Bu yazıda Hz. Yusuf üzerine hayaller kurup onun adına bir şeyler söylemeye çalışacağız. Bunu yaparken kısmen R.İhsan Eliaçık’ın Yusuf Suresi dersinden esinlendiğimi belirtmeliyim. Ayrıca Sezai Karakoç’tan da alıntılar yapacağım. Söyleyeceklerimi maddeler halinde sunmak istiyorum.
1-Kur’an’daki kıssa anlatımları klâsik romanlar ve filmler gibidir. Özellikle de Yusuf Kıssası tam da Yeşil Çam filmlerine benzer. Konular: Aşk, ihanet, kibir, hırs, zengin kız-fakir oğlan ya da tersi; kralın oğlu-köylü kızı; aç kalan fakirler-tok yatan zenginler. Bunların hepsini benzer bir şekilde Yusuf’un zamanındaki Mısır’da görmek mümkündür.
2-Yusuf Kıssasına benzer olaylar, sahneler ve insanlar arasındaki ilişkiler her an toplumumuzda da yaşanıp duruyor. Farklı bir göz ve yaklaşımla bakarsak bunları kolayca görebiliriz. Bu bağlamda Hz. Yusuf ile ilgili yapılan filmlere, yazılan şiir, öykü, deneme ve başka yazılara bakılabilir.
“Hazret Yakub’un evi, bir devlet ekolüydü adeta. Orda, bu ocakta yetişmiş olan Hz. Yusuf, ilkin kardeşlerinin ihanetinden başlayarak, kölelik esaret, hizmet adamlığı, zindana düşüş gibi devlet-kişi ilişkilerinin en acılarından geçerek pişecek, çilesini tamamlayacak ve nihayet Dünya Devletini teslim alacaktı. İhanet, iftira, politik unutkanlık gibi devlet adamının karşılaşacağı bütün haller ve durumlar onun da başına gelecekti. Ve geldi. Ve bütün merhalelerde sabır ve irade imtihanını vermesini bilecekti o. Ve bildi. Ve bir skandal karıştırılacaktı işin içine. Kadınların gözü devletin üzerindedir hep. Politika, geleceği sırtında yüklenmiş olanı, skandal çerçevesine alıp boğmak ister. Ama hakikat kılıcı bu çemberi parçalayacaktır. Peygamberin kolunda devlet kası, hiçbir demir çemberi sınır bilmeyecek bir şekilde gerilmiştir. … Mısır’da, sessiz sedasız tarihin en büyük devrimlerinden biri oluşuyordu. Tanrı-hükümdar, bir kölenin, hem de suçlu görülüp zindana kapatılan bir kölenin eline terk ediyordu Devlet. Daha doğrusu Tanrı- hükümdarlığın yıkılışını onaylıyordu.”
3-Burhan; aklı ve iradeyi kullanmak ve suçlara karşı kendini tutabilmektir. Burhan, resullere verildiği gibi her mümine de verilebilir.
4- Huri kadın demek değildir. Huuri ve Havari aynı kökten gelir ve bu da ARKADAŞ, YOLDAŞ demektir. Hz. İsa’nın havarileri ile Hz. Muhammed’in ashabı (musahib) aynı konumdadırlar. Hz. Muhammed’in arkadaşları Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Saad, Talha, Musab, Mesut, Abbas, vs gibi. Ben de onların arkadaşıyım ve şimdikilerin de! Ne güzel arkadaşlar ve arkadaşlıklar…
5- Ekinleri yığanlar ve muhtaç olanlar, karaborsa-tefecilik ve parçalanmışlık: bu durumlar toplumdaki şirk unsurunu besleyen etkenlerdir. Hz. Yusuf, günlük geçim ve genel ekonomi konularındaki sorunlara sosyal adalet anlayışı ile çözümler üretiyor ve bizzat pratikte bunu gerçekleştiriyor. Her türlü parçalanmışlık şirktir. Dikkat edin! Şirk ne imiş? Parçalanmışlık…
6- Saraylar ve akademilerden bir yenilik çıkmaz. Bu zamana kadar böyle bir şey görülmedi. Yenilik ve çare sokak ve toplumun içinden çıkar. Hz. Yusuf bunların hepsinin içinden geliyor ve adaletli uygulama örneklerini veriyor. “Af ve merhamet: acıyış ve bağışlayış, bu yücelişin insanlara doğru açılan iki penceresidir. Peygamber, insanlığı buğday ve para dizginleriyle zapt edecek, bu çılgın ata gem vuracak, ama aynı zamanda acıyış ve bağışlayış kollarını uzatarak onu bağrına basacaktır.”
7- Rüyayı tabir etme/Rüya-ı tabir: Gördüğünü, gördüklerini yorumlama demektir. Düşte görülenler de yorumlanabilir, ama bu yorumlar pratik hayatta davranış ve kurallara esas teşkil etmezler. Hz. Yakup, oğlu Yusuf’un rüyasını yorumluyor, buna göre; Güneş ve ay, anne-babası, 11 Yıldız ise ileride kendisine boyun eğecek kardeşleridir… Yarın güneşin doğmama ihtimaline karşı endişe duyan kimse var mı? Akşam olmama, bazı insanların ölmeme ihtimaline karşı? Hiç ölmemek; nasıl bir şey olurdu ki? Yer ve gökler ile bunların arasında bulunan varlıklar; bunlar içinde tesbih etmeyen var mı? Var; sadece insanların bazıları, Allah’a güvenmeyenler…
8- Hz. Yusuf, bir hanedanlık sisteminde kendi çabası ile adalet, eşitlik ve özgürlük değerlerini uygulamaya çalışıyor ve bunu başarıyor. Kolay bir iş değildir. Çünkü Saltanat: Tanrı adına insanları yönetmektir Dolayısıyla Padişahın her yaptığı meşrudur(!). Padişah çıkmaza girip zor durumda kaldığında, o meşhur sihirli değneğini eline alır ve: “Ben, dün akşam çok ibretli bir rüya gördüm” der ve hanedanlığını uydurduğu rüya üzerine devam ettirir.
9-Hanedanlık/Saltanat/Padişahlık; babadan oğla geçme ile hepsi aynı tarz yönetimdir. Cumhuriyet ve demokrasi farklı uygulamaları olmakla birlikte genel anlamda halkın vekillerinin yönetimidir. Eyalet sistemi, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerini de içeren, eyalet halk meclisleri ile gerçekleştirilen bir yönetim tarzıdır. Bu yönetimin temel dayanakları “ahlak” ve “adalet”tir. Bu sistemde sahte bekçi, zorba yönetici ve bencil vekil yoktur. Eyalet sistemi için “Tam özgürlük” yaşamına en yakın uygulamadır, denilebilir. Medeni ve ileri ülkeler bu yönetim tarzı ile yönetiliyorlar, darısı diğerlerinin başına.
10-İmkân verildiğinde kim ne yapar ya da ne yapabilir? Yusuf suresi işte bu sorunun cevabını ortaya koyarak ahlak ve adaleti zirveye taşıyor.
11-Yusuf Suresindeki ana konu: Kötülükler içinden iyiliğin yükselişi hikâyesidir. Bu bağlam ve anlamda, her hayata atılan genç Yusuf gibidir. Âdem de her çocuk hikâyesidir. Âdem kıssası bizi anlatıyor. Âdem, biziz; Yusuf da…
12- Hz. Yusuf’un Yolu ve Mısır’ı Filistin için de bir ışıktır. Ey Filistin, mağdur belde! Barışa, esenliğe muhtaç Kudüs; şimdi Mısır da öyle. Neredesiniz ey Yusuflar! Hepimiz Filistinli ve Yusuflarız…