Sevgili dostlar,
Sosyal medyanın dilinde, hamile bir kediyi pitbull’un ağzına atan çocuklar var. Malum; büyük iş yapmış edasıyla polis aracına binerken “Niye yaptınız” diye soran gazeteciye, “Seni vursam üzülmem; kediye mi üzüleyim” dedi bir tanesi… Öbürü, “Yaşımızın yetmediği yerde yaşantımız yeter” diye böbürlendi.
Hani “dindar ve kindar” nesiller yetiştireceklerdi ya; “dindar” işi tutmadı pek; ama “kindar” faslı tutmuş gibi…
Sosyal medyada siniri bozulanlar, memleketten umudu kesenler, çocuklara hak verenler, onları da köpeğe atmayı önerenler laf yarışında… Şükür ki Haluk Levent gibi sızlanmayıp somut bir şey yapmayı önerenler de var aramızda… “Önce mahkeme sürecinin sonucunu bekleyeceğiz, sonra bu çocukları topluma kazandırmak için ne gerekirse yapacağız” diye yazdı Levent… “Bu şekilde bırakıldığında tüm canlılar için tehlike oluşturacaklar” dedi.
Yerden göğe haklı… “Abi seni aşar o iş” diye laf yetiştirenler, klavye başından kalkıp çözümün bir parçası olmaya çabalasalar iyi olur. Çünkü artık her kimi kendilerine rol model alıyorlarsa nefret, sokaktaki bir neslin ruhuna sinmiş görünüyor.
BirGün’de Erk Acarer’in Rojova ıslahhanesinde IŞİD’li esir çocuklarla yaptığı söyleşilerden de aynı tehlikenin kokusu geliyor. Çoğu IŞİD saflarında savaşmış, adam öldürmüş, kafa kesmiş, canlı bomba olmaktan kılpayı kurtulmuş çocuklar bunlar… Çoğu sakat kalmış; örgüt bir kısmının elini kesmiş… Şimdi bir ıslahhanede çizgi film izleyerek başlarına gelecek yeni belaları bekliyorlar. Erk, “Bu çocukların rehabilite edilmeye ihtiyacı var. Savaşı gerçekten bitirmenin önemli noktalarından biri bu” diyor.
Bu çocukların içinde biriken vahşeti söküp yerine insancıl bir şeyler koyamazsak, hepimizin geleceği tehlikeye girecek.
Bunu yapabilmek için de “Suriyelilere kapıyı açalım, AB’den parası gelir”, “En az 3 çocuk yapalım Allah rızkını verir” palavrasından fazlası lazım. Belki de işe, ıslah programı hazırlaması gerekenlerin ıslahı ile başlamak gerekir, ne dersiniz?