BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın Agos gazetesine verdiği röportaj:
• “Kürt siyasetini formatlamak lazım” diye bir çıkış yaptınız. Bu neden gerekli?
Bütün dünyayla beraber Ortadoğu da değişiyor. Ekonomi, kültür, siyaset yeniden şekilleniyor. Bu ortamda herkes politikalarını gözden geçirirken Kürt siyasetinin “gözden geçirmiyorum” deme şansı yok. Benim söylemek istediğim, Kürt siyaseti yeni dünyayı; Suriye, Mısır, Lübnan’da neler olduğunu doğru anlamalı. Kürt kimliği ile ilgili talepler nasıl elde edilebilir, nasıl bir siyaset tarzı ortaya koymak gerekiyor, kimlerle ittifak kurulmalı; bunların yeniden gözden geçirilmesi gerek.
• Nereden başlamalı?
Dünyayı doğru okuyarak başlamalı. İslam ve dîn, Ortadoğu’da çok önemli. Çevreden tutun da insanın refahına kadar nasıl bir dünya tasavvurunuz var? ABD ve AB ne yapmak istiyor? Diğer yanda Rusya, İran, Çin ne yapmak istiyor, Kürtler’le ve Ortadoğu’yla ilgili projeleri ne? Bunları kavramak ve sonra kendi halkına dönüp bakmak gerekiyor. Benim halkım yaşam tarzı olarak, fikren, ekonomik olarak, sınıfsal olarak hangi seviyede? Bunları cevaplayıp bir siyaset tarzı ortaya koymak gerekiyor.
• Bu anlamda kendi halkına uzak bir Kürt siyaseti mi var?
Birçok şeyi doğru okuyamıyor. Birincisi: Kürt siyasetinin, Suriye, İran, Rusya ve Çin ekseninde gitmesi bir fayda getirmeyecektir. Sol – Marksist çizgide olan Kürt siyasetçilerinin önemli bir kısmı Batı dünyasına mesafeli duruyor. Körü körüne kendini ABD ve AB’nin kucağına atsın demiyorum. Batı’nın Ortadoğu’da uyguladığı siyaset, halklara refah ve özgürlük getirmedi. Ama bir güç kavgasında sizin çıkarınıza göre yararlı olan veya en az zararla çıkacak olan yerde durmak lazım. Bugün bir üçüncü yolu denemesi lazım. Batı dünyası ile hesaplı ve kontrollü bir çıkar ilişkisine girmek lazım.
• PKK özellikle Suriye konusunda Esad ile Suriyeli muhalifler arasında üçüncü bir yol olduğunu söyledi. Sizin söylemek istediğiniz bu değil mi?
Global ekonominin dışında durmanız mümkün değil. Bugün Ortadoğu’da bir Kuzey Kore veya Arnavutluk modelinin yaşam şansı yok. Aranması gereken şey, kötü uygulamalarına rağmen Demokrasi’dir. Özgürlüklerin çoğaltılmasıdır. Bölgedeki ekonomik kaynakları halka daha fazla aktaracak bir ekonomik sistem kurmak gerekiyor. Bunu siz İsrail’deki “kibbutz” sistemi veya Rusya’daki “komün”lerle kuramazsınız. Liberal dünyanın dışında bir dünya inşa etmeniz mümkün değil. Liberal kapitalist dünya yüzde yüz doğrudur demiyorum.
Ben Müslüman’ım. En başta faiz ve Kapitalizm haramdır. Ama ilk etapta yapmanız gereken aksak da olsa topal da olsa bu Demokrasi’yi, liberal ekonomiyi işletmenizdir. Diğer entellektüel arayışlar sonranın işi. Modernizm, post modernizm, bunların hepsine mi hayır? Parantez içinde söylüyorum, ben bir Müslüman olarak modernitenin iyisini bilmiyorum. Bu felsefi ve siyasî tartışmaları bir soluklandıktan sonra, tabiri caizse kendinize geldikten sonra yapabilirsiniz. Bunu çözüme de faydası yok. Bunu becerebilen de yok dünyada. Bugün yapılması gereken bütün çekinceleri koruyarak liberal ekonomi ve liberal Demokrasi’dir ama bir müddet sonra farklı tartışmalara girebilirsiniz. Kürt siyaseti demokratik yapıyı işletmeli, halkın bugünkü yapısına uygun, halkın inancına uygun demokratik genişlikte olmalı.
• Halkın yapısı derken neyi kast ediyorsunuz?
Ciddî araştırmalar var. BDP’ye oy verenlerin yüzde 75’i Şafiî Kürt, yüzde 15’i Hanefî Kürt, yüzde 8, 5’i Alevî Kürt. Bir başka araştırmaya göre CHP’ye oy veren kadınlarda başını örtenlerin sayısı yüzde 25, MHP’de yüzde 50, AK Parti’de yüzde 80, BDP’de yüzde 78.
