Deprem olmuş, on binlerce insan can vermiş, büyük acılar yaşanmış ve yaşanıyor, herkes üzgün, kayıplarını arayanlar var…
Ülke bu haldeyken, bazı siyasi tartışma ve kararların eskisinden farklı olacağını düşünüyor insan, bir şeylerin değişeceğini. Olmayabiliyor demek ki. Ne vahim.
Meral Akşener, bugün kameralar karşısında siyasi hayatımızın en vahim konuşmalarından birini yaptı. Kulaklarıma inanamadım. Sanki dün akşam aynı masada oturup da bir mutabakat metni imzalanmamış gibi, tarihsel referanslar dahil olmak üzere neresinden tutsan elinde kalan, hayli ağır sözcüklerin seçildiği, son derece yıkıcı bir konuşma.
Akşener konuşurken salondaki tezahürat, başka bir âlem.
Hepsi bir yana, masaya tekme atan, müttefikine ‘sıtma’ benzetmesi yapan bir parti liderinin, adaylığına karşı çıktığı siyasetçinin partisine üye iki büyükşehir belediye başkanını adaylığa davet etmesi, hakikaten akıl fikir alır bir durum değil (Üstelik o başkanlardan biri adaylığa soyunsa ertesi gün ceza kesilecek ve adaylığı engellenecek).
Muhterem okur, böyle yazılar genellikle, hayli kalabalık ve örgütlü ‘ben demiştim’ci kitlenin tepeden bakan tespitleriyle karşılanır, deneyimle sabit. Akşener’in ülkücü gelenekten geldiği, zaten baştan beri sorun çıkardığı, sağcılara güvenilmeyeceği, benim bunları yeni mi fark ettiğim, ayol ne saftirik biri olduğum vs.
Akşener’in siyasi geleneği hakkında elbette iyi kötü fikir sahibiyim, buna mukabil zaman zaman kendisine yönelik ‘iktidar ortağı’ nevi suçlamalara katılmadım, bugün de katılmıyorum. Söz konusu iddiaları haksız buluyorum.
Akşener ait olduğu siyasi hattı belli açılardan dönüştürmeye ve demokratikleştirmeye çalışan, bazı çıkışlarıyla geleceğe yönelik umut veren bir siyasetçi. Ayrıca, Türkiye’nin temel açmazlarının çözümünde (Tanıl Bora’nın adlandırmasıyla) ‘müspet milliyetçiliğin‘ önemli rolü/payı olacak. Akşener bu tarz bir milliyetçiliğin temsilciliğine aday, bana kalırsa. Partisini, rivayet odur ki ‘merkez’e çekmeye çalışıyor ve görünen o ki yapamıyor. Ya da vazgeçiyor bu çabadan.
İYİP’in tabanı ile yönetimindeki bir grup arasında açık/görünür bir uyumsuzluk var. O yöneticiler bunun ne kadar farkında, ne ölçüde umursuyor bilinmez. Seküler, bir başka deyişle daha çok Ege-Marmara-Trakya milliyetçiliğine hitap eden, arası CHP ile pek bozuk sayılamayacak, siyasal İslamcılıktan fersah fersah uzak bir toplumsal taban. Akşener nereye giderse oraya gidecek bir seçmenden söz etmiyoruz yani.
Akşener’in masayı terk etmesi, o tabanın büyük bir kesiminin Erdoğan karşısındaki adaya oy vermesini engelleyecek gibi görünmüyor. Kemikleşmiş oya sahip köklü bir ideoloji partisi değil, koşulların ürünü, belki biraz DSP benzeri bir parti İYİP. Alınmasınlar ama Akşener partiden ayrılsa anlamlı bir oy alacaklarını ve hatta doğru dürüst bir genel başkan bulabileceklerini dahi sanmıyorum.
Şu aşamada kim ne söylese biraz boş doğrusu. Ne yapıyorlar, neden yapıyorlar, sonu ne olur… Hepsi falcılık gerektiriyor.
Ancak kesin bir şey var; velev ki Altılı Masa’nın kuruluşunda sorun vardı, velev ki herkes gerekli hassasiyeti göstermedi, velev ki aday konusu bugüne dek akıl almaz biçimde konuşulmadı, velev ki CHP ve CHP’liler de çok hata yaptı… Hepsi doğru olabilir. Kabul. Ancak hiçbiri, Akşener’in bugünkü konuşmasına haklılık kazandırmaz.
Çok ilginç bir durum bu, gerekçesi sermaye içi çatışmalar mıdır, bürokrasideki pay kavgası mıdır, müteahhitler mi rahatsız oldu, yoksa parti içi mücadelelerin uzantısı mıdır, bilinmez; kısa süre sonra iktidarda ciddi söz sahibi olacak bir parti ve liderin, hepimizin gözleri önünde kendilerine de büyük zarar verecek böyle bir iş yapmasının nedenini kavramak güç.
Bugüne dek ‘kazanacak aday’ tartışmasını pek umursamadım doğrusu, aklı başında bir adayı desteklerseniz kazanır, desteklemezseniz kazanamaz. Bu Kılıçdaroğlu ya da bir başkası olabilir. Mesele, adayınızın kazanması için çaba harcamayı istemek. Hem, liderlik, parti yönetimini ve tabanı ikna etmeyi, yönlendirmeyi de gerektirmiyor mu? Aksi halde siyasete gerek kalmaz ve adayları anket firmaları belirlerdi.
Hal böyleyken…
Milyonlarca seçmenden biriyim. Çok yorgun ve bıkkınım. Milyonlarca seçmen gibi. Naz niyaz çekecek halim, halimiz kalmadı. Bir oyum var. O oyu da Kılıçdaroğlu’na vereceğim.
Enseyi karartmayalım, hepimiz bir oya sahibiz. Muhalefet partilerinin tümü bir günde buharlaşsa da bir oyumuz var.
Boşverin masaları, biz varız. Kazanacağız.
Halkın büyük acılar, üzüntüler yaşadığı şu günlerde dahi moral bozmaktan, insanların umudunu kırmaktan çekinmeyen siyasetçilerin tarih yazabileceğini de pek sanmıyorum.