Akil İnsanlar Heyeti, ülkenin bölünmesini sağlamaya çalışıyormuş…. Öyle diyorlar.
O zaman ben ve birçok tanıdığım kişi herhalde heyete korsan olarak girdik? Çünkü bu heyetteki pek çok kişi, bölünmeyi makul görmeyi bırakın, bu süreci Türkiye’nin bölünmesi olasılığını en az bir elli yıl daha rafa kaldırır umuduyla desteklemekte. Şahsen idari özerklik türü modellere de mesafeli olduğumu belirtmek isterim. Merkezden neredeyse tamamen bağımsız olma sonucunu doğuracak yöntemleri benimsemiyorum. Halkın valisini kendisinin seçmesi gibi önerilere dahi sıcak bakmıyorum. Zira yerel halkın vali seçmesi demek, valinin oluşturacağı bir özel savunma birliğine, özel silahlı birliklere, yani yerelleşmiş ordulara olanak tanıyabilir ve bu durum da merkezi denetimin tamamen devre dışı kalmasına yol açabilir. Oysa yerinden yönetimlerin güçlendirilmesi, demokratikleşmeyle kastedilen maksadı yerine getirecektir
* Akil İnsanlar Heyeti, Öcalan’ı serbest bırakmaya çalışıyormuş… Öyle diyorlar.
Heyetteki bazı kişilerin genel af dahil böyle fikirleri olabilir ama heyet tek bir görüşten ibaret değil. Şahsi fikrimi söyleyeyim: Öcalan’ın serbest kalması yönünde zerre miktar bir hevesim ve arzum yok. Siyaseten aktör sayılması, serbest kalmasını meşru kılmaz. Müzakere edilebilir olmak ayrı, millet tarafından toptan affedilebilir olmak ayrı.
* Akil İnsanlar Heyeti, Türklüğü Anayasa’dan silmek, millet mefhumunu yok etmek istiyormuş… Diyorlar.
Bu konudaki görüşümü defaatle belirttim. Yeni anayasanın Türk tanımını “ırk” bağlamında kullanan maddelerin değiştirilmesi taraftarıyım. Ancak yeni anayasada çeşitli kültürleri, kökenleri, kısaca herkesi kapsayacak bir “Türk milleti” tanımının yer almasında da ısrarcıyım. Türk, ırka indirgenemez, “Türk milleti” tanımından vazgeçilemez. Unutulmamalı ki bu ülkenin % 80’i kendisini Türk olarak tanımlıyor ve bu tanımı tarih bilincinin ve varlık algısının önemli bir parçası sayıyor. Demokratik anayasa, demokratik yapıların en temel referansı olan çoğunluğun kararını bir kenara atarak gerçekleştirilemez.
* Etnik milliyetçiliğe prim vererek örgütün önünü açmış, elini güçlendirmiş oluyorsunuz diyorlar.
Hayır, ben etnik milliyetçilik yapan ve aynı zamanda silah da kullanan bir hareket tarafından esir alınan siyasetin özgürlüğe kavuşturulmasına yardımcı olduğumuzu düşünüyorum. Kürt olduğu için PKK’nın şantajına boyun eğmek zorunda kalmış bölge insanı, silahlar sustuktan sonra kendi fikirleri, inançları, yaşam biçimleri doğrultusunda demokratik siyasete katılabilecekler. Derneklerini, partilerini, platformlarını kurarken bir gözleri devlette, bir gözleri PKK’da olmayacak. Buna hak sahibi olduklarını bilecekler.
* Bölge kaynıyor, devlet de terörle mücadelede daha etkin ve kararlı olması gerekirken teröristlere altın tepside imtiyaz sunuyor; bunun sonu Suriye’nin kuzeyiyle birleşecek Kuzey Irak’ın bütün enerjilerini Güneydoğu’dan toprak koparmaya vermeleri olur. Alet oluyorsunuz diyorlar.
“Ya siz ne tavsiye ederdiniz?” diyorum…
Dediğiniz gibi Suriye mezhep savaşlarına gark oldu. Türkiye, Esad’ın karşısında saf tutmuş olmasa da bu olacaktı, zira Arap Baharı denilen süreci Türkiye başlatmadı. Suriye’nin kuzeyi PYD tarafından ele geçirildi gibi. 900 km sınırımız olan Suriye, PKK’nın kankası PYD tarafından tahkim ediliyor olacak ve siz içeride sükûnet getirecek olan bir olasılığı terk edip, barış eli uzatan adama “Olmaaaz, barışmam” mı diyeceksiniz?
Gerçek şu ki, Obama’nın Ortadoğu’ya tekrar dönmeme stratejisi nedeniyle, bütün buralar daha uzun süre ateş altında kalacak. Esad direnirken göz ucuyla başka aktörleri de yanına çekmek isteyecek. Türkiye, PKK ile yaptığı müzakerelerle PKK ve PYD’nin Esad’la kurabilecekleri bir mutabakatın önüne geçmiş oluyor. Mezhep bölünmesine boğulmuş Suriye’de, içinde hem Sünnilerin hem Alevilerin olduğu bir hareket, çatışmaları yalıtan bir unsur olarak rol oynayabilir. BDP’nin önemli simaları, Avrupalardan filan destek istemeyi bırakıp “Sokakta kazandık, masada kazanırız” gibi sorumsuz, gerçek dışı, Türkleri çözüme karşı kışkırtan açıklamalara son verirlerse eğer, bu müzakereler sonunda gelecek olan barış, Türkiye-Suriye sınırını Ortadoğu’daki mezhebi bölünmelerin yayılmasına ve daha çok can almasına karşı bir antitez bölgesi haline getirebilir.
(HT)