Avrupa Komisyonu Başkanı Portekizli Jose Manuel Durao Barroso’nun danışmanı olan bir başka Portekizli Joao Marques de Almeida, Cuma günü yaptığı açıklamada ABD-AB ilişkilerinin genişletilmesi için en iyi çözümün Avrupa Birliği’nin (AB) NATO’ya katılması olduğunu söyledi.
Portekiz Ulusal Savunma Enstitüsü’nün Lizbon’da düzenlediği seminerde konuşan Almeida, “Bunun yapılması için güçlü siyasi gerekçeler var. Avrupa Birliği’nin NATO’ya katılması, Birleşmiş Milletler’e katılmasından daha önemlidir” dedi.
Bu projenin kısa vadede gerçekleşemeyeceğini belirten Almeida, öncelikli sorunun Türkiye’nin Kıbrıs’taki durumunu çözmek olduğunu söyledi. Türkiye’nin NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olduğuna dikkat çeken Almeida, Kıbrıs’ın AB üyesi olması nedeniyle Türkiye-AB arasında gerilim yaşandığını belirtti.
19-20 Kasım’da Lizbon’da NATO zirvesi düzenlenecek. Bu zirvede NATO şefi Anders Fogh Rasmussen’in Türkiye’ye “ilişkilerin genişletilmesi” teklifi yapacağı belirtiliyor. Rasmussen’in bu teklifinin, Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı’na tam üye olarak alınmasının da önün açabileceği ifade ediliyor.
Avrupa Savunma Ajansı, Avrupa Birliği’nin ortak güvenlik ve savunma arayışı kapsamında oluşturulmuş Brüksel merkezli bir yapı. Bu yapı, üye ülkelerin silahlı kuvvetleri arasındaki işbirliğini artırmayı öngörüyor.
AB üyesi ülkelerden yalnızca Danimarka, Avrupa Savunma Ajansı’nda yer almıyor. Norveç ise oy kullanma hakkı olmaksızın toplantılara katılıyor. Türkiye’nin bu ajansa tam üye yapılması niyeti, AB’ye tam üye yapılmasından evvel Türkiye’yle askeri ilişkilerin geliştirilmesi arayışını ortaya koyuyor.
Avrupa Birliği’nde uzun yıllardır tartışılan bir konu, ortak ordu meselesi. Artık geniş bir ekonomik ve siyasi birliği temsil eden Avrupa Birliği, halen ortak bir dış politika oluşturamıyor, çünkü bunun için bir ortak orduya ihtiyaç duyuluyor.
AB’nin ortak orduya ve dış politikaya sahip bir uluslararası aktör olarak ortaya çıkması fikrini en fazla destekleyenler, birliğin kıta Avrupa’sındaki devleri Fransa ve Almanya. Bu iki ülke, bazı konularda ABD çizgisinden ayrışacak bir dış politika izleyebilmek ve bir diğer büyük güç olarak kendilerini ortaya koyabilmek arayışında olsalar da, AB’nin durumu buna bir türlü müsaade etmiyor.
Ortak ordusu olmayan AB, dış politikada yaşanılan sıkıntılarda NATO’ya sırtını dayamak zorunda. NATO ise ABD egemenliğinde. Zaten halihazırda AB üyelerinin büyük kısmı, ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerine bilfiil destek vermekteler.
Ancak Avrupa Birliği’nin kendi ordusunu kurma planları da, birliğin yaşadığı krizler nedeniyle geri planda kaldı. Özellikle Irak işgali sonrasında çok gündemde tutulan ortak ordu projesi, birliğin AB Anayasası krizine sürüklenmesiyle birlikte zorunlu olarak rafa kaldırılmıştı. Birçok üye ülkenin halkları referandumlarda anayasayı reddedince, ülke siyasi bir krizin içine düşmüştü.
AB’yi daha kötü vuran ise, ekonomik kriz oldu. Almanya ve Fransa gibi merkez ülkeleri de vuran kriz, Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda gibi bazı çeper ülkeleri ise iflasın eşiğine getirdi.
Almanya ve Fransa’nın ABD karşısında AB’yi bir diğer güç olarak çıkarma projesine karşılık, Portekizli yetkililerin teklifi büyük anlam taşıyor. İngiltere, İtalya, İspanya, doğudaki yeni üyeler gibi ABD’ye yakın duran birlik üyelerinden Portekiz’in teklifi, AB’nin ABD çizgisiyle bütünleşmesi talebini içeriyor.