Seçimlere saatler kaldı,Türkiye’de uzun zamandır ilk kez yapılacak bir seçimin sonucu şimdiden rahatlıkla ve kolayca tahmin edilemiyor.Eskiden kamuoyu, Akp’nin her seçimden mutlak başarıyla çıkmasına son derece alışıktı.Ancak 7 haziran seçimlerine böyle bir atmosferde gitmediğimiz fazlasıyla aşikardır.
Referandum,yerel seçimler ve genel seçimlerde zaferden zafere koşan iktidar partisi saatler sonra yapılacak seçimler için ise, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir korkuya ve paniğe kapılmış gözüküyor.
Akp’nin böyle paranoyak bir halet-i ruhiyeye