Kürt siyasetinin daha dîndar ve muhafazakâr bir zemini var. Bu zemine siz katı Marksist, sosyalist yapı monte etmeye kalktığınız vakit çok yakın zamanda halkla çatışmaya girersiniz.
Ayrıca tarihte ilk defa bir şehirli Kürt sınıfı meydana geliyor. Kürtler şehirli bir kavim değildir. Şehirlerde yok denecek kadar azdılar. Şehre gelen Kürt asimle oluyordu. Son 30 – 40 yılda, ciddî göçler ve siyasal bilinçlenmeyle şehirlerde Kürt kimliğiyle var olan, Kürtçe konuşan, Kürt kimliği ile hayatını devam ettiren, Kürtlük’ünü geriye atmayan, asimile olmak istemeyen ciddî bir şehirli Kürt orta sınıf oluştu. Ayrıca kent yoksulu diyebileceğimiz, şehirlerin çevresinde yerleşmiş Kürtler var. Bu iki kesimi birbirinden ayırmak lazım. Bunların talepleri ayrışıyor.
PKK özünde Kürt kırsalına dayalı, ağa, bey ve şeyhlerden uzak, şehirli orta sınıfın içinde olmadığı, Kürt köylüsü ağırlıklı bir hareket. Dağda hayatını kaybeden 40 bin gerillanın aile kökenine bakın, yüzde 90’ı böyle. Yönetici kadroları da öyle. Bu bir vakıa. Bunu küçük görmek veya büyük görmek için söylemiyorum. Bir tespit.
Bugün gelinen noktada ciddî bir şehirli orta sınıfla karşı karşıyasınız. Diyarbakır’da resmî rakamlara göre 892 bin nüfûs var. Bunun yarısı kaloriferli, asansörlü evlerde oturuyor. Yarısı ise daha kötü şartlarda yaşıyor. Son 5 yılda Diyarbakır’da 40 bin apartman dairesi, bin 500 villa yapılmış. Kürtler oturuyor burada. BDP buralardan yüzde 65 oy alıyor. Dolayısıyla bu yeni sınıfa göre bir siyaset oluşturmamız gerekiyor. Kürt siyaseti kendi halkındaki dînî muhafazakâr yapıyı gözönüne alacak, sınıfsal değişimi görecek. Şu anda Diyarbakır’da 8 adet, Ankara, İstanbul ayarında özel hastane var. 15 kolej var. Baro’ya kayıtlı 750 avukat var. 3 bin tıp doktoru, 7 bin mühendis var. Orta sınıf bu. Bunun siyasetini ortaya koymak gerekiyor.
Kürtler eğitim, sağlık, belediye hizmeti isteyecek. Kültürel hizmetler isteyecek. Savaş sonra yapılması gerekenleri isteyecek. Bunları görerek siyaset yapılması gerekecek.
• PKK gibi bir örgüt bunu yapabilir mi? Bu tür bir dönüşüm PKK’nin ruhunu bozmaz mı?
Değişim her yerde zordur. Bunlar talimatla olacak şeyler değil. Bir günde olmaz. Ben BDP’de bunu anlayan bir damarın olduğunu düşünüyorum. Son seçimlerdeki BDP Blok adaylıkları bunun bir işaretiydi. Bu daha fazla olmalı.
Soru şu: Hareket bu adımı atarak genişleyecek mi yoksa azalarak büzülecek mi? Önümüzdeki dönemin tartışması bu. Ben bu genişlemenin olmasından yanayım.
• İran yanlılarının ve Suriyeliler’in PKK yönetiminde etkili olduğu yönünde tartışmalar var. Örgüt böyle bir yönetici kadrosu ile değişebilir mi?
Her yerin değişmesi gerekiyor. Bu tartışma sadece PKK için geçerli değil. Gülen cemaati içinde belki üç – dört kanal var. Daha milliyetçi bakanları var, daha evrenselci bakanları var. PKK gibi artık uluslararası bir konuma gelmiş örgütlerde değişik kanalların olabileceğini kabullenmek lazım. Değişim konusunda kesin hüküm vermek mümkün değil. Biz değiliz buna karar verecek. PKK kendi karar verecek. BDP yönetimi karar verecek.
• Tabanda bu yönlü yükselen bir talep var mı?
Her yerde var. Bütün taleplerini iletiyorlar. Eğer dönüşüm sağlanmazsa farklı farklı yapılar ortaya çıkar. Bu siyasetin doğasıdır.
Erbakan’dan AK Parti’ye kadar gelen süreç ortada. AK Parti kadroları geldi ve başka bir kanada geçtiler. Filistin Halk Kurtuluş Örgütü de benzer süreçler yaşadı.
Kürt siyaseti değişim sağlayamazsa taleplerini karşılayamadığı kesimler farklı örgütlenmeler içine girer. Bu dönüşüm olursa herkesi kucaklarsınız. Bu olmazsa herkes kendi yoluna gider.
• Bir yanda “çatı partisi” yaklaşımı ile yola çıkan Halkların Demokratik Kongresi var, bir yanda ise Demokratik Toplum Koordinasyonu. Bunlar için de formatlamak gerektiğini söylediniz…
HDK bütün demokrat Türkler’i (dîndar – sol – liberal) kapsamaktan ziyade daha çok marjinal sol çevrelerle sınırlı kaldı. Bahsettiğim şey o değil. Dîndar Müslümanlar’ı tatmin etmiyor.
Çatıyı kendinize göre çatıp “Gelin altına” dersen olmaz. Ben bir kiremit olacaksam o çatıda varım. DTK da bunu yapamadı. PKK yapısı dışına çıkmadı. PKK’nin öncülük ettiği bütün kurumlar PKK’nin yan versiyonu haline geliyor. İstenen bu değil.
* PKK dışında durmak mümkün mü?
BDP Blok yapabilir bunu. Legal alanda yapabilir. Ama alan açması lazım. İslamcı Kürtler’e daha fazla kredi açması lazım. Başörtülü milletvekili ve belediye başkanları olması lazım. Siyaset temsil işidir. “Gelin bana katılın, benim dediğimi yapın” demekle olmaz. Tabiri caizse şirketin hisselerinin halka açılması gerekiyor. Mesele, ne kadarını açacağınız. Yoksa “paranı bana ver, ben çalıştırayım” diyerek olmaz.
• Öcalan’ın bu konudaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öcalan’ın içerideki izole koşullarına rağmen bu gelişmeleri daha doğru okuyabildiği kanaatindeyim. Tavır koyarsa etkili olur.
• Çözüm sürecinin tersine dönmesi durumunda bahsettiğiniz değişim yaşanabilir mi?
PKK Öcalan’ın ağzından Newroz’da tarihî bir karar verdi. “Bundan sonra silahlı mücadele dönemi bitti. Başarılı olmazsa yeniden silaha başvuracağız” demediler. “Siyasî, fikrî ve demokratik olacak” dedi. Net cümlelerle. Buradan geri dönüş yok.
• Gezi Parkı direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Spontane sivil bir eylemdi. İşin bu noktaya geleceğini kimse tahmin edemezdi. Ama sonrasında işe birçok unsur girdi. Kemalistler, ulusalcılar girdi. Bir kısmı daha demokratik, özgür, herkesin hayatına daha saygılı, daha özgür bir Türkiye isteyenelerdi; diğer kısmı ise elinde bayraklarla eski Türkiye’yi isteyenlerdi. Eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi isteyenler Tayyip Erdoğan’ı istememekte buluştular. Biz yeni Türkiye’nin yanındayız. Bu blok genişleyerek yoluna devam etmeli.
• BDP içinden “Sandıkta deviremeyenler başka yollarla devirmek istiyor” açıklamaları geldi?
Birkaç beyanatta maksadı aşan ifadeler oldu. Eğer siz bunu söylerken yeni Türkiye isteyenleri gölgeliyorsanız dikkatli kelimeler seçmeniz gerek. BDP’nin kitlesi yeni Türkiye’yi istiyor. Ama sapla samanı ayırmak bazen kolay olmuyor.
• Anayasa çalışmalarına başından beri katılıyorsunuz. Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasa fiilen bitti. Halkı oyalıyorlar. Rejimin sorun çıkartan maddeleri ile ilgili uzlaşma olmadı. On sene konuşsak yine olmayacak. Bunu çıkıp söylemek yerine halkı oyalıyorlar.
MHP ve CHP bu görüşmeler sürsün ve darbe anayasası devam etsin istiyor. “Üzerinde uzlaştık” dedikleri 48 madde çiğ köfteye zararı olmayan eften püften maddeler. Bunlara kimsenin itirazı yok.
AK Parti ise ciddî bir anayasa istiyormuş gibi, Demokrasi’den yana gözüküyor ama kayıkçı dalaşı yapıyor. 2015 sonrasına atmak istiyor. Esas durum bu. Anayasada olan tiyatro.
Ama kimin ne dediğinin zapta geçmesi önemliydi. Süreç boşuna değildi. Gerekliydi. Kim ne dedi, hepsi ortaya çıkmış oldu.
Söyleşi: Uygar Gültekin