Malumunuz iki anayasa komisyonumuz var. Birisi acil ve öncelikli ihtiyaçlar için fiilen sonuç doğuran işler yapıyor. Başında ünlü bir anayasa hukuku hocamız var. Son meclis iç tüzüğü değişikliğinde olduğu gibi gayet işlevsel, uyumlu ve kararlı biçimde çalışıyor. Muhalefetin yasama çalışmalarını engellememesi için gerekli düzenlemeleri ne pahasına olursa olsun komisyondan geçirip genel kurula gönderiyor.
Sakın sözlerimiz diğer komisyona haksızlık yapıyormuşuz gibi algılanmasın ama orada çalışma biçimi biraz farklı. Bu komisyonda uzun vadeli hesaplar yapılıyor.Orada da kendini yeni anayasaya adamış bir komisyon başkanı var. O da anayasa hocası olmasa bile hayatını demokrasi mücadelesine adadığından kimsenin şüphesi olmayan bir hukukçu.
Halkın yeni anayasa dair görüşlerini iletebilmesi için bir planlama yapılıyor. Komisyonun çalışma ilkelerinden birisi halka açık toplantılara katılmamak. Komisyon üyeleri halka açık toplantılara başkanları ile birlikte katıldığında bu kural ihlal edilmemiş sayılıyor. Tabi böyle toplantılarda ilk sözü doğal olarak komisyon başkanı kullanıyor. Anayasa meclisi kurulmasının söz konusu olamayacağını mevcut meclisin her şeyi yapmaya yetkin olduğunu anlattığı konuşmasında dört partinin uzlaştığını ifade etmeyi de ihmal etmiyor. Sonra sırası ile partilerden milletvekilleri söz alarak kendi kırmızı çizgilerini ilan eden konuşmalar yapıyorlar.
Nisan ayına kadar bu verimli çalışma devam edecek. Eğer Başbakan 1 Nisan şakası sayılabilecek bir hamle yapmazsa 2012 yılında hazırlık sürecine hepimizin katıldığı nur topu gibi bir yeni anayasamız olacak. Yeni anayasada görmek istediğimiz cümleleri göremediğimizde kimseye kızma hakkımız olmadığını da bu süreçte öğrenmiş olacağız.
Bu komisyon tarihe geçecek çalışmalarla görevini tamamladıktan sonra yetki yeniden asıl anayasa komisyonuna geçecek…Hayat kaldığı yerden değil aynen devam edecek.
…
Her kar yağdığında hayatın felç olduğu bir başkentte yaşıyorsanız, bırakın anayasaya dair taleplerinizi ilgililere ulaştırmayı, alt yapısı olmadığı için göle dönen sokaklara müdahale edilmesi için belediye yetkililerine bile ulaşamayacağınızı bilirsiniz. Ben sizden çağdaş bir anayasa falan istemiyorum. Sadece insanca yaşanabilir bir şehir için görevinizi yapmanızı istiyorum. Hesap sorulabilirlik deyince aklına sadece 4-5 yılda bir yapılan seçimler gelmeyen yönetim ahlakı görmek istiyorum.
Mevcut anayasaya göre bile suç teşkil etmesi imkansız fiillerden dolayı kendi yöneticilerinin bir çoğu cezaevinde olan sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partilere mütevazi bir çağrıda bulunma ihtiyacı duyuyorum.
Wall Street eylemcilerinin ilginç bir sloganı var. “Eğer seçimle bir şey değişseydi onu da illegal ilan ederlerdi”.
Her gün ortalama bir düzine insanın göz altına alınıp tutuklanmasını engellemeye gücünüz yetmezken, meclise öneri göndererek yeni anayasa yapım sürecine katkıda bulunma iddiasının abesliğini bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.
Sizi anayasa yapım sürecinde görmek isteyen ama taleplerinizin karşılanamayacağını da açıkça ilan eden muhataplarınızın, gazetelerinize, televizyonlarınıza, sendikalarınıza, derneklerinize, partilerinize yönelik tahammülsüzlüğünün farkına varmanız için sabah polis tarafından uyandırılarak göz altına alınmanızdan başka bir yol var mı ?
…
Yeniden sokağa dönüp bitirelim. Ayakkabılarınızın içi su dolup öfkeyle,
“yol temizliği” yapmayan yöneticileri eleştirdiğimizde bazı vatandaşların dediği gibi.
“Devlet ne yapsın kardeşim ?”