Berkant Gültekin
Ülkede enine boyuna tartışılması ve uzun süre gündemde tutulması gereken o kadar fazla konu var ki genellikle hangisinden söz edeceğimizi şaşırdığımız için esasında hiçbirinin üzerinde yeterince duramıyoruz. Fazla vakit ayrılan konular da magazinsel detaylarla laçkalaştırılıyor.
Sosyal medya fenomenleri üzerinden aklanan kara para, vatandaşlık verilen kriminal şahıslar, yargıdaki çürüme, futbolcuların dahil olduğu ve kapsamı halen tam olarak anlaşılamayan fon olayı, yüzde 50+1 tartışması, yeni anayasa tuzağı, yerel seçim, muhalefet ittifak kuracak mı kurmayacak mı derken diğer birçok mesele yüzeysel şekilde konuşulup geçiliyor.
Geride bıraktığımız haftada önemli bir gelişme yaşandı. AKP’nin teklifi sonrası 22 Kasım’da Meclis’ten geçen Aile ve Gençlik Fonu’nun kurulmasına ilişkin kanun, 29 Kasım tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Aynı gün sabah saatlerinde hükümetin kontrolündeki medya kuruluşları, bu fonun, “gençlerin aile kurmasını kolaylaştırmak” amacıyla kullanılacağıyla ilgili haberler servis etmeye başladı. Fonun “aile müessesesinin desteklenmesi, güçlendirilmesi, gençlerin sosyal risklere karşı korunması ve gelişimleri ile girişimlerine destek sağlanmasına yönelik kaynağın oluşturulması” için kurulduğu iddia edildi.
Kaynağı AA olan haberlerde, yeni kurulan fon ile evlenecek gençlere ilk 2 yıl ödemesiz, 4 yılda geri ödeme şartıyla 150 bin lira faizsiz kredi verilmesinin öngörüldüğü parlatılarak “babacan devlet iş başında” imajı pekiştirilmeye çalışıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “Fon aracılığıyla gençlerin girişimlerine, gelişimlerine ve sosyal risklerden korunması projelerine de destek olacağız” şeklindeki sözleri sayfaları süsledi.
Oysa Aile ve Gençlik Fonu’na dair öne çıkarılanlar, hakikati gözden kaçırmak için hazırlanmış bir örtüydü. BirGün’de gerek ilk günkü gerekse de dünkü Hüseyin Şimşek imzalı haberimizde fonun gerçekte ne amaçla kullanılacağını anlatmaya çalıştık. Bahadır Özgür’ün Gazete Duvar’daki yazısı da meseleye etraflıca ışık tuttu.
Kanuna göre, devletin petrol ve maden gelirlerindeki hakkının yüzde 20’si bu fona aktarılacak. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın, gelecek yıl devlet hissesi doğrultusunda petrol ve madenlerden gelecek geliri toplamda 16,7 milyar lira olarak tahmin ettiği düşünülürse, yeni fona 2024’te 3,3 milyar lira sadece bu yolla akıtılacak. Üstelik bu oranı iki katına çıkarma yetkisi de Erdoğan’da olacak.
Ayrıca partili Cumhurbaşkanı’nın kararıyla, kurulu bulunan ve gelecekte kurulacak olan fonların gelirlerinden yüzde 10’luk dilim de buraya transfer edilebilecek. Fon nakdi bağış da alacak; bağışlar elbette gelirden düşülerek vergi avantajına kapı açacak. Anlayacağınız her şey bu fon kurumasın diye ayarlanmış.
Fonun yönetim kurulunda 5 bakanlığın bakan yardımcıları olacak. Yönetim kurulu, fondan kaynak aktarımı yapılacak projeleri, aktarılacak kaynak tutarını, harcama programlarını belirleyecek. Arka planda her şeyin kontrolü ise elbette Saray’da olacak. Fonun çalışma usul ve esasları, fonun kaynakları ve giderleri ile fondan yapılacak kaynak aktarımlarını Erdoğan tayin edecek.
Özetle devlete ait gelirler, bütçenin dışına çıkarılıp kontrol mekanizmasından azade şekilde Cumhurbaşkanı’nın eline bırakılacak. Kimse paranın nereye harcandığına ve kime, nasıl kaynaklar aktarıldığına karışamayacak. Kanunda fona ilişkin mali verilerin en geç 6’şar aylık dönemler itibarıyla kamuoyu ile paylaşılacağı iddia edilse de bunun ne kadar tatmin edici düzeyde yapılacağı soru işareti.
Aile ve Gençlik Fonu ile hedeflenen ise şu: 2019’daki yerel seçimlerin ardından parasal kaynakları daralan yandaş dernek ve vakıflara bu fon ile yeni, konforlu ve sürdürülebilir bir finansman yaratılacak. İşin sponsoru devlet, ambalajı da “aileyi koruma” ve “proje desteği” olacak.
Adı defalarca haberlere konu olan ve birçoğu tarikatlarla ilişkili olan vakıflar, aynı zamanda “aile”ye yakın benzerleri, ürettikleri tuhaf projelerle devletin ağırlıkla petrol ve maden gelirlerinden elde ettiği parayı kasalarına sokacaklar. Böylece hem devletten kaynak transferi yapılarak “paralel ekonomi”nin büyümesi sağlanacak hem de sosyal dokunun iktidarın hedefleri doğrultusunda dönüşümünün tamamlanması için siyasal İslamcılığın toplumsal etki alanı genişletilecek.
Muhalefeti “demokratik anayasa” söylemiyle masaya getirmeye çalışan Erdoğan, kurduğu Aile ve Gençlik Fonu’yla bütçe üzerindeki demokratik denetime büyük bir darbe daha vurdu. Cumhurbaşkanı kendini ve ülkeyi boşa yormasın. Ekonomik anlamda şeffaflıktan uzaklaşan hiçbir ülkenin siyasal olarak demokratikleşme ihtimali yoktur.