 2023 beyannamemiz gerçekten milletimizin 12 yıl sonra Türkiye’yi nerede göreceğini her alanda açıkça ortaya koyacak, orada da birinci başlığımız ileri demokrasi olacak. Ardından temel hak ve özgürlükler olacak. Bundan önce de hep bizim açıkladığımız gibi yasakçı olmayacak, yolsuzluklara asla yol vermeyecek. Yoksulluğu da inşallah minimize edecek. Yok edecek demiyorum, çünkü yoksulluğun dünyada yok olduğu bir ülke hemen hemen yok.”
CUMHURBAŞKANININ GÖREV SÜRESİ
Başbakan Erdoğan, ”Anayasanın çok kolay anlaşılan bir maddesi var, ‘seçimler 4 yılda bir yapılır’ diyor. Değişen anayasanın bir başka hükmü de Cumhurbaşkanlığı seçimi 5 yılda bir yapılır diyor. Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi 2012’de sona mı eriyor? Yeni anayasanın bu hükmü uygulandığına göre, Cumhurbaşkanlığı için de bu uygulanacak. 2012’de bir de cumhurbaşkanlığı seçimi var mı?” yönündeki bir soruya da şöyle yanıt verdi:
”Bu konuda hukukçuların arasında çok değişik bir yaklaşım tarzı var. Benim alanım ekonomi. Şimdi bunun kararını biliyorsunuz YSK veriyor, siyaseten biz veremiyoruz. Şu anda o yetki YSK’da, onun kararını YSK verecek. Çünkü bu Meclisten bu geçti artık. Bu YSK’nın sahasında onlar kararı verecek, artık bunu 5 mi der 7 mi der?”
”Siz merak ediyor musunuz?” yönündeki soru üzerine de Erdoğan, ”Şu anda ben kendi seçimimize kilitlendim” dedi.
“BİRİNCİ PARTİ OLAMAZSAK…”
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, ”Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Sayın Başbakan yüzde 50’den az oy alırsa istifa etmeli’ dedi. Siz aynı şekilde onun için bir rakam koyabilir misiniz?” yönündeki sorusu üzerine, ”Ben oran vermiyorum, ben şunu diyorum, eğer partim birinci parti olmazsa ben Genel Başkanlıktan çekiliyorum. Anadolu’yu dolaşırım, Genel Başkanım bana ne diyorsa onu yaparım” diye konuştu.
Erdoğan, ”Öyle bir ihtimal var mı?” diye soran bir gazeteciyi yanıtlarken, ”Herhalde olmadığına inandığım için söylüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, sen birinci olmazsan, parti olarak sen bırakıp gidecek misin? Aynı şeyi, sayın Bahçeli gidecek misin? Birinci olmak için siyasete soyunulur” dedi.
BEDELLİ ASKERLİK
Erdoğan, bedelli askerlikle ilgili soruya da “Bedelli askerlik talebini ortaya koyanlar bir şeyi ihmal ediyorlar. Askerliğini yapanlar diyor ki, ‘Ben param yok diye askerliğimi yapayım, öbürü zengin diye askerlikten mi yırtacak. Burada böyle bir çatışma var” şeklinde yanıt verdi.
Erdoğan, askerlik süresi ile ilgili bir çalışmanın sürdüğünü de sözlerine ekledi.
Başbakan Erdoğan, BDP’nin bağımsız adayları destekleyeceğini de hatırlatarak, ”Onların Türkiye’nin tamamına hitap etmek gibi bir dertleri yok. Onlar sadece bir etnik unsura hitap ediyorlar” diye konuştu.
HT