İhtiyaçlar ve İhtiraslar
İhtiyaç; gereklilik, elde edinilmesi gerekli olan şey, yaşamsal alanda muhtaç olunan şey anlamındadır. Olmazsa olmaz, olmaması durumunda devam edemeyecek sonlanacak olan şeylerin tamamı ihtiyaçlardır diyebiliriz.
Burada ayrımını yapmamız gereken çok önemli bir olgu vardır. İhtiyaçlar çoğunlukla ihtirasla karıştırılır ve içinden çıkılmaz bir hal alır.
İhtiyaçlar fiziki âlemde görünür olan şeylerde türlerine göre farklılık gösterir, ama aynı türlerin ihtiyaçları eşittir ve sınırlıdır.
Duygusuna düşünce muamelesi yapan beşer (iradesiz canlı), ihtiraslarına da ihtiyaç muamelesi yapar, aklını kullanma becerisi olmayan bu iradesiz canlının her şeyden önce bir iradeye ihtiyacı vardır. Ancak sahip olacağı iradeyle ihtiyaç tanımı yapabilir. Bu iradesiz canlılar; kendileri arasında güdülerini kontrol altına alan, alamayan, az alan, daha çok alan vs. olarak farklılık gösterebilir. Ancak var olmak babında bu farkların bir anlamı yoktur nitekim bu farklar iradeyi açığa çıkarabilecek düzeyde değildir. Sonuçta iradesi olmayan hiç bir canlı; varlığını sürdürmeyi başaramayacak, huzuru bulamayacak, yaşamı boyunca ihtiraslarının peşinde koşup duracaktır. Ölüp gidecek olan bedenleri çürüyecek, doğaya karışacaktır. Varlığını ortaya çıkaramadıkları iradeleri sebebi ile bilinçsel olarak da varlıklarından söz edilemeyecektir.
İhtiyaç; akıl sahibi iradeli insan ( insan-ı kâmil) için söz konusudur. İradesi olmayan canlıların (beşerin ) sadece ihtirasları (güdüleri) vardır. Bu ihtiraslar onu içinde bulunduğu karanlığa mahkûm eder. Ne olursa olsun, neye sahip olurlarsa olsunlar sonsuza dek ihtirasları bitmeyecek ve asla huzur bulamayacaklardır. Ölünceye dek şeytanın ( nefsinin ) güttüğü bir canlı olarak beslenecek, çiftleşecek, arzularının peşinden koşacak ve yaşamadan öleceklerdir. Bu karanlıktan “yokluktan” çıkıp aydınlığa “iradeli varlığa” ulaşmak için tek ihtiyaç olan şey aklını kullanmaktır. Aklı kullanmaya başladığı anda artık iradeli bir insan olacak, düşünmeye ve ihtiyaçlarını tanımlamaya başlayacaktır.
“Her Canlının Ölümü Tadacağını, Ama Sadece Bazılarının Hayatı Tadacağını Öğrendim”
Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi
Beşer kişinin, hakikate ulaştıracak olan iradeye sahip olamamasının sebebi aklını kullanmaması ve ihtiraslarına meylederek sonsuz arzuları altında eziliyor olmasındandır. Oysaki insan sınırlı olan ihtiyaçları ile yetinse ve aklını kullansa hakikat her an ona tecelli edecek, yansıyacak, görünür olacaktır. İhtirasları peşinde koşan beşer bu tecelliyi göremeyecek kadar körleşmiş, duyamayacak kadar sağırlaşmış, hissedemeyecek kadar kalpsizleşmiştir.
Akıl; içerisinde yaşanan bu geçici dünya hayatını anlamayı, anlamlandırmayı, mantıklı cevaplar bulmayı bu cevaplar doğrultusunda bir yaşam sürmeyi amaç edinir. Bu amacına doğru yol almanın sonucunda Hak; iradeli insanın gören gözü, işiten kulağı, düşünen aklı olur. Akıl (irade) sahibi insanın ihtiyaç tanımı sadece bununla sınırlıdır, doğal olarak da bu amacını gerçekleştirmesini mümkün kılmak için gereksinim duyduğu ( beslenme, barınma, güvenlik, sağlık vs.) temel unsurları doğa ona ikram eder. Artık ortada iradeli, güdüleriyle değil aklı ile yaşayan kölelik zincirlerinden kurtulmuş özgür tanrısal bir varlık vardır.
İnsan olmak için ihtiyaç duyulan tek şey akıldır. Akıl, varlığını ortaya çıkarınca her şey tamamdır, artık hiçbir şeye ihtiyaç yoktur. Akıl (İrade) ihtiyaç duyulması muhtemel olan her şeyi kapsar, İçerisinde barındırır. Aklı olmayanın varlığı da yok hükmündedir, onun biyolojik bedeni, kişiliği, duyguları var gibi görünmekte ise de varlık yanılgısının ötesinde sadece onu güdüleyen bir etkiden söz edilebilir. Varlığı olmayan beşerin kendisi için tarif edeceği ihtiyaç listesi tamamı ile ihtiraslarının tarifidir ki bu ihtiraslar da kendinden değil onu kodlayan dış etkenlerdendir. Beşerin ihtirasları hem kendisine hem bir arada yaşadığı diğer canlılara hem de tüm doğaya zarar vermekten öteye geçmez. Beşerin güdülerini dikkate almak onu var saymak da ancak aklı olmayan başka bir beşerin işidir. Beşerin ihtiyacı, aklını başına getirecek nitelikli bir tedavi ve tedavi edilinceye kadar geçecek sürede kontrol altında tutulmasıdır. ( Bu tedavi ve kontrol altında tutma eylemi kişinin akli yetilerini geliştirerek bedeni üzerinde uygulayacağı bir durumdur, kişi kendi başına akli yetilerini geliştirmeyi beceremiyorsa akıl sahibi bir insan-ı kâmilden destek almayı tercih edebilir. Burada kesinlikle dışsal bir baskı ve otoriteden bahsetmiyorum)
“ Varlıklı bir adamın (beşer) tarlaları bol bol ürün verdi. Adam(beşer) içinden, ne yapacağım ben? Diyordu, çünkü ürünlerimi koyacak yerim yok! Sonra neye İHTİYACIM olduğunu biliyorum dedi. Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini kuracağım, buğdayımın tümünü ve başka her şeyimi de oraya koyacağım. Canıma da diyeceğim ki, ey can, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak. Ye iç mutlu ol! Ama tanrı ona, EY AKILSIZ ADAM, canın bu gece senden isteniyor! Dedi. Biriktirdiklerin kimin olacak? Kendi yararına mal biriktiren ama tanrı(Hakikat) önünde zengin olmayan akılsız adamın durumu budur.” ( Luka, bap 12,16-21)
Aklı olmayan beşer iyiyi kötüyü bilmez, doğruyu yanlışı ayırt edemez. Bedenini, kendi hayatını yönetme kabiliyeti (iradesi) yoktur, başkalarını yönetme gayesi güder. Kendinden haberi yoktur toplumlara ihtiyaç tanımı yapar, yeri gelir bu iradesiz ahmak, ihtiraslarını meşrulaştırmak adına ihtiyaçlar sınırsızdır yalanını uydurup hiçbir gerçekliğe dayanmayan saçma kitaplarla toplumlara dayatır. Bu beşer ihtiyacım var diyerek; kendisini soyan, özgürlüğünü elinden alıp köleleştiren idarecilere yetki verir, ihtiyacım var diyerek emeğini çalan patronlara kulluk eder, gider bir ömür kölesi olacağı bir erkeğe ya da bir kadına kul olur. Tercihlerini yapma özgürlüğü varmış zannına kapılır, oysaki ortada tercih yapacak bir birey yoktur.
İnsan için en önemli ihtiyaç özgürlüktür. Özgür olmanın ilk adımı ise irade sahibi olmaktır, sonrasını iradeli insanlar bilir, onların ihtiyaç tanımı için liste yapmaya, kanun-yasa çıkarmaya, akıl almaya ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlar zaten akıl sahibidir. Sınırlı yaşamsal ihtiyaçları oldukça anlaşılabilir netliktedir. İradeli akıl sahibi insan ihtiraslarına ihtiyaç muamelesi yapmayacağı için zaten bolluk ve bereket doğanın doğal işleyişi olarak yaşamını güzelleştirecektir.
Aklı olan kişi; ona akıl vermeye kalkan, yaşamı üzerinde tahakküm kurmaya çalışan idareciye, şeyhe, patrona, lidere vb. sorar; sen neden varsın ve ne işe yararsın?
İbretlik cevap binlerce yıl geriden, kinik felsefenin öncülerinden olan Sinoplu diogenes’den;
Korint’e gelen Büyük İskender, Diyojen’i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını sormuştur. Diyojenin cevabı asırları aşar niteliktedir;
“GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEZ”