Haziran ayında yaşamını yitiren Ethem, Ali İsmail, Medeni, Mehmet ve Abdullah’ın yaşam hikayelerinin birbirine benzer olduğunu belirten Medeni’nin annesi Fahriye Yıldırım, “Ben çocuğumun ölümünü hissettim. O kurşun gelip benim yüreğime de saplandı. İşte o zaman ben de öldüm” dedi. Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz, “Katiller benim gözümün içine bakabilecekler mi?” diye sorarken, Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş, “Hani anneler ağlamayacaktı?” diye sordu.
Gezi Parkı direnişinde yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Can Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Ethem Sarısülük’ün aileleri ile Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık köyüne kalekol yapılmasını protesto etmek amacıyla 28 Haziran’da yapılan eyleme katılan ve orada askerlerin kitlenin üzerine ağır silahlar ile ateş etmesi üzerine yaralanarak yaşamını yitiren Medeni Yıldırım’ın ailesi ortak bir kaderi paylaşıyor. Haziran ayı içinde çocuklarını polis ve asker kurşunu ile kaybeden ailelerin “adalet” arayışı sürdüğü gibi herkesin gözü önünde kolluk kuvvetleri tarafından öldürülen bu cinayetlerin faillerini devletin aklamaya çalışması dikkat çekiyor. “Haziran’da ölmenin zor” olduğunu belirten acılı aileler, çocuklarının katilleri cezalandırılıncaya kadar adalet arayışlarını sürdüreceklerini belirtiyor.
‘Ben çocuğumun ölümünü hissettim’
28 Haziran’da çocuğunun dünyaya gözlerini kapattığını ifade eden Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım, çocuğunu vuranların net olduğunu ve devletin bir olarak büyük bir kalleşlik yaptığını kaydetti. Haziran ayında yaşamını yitiren Ethem, Ali İsmail, Medeni, Mehmet ve Abdullah’ın yaşam hikayelerinin birbirine benzer olduğunu belirten anne Yıldırım, oğlunun katillerinin hala yargılanmadığını dosyaya “gizlilik” kararı konulduğunu, yine bütün çocukların katillerinin dışarıda dolaştığını belirterek, bunu asla kabul etmeyeceklerini kaydetti. Medeni’nin yaşamını, arayışlarını anlatan Yıldırım, “Medeni öldürülmek için özel olarak seçilmişti. Medeni 1994 yılında dünyaya geldi. Medeni’nin amcası Adnan Yıldırım’da Medeni doğmadan üç gün önce faili meçhule gitti ve katledildi.
Medeni’nin ismini Adnan koyduk. Yüreğimiz kaldırmadığı için kimse ona Adnan demedi. Ama onu yitirdiğimizde ben anneme, ‘Bende Adnan’ımı yitirdim’ dedim. Bunu ilk defa size söylüyorum” ifadesini kullandı. Adnan Yıldırım’ın katledilmesinden sonra köyden ayrıldıklarını ve Diyarbakır’a yerleştiklerini belirten Yıldırım, Medeni’nin son derece başarılı bir öğrenci olduğunun altını çizdi. Ailenin bir bütün olarak kendisinden güç aldığını o yüzden duygularını sürekli bastırmak zorunda kaldığını ifade eden anne Yıldırım, Medeni’nin vurulduğu anda evde olduğunu ve bir kurşunun kendi yüreğine saplandığını hissettiğini belirterek, “Ben çocuğumun ölümünü hissettim. O kurşun gelip benim yüreğime de saplandı. İşte o zaman bende öldüm” dedi.
‘Medeni faili meçhule giden dayısı nedeniyle seçildi’
Medeni’nin ağabeyi Mehmet Yıldırım ise ağır silahlarla insanların üzerine ateş açıldığını hatırlatarak, daha fazla insanın yaşamını yitirmemesinin tamamen şans eseri olduğunu kaydetti. Demokratik barış sürecinden bahseden bir hükümetin kalekol yapmasının samimi olmadığını ifade eden Yıldırım, “Lice’de yaşanan aslında uyuşturucu baronlarının finans kaynaklarını kaybetme korkusudur. Sen barıştan bahsediyorsun, korucu alımı yapıyorsun, onların maaşını arttırıyorsun. Bunlar samimi adımlar değildir” dedi. Medeni ile kardeşten ziyade arkadaş gibi olduklarını ve her şeylerini paylaştıklarını belirten Yıldırım, Medeni’nin bölgede yaşanan hak ihlallerinin sona ermesi için her eyleme katıldığını, KCK’den yargılanan arkadaşlarının mahkemelerine gittiğini ve çok güçlü muhalif bir kişiliğinin olduğunu ifade ederek Medeni’nin amcası Adnan Yıldırım nedeniyle seçilmiş olduğunu söyledi. Ağabey Yıldırım Medeni’nin en çok Ahmet Kaya’nın, “Ben yandım siz yanmayın” şarkısı ile “Haziran’da ölmek zor” parçasını çok sevdiğini belirterek, “Haziran’da ölmek çok zor. Şimdi onun sevdiği şarkıları, sevdiği şiirleri tekrar tekrar dinliyorum” dedi.
Mehmet’in dayısının meçhul ölümü
Aslen Sivas Gürünlü olan ancak İstanbul’da yaşayan ve 3 Haziran’da 1 Mayıs Mahallesi’nde süren Gezi direnişi eylemlerinde bir otomobilin kitlenin içine dalması sonucu yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş, Mehmet’in maddi durumları kötü olduğu için kendisine yardım etmek amacıyla okulunu bıraktığını belirtti. Mehmet’in fedakarlığını anlatmaya sözlerin yetmeyeceğini ifade eden baba Ayvalıtaş, “Son birkaç aydır, pazarda bile iş yapamaz hale geldik. İnsanlar fakirleştikçe pazara bile çıkmaz oldu. Mehmet baktı işler kötü, ‘baba başka bir iş yapayım ben’ dedi. Bir lokantada iş buldu. 4 aydır falan garsonluk yapıyordu. İki ay sonra da askere gidecekti” dedi. Mehmet’in dayısının 1996 yılında Iğdır’da askerliğini yaparken “intihar” ettiği haberinin geldiğini ancak arkadaşlarının onun Alevi olduğu için komutanı tarafından öldürüldüğünü söylediğini belirten Ayvalıtaş, “Biz oldum olası baskı altındayız. Aleviyiz. Alevi olmaktan da gurur duyuyoruz. Bizim suçumuz ne? Alevi olmak mı? Şah İbrahim’in soyundanız. Biz halkımızı ayırmayız, insan ayırmayız.
Ben Mehmet’ten korkmuyordum. Hiç ilgilenmezdi, politikayla. SODAP’lı olduğu yazıldı, ama değildi. Ama hükümetin 3. köprüye Alevileri katleden birinin ismini vermesi, gençlere ‘çapulcu’ demesi hepimizi isyan ettirdi. İnsana zulmetmek, Allah’a zulmetmektir. Biz bir genç verdik. Başka gençler ölmesin” dedi. Anne Fadime Ayvalıtaş da Başbakan Erdoğan’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Hani anneler ağlamayacaktı? Oğlum bir saat sonra gelirim dediği eve bir daha gelmedi. Trafik kazası olduğuna inanmıyorum. Devlet çocuğumu benden koparanlardan hesabını sorsun” dedi.
Anne Korkmaz: Katiller gözüme bakabilecek mi?
Eskişehir’de 2 Haziran’da katıldığı eylem sırasında polisten kaçarken girdiği ara sokakta ölesiye dövüldükten sonra tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz oğlunun dövülerek öldürülmesinin bu dünyada bir annenin yaşayabileceği en büyük acı olduğunu belirtti. Çocuğunun elinde ne taş ne sopa olmadığını belirten anne Korkmaz, katillerin belli olduğunu ama hala serbest dolaştığını ifade ederek, “Kaç kamera kaydı var. Neden o görüntüler siliniyor? Bu çocuk onlara ne yaptı? Katiller sokakta dolaşıyor, masum çocuklar öldüresiye dövülüyor. Devlet büyüklerinin vicdanları sızlamıyor mu? Tek isteğim, katiller bulunduğu zaman gözüme bakmaları. Acaba bakabilecekler mi?” dedi.
Ali İsmail’in abisi Gürkan Korkmaz da soruşturma dosyasının çok yavaş ilerlediğini, kamera kayıtlarındaki görüntülerde boşluklar olduğunu belirterek, delillerin karartıldığı görüşünde olduklarını savundu. Korkmaz, soruşturma usulünü de eleştirerek, “Protestolarda taş atanlar şafak baskınlarıyla evlerinde gözaltına alınırken, öldürenler çağrı kağıtlarıyla savcılığa davet ediliyor” dedi.
(Diha)