Okullarda bir müdür yardımcısının, polis ile işbirliği yaparak “bilgi” paylaşımı içinde olduğu ortaya çıktı. Uygulamanın yasal dayanığı ise 2007 yılındı Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında yapılan bir protokole dayanıyor. Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, uygulama ile okullarda güvenliğin sağlandığını savunuyor. Ancak konuyu değerlendiren Eğitim Sen ve Türk Eğitim-Sen genel başkanları uygulamayı “faşizan” bir uygulama olarak görüyor
“Muhbir öğretmen” uygulaması, MHP’li İsmet Büyükataman’ın “Okullardaki şiddeti önlemek için ne yapılıyor?” şeklindeki sorusu ile ortaya çıkmıştı. Milli Eğitim Bakan Nimet Çubukçu, soru önergesine verdiği yanıtta, “her okulda bir müdür yardımcısının irtibat görevlisi olarak polisle işbirliği yaptığını” belirtti.
Bakan Çubukçu’nun verdiği bilgiye göre, okullar ve çevresinde güvenliğin sağlanması iddiasıyla 385 okulda 199 emniyet irtibat görevlisi, 15 emniyet ‘krize müdahale ekibi’ ve araçlı 126 emniyet ekibi görev yapıyor. Çubukçu, ayrıca her okulda bir müdür yardımcısının ‘irtibat’ görevlisi olarak belirlendiğini ve emniyet görevlileri ile karşılıklı iletişim bilgileri paylaşımının sağlandığını kaydetti.
MUHBİR DEMEK ÇARPIK DÜŞÜNCE
Söz konusu uygulamanın basında yer almasının ardından, konu Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun katıldığı bir toplantıda yeniden gündeme geldi.
Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen Beyaz Bayrak Ödül töreni öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çubukçu, okul güvenliği projesi yürütülürken Emniyet ile bilgi paylaşımını sağlayacak bir idareciye ihtiyaç bulunduğunu, bunun doğal olduğunu iddia etti, “Okul idarecilerini veya öğretmenleri, koordinasyon görevi yürüten bir idareciyi muhbir olarak nitelendirmek için çarpık düşünmek gerekir” dedi.
Çubukçu, 2007 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında yapılan protokolle “çocukların güvenli okul ortamlarında bulundurulmasının sağlandığını” ileri sürdü. Çubukçu basına da tepki gösterdi, haberlerin çarpıtıldığını iddia etti.
ASAYİŞ SORUNU DEĞİL
Ancak uzmanlar, bu tür yöntemlerle okul güvenliğinin sağlanamayacağı görüşünde. Uygulamayı ETHA’ya değerlendiren Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, öğrencilerin “potansiyel tehlike” olarak görüldüğünü ifade etti. Kılıç, şöyle konuştu: “Şiddet bir asayiş sorunu olarak görülemez ve tek başına güvenlik tedbirleri ile çözülmesi mümkün değildir. Şiddetin ekonomik, sosyal, siyasal bir dizi boyutları vardır ve bütünlüklü bir tedbir alınması gerekir. Bu uygulama ilgili müdür yardımcılarına ne isim verilirse verilsin, polis okuldaki bütün çocukları potansiyel suçlu konumuna sokmaktadır” dedi.
Kılıç’a göre, bu uygulama, eğitim niteliğini de zedeliyor. Eğitim Sen Genel Başkanı Kılıç, “Eğitim ortamlarına böyle bir anlayışın sokulması eğitim bilimine aykırıdır. Eğitimin niteliğini zedeler bir tür ajan ve köstebek konumundaki yetkililerin okullarda çocukları her an suç üstü yakalayacak havalarına girmeleri, okul ortamlarında ciddi sorunları beraberinde getirecektir” dedi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise “Okul idarelerinin emniyetle işbirliği içinde çalışması, yeni bir durum değildir” dedi. Koncuk, uygulamanın “doğal” olduğunu iddia etti.
Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli “MEB nereye gidiyor?” diye sordu, uygulamanın faşizan olduğu ifade etti. Adıbelli, “Okullarda şiddeti önleme gerekçesine dayandırılan bu uygulama öğrencileri, öğretmenleri, eğitim çalışanlarını emniyete ve AKP hükümetine muhbirlemeye yöneliktir. Bu, ancak 12 Mart, 12 Eylül gibi faşist yönetimlerde görülebilecek durumlardır” dedi. Adıbelli, Nimet Çubukçu’yu istifa çağırdı.
TÜRKİYE 23 ÜLKE ARASINDA SONDAN İKİNCİ
Milli Eğitim Bakanlığı, okulların güvenliğine “muhbir öğretmenler”, kamera sistemleri, özel güvenliklerle “çözüm” bulmaya çalışırken, OECD ülkeleri arısında sonuncu olan eğitim niteliği konusunda bir çalışmasının olup olmadığı merak konusu.
Türkiye, eğitim alanında 23 OECD ülkesi arasında sondan ikinci sırada bulunuyor. Eğitim Sen Genel Başkanı Kılıç, OECD’nin raporuna ilişkin de “Türkiye çok uzun yıllardır bu tür araştırmalarda genelde son sıralarda çıkıyor. Ama ne yazık ki yetkililer bu raporlar üzerinden bir değerlendirme yapıp buna uygun tedbirler alma yoluna gitmiyorlar. Tam tersine ortaya Fatih Projesi gibi oldukça ucube, uygulanması mümkün olmayan ve bu sorunları görmezden gelen projeler atıyorlar. Yetkileri bir an önce hem bu yıla ait hem geçmiş yıllara ait OECD verilerini incelemeye ve bunlarla ilgili tedbir almaya davet ediyoruz” dedi.