11 Eylül’de İkiz Kuleler’e çarpan uçakların binaları toza çevirmesinden huylanmıştım. Mühendislik açısından bu mümkün müydü? Ayrıca bu çarpmanın uzaktan kumandayla imkânını merak ettim. Pakistan asıllı elektronikçi bir bilim adamının söylediğine göre, daha önce bunun denemeleri yapılmış ve konu gazetelerde yer almış. George Bush failleri hemen bildi ve Afganistan’a saldırdı.
Şam Banliyösü’nde kimyasal kullanıldığını duyduğumda da huylandım. BM heyetinin Şam’a ulaşmasının hemen ertesinde bu ne anlama geliyordu? Ayıca çekimler kuşkularımı artırdı. Ölenler bir yere toplanmış, çekimler doğal ortamda yapılmamıştı. Kurbanların üstlerinin ve çoraplarının çıkarılmış olması bir mizansen kuşkusu uyandırıyordu. Kimyasal ile çorapların ilişkisini öğrenmek için hala bir uzmana ihtiyacım var. Belki de önce çekimler yapılmış, sonra kimyasal atılmıştı. Erdoğan ve Davutoğlu, failleri hemen bildiler.
Kimyasal etkisini göstermişti. Türkiye “değerli yalnızlıktan” kurtuluyordu. Uluslararası toplumun vicdanı daha fazlasını kaldıramazdı. Filolar yola çıktı, kargo uçakları havalandı. Televizyonlar maç (savaş) öncesi hazırlıklarını tamamladı. İslamcılar mutluydu. Amerika işimizi görebilirdi. Erdoğan’ın, kararlı duruşunun ödülüne kavuşması an meselesiydi. Çünkü o, “Ya ben Suriye’yi alırım, ya da Suriye beni” demişti. Sonunda, er geç çıkacak olan savaş çıkıyor; İran ve İsrail (Amerika) karşı karşıya geliyordu.
Fakat ne olduysa birden işler ters gitmeye başladı. Önce İngiliz burnu kokuyu aldı, ”Savaşta yokuz.” dedi. Ardından Obama, kongre çamuruna yattı. Acaba ne olmuştu? Oysa Rusya, “Rusya savaşa girecek değil.” açıklamasını yapmıştı. Acaba BM adına Tahran’da bulunan Amerikalı emekli diplomat Jefyy Feldman Washington’a hangi mesajları geçmişti. İran, Rusya ve Çin’e “Siz olmasanız da İran Suriye’nin yanında sonuna kadar duracaktır.” demiş miydi?
Müdahalenin sulandığı belli olmuştu. Eğer batı cesaret edebilseydi İran’ı çoktan vururdu. Çünkü yıllardır “İran atom bombası yapacak” bahanesi zaten hazırdı. Kim bilir belki de aralarında gizli bir işbirliği vardır. Hatta dost bile olabilirler. Irak’ı Saddam’ın elinden alıp İran’a kim teslim etti? Suriye’ye müdahale olmazsa, bu tezi kabul etmeye yatkınım. Müdahale olsa da fark etmez, bu defa da “Irak’ı verdiği gibi Amerika Suriye’yi de İran’ın kucağına veriyor” derim.
Fakat “İran ve Amerika kayıkçı kavgası yapıyor.” diyen İslamcı arkadaşlara bir sorum var: “Savaş çıkarsa ne diyeceksiniz? Çıkmazsa Amerika’yı imdada çağırmanızı nasıl açıklayacaksınız?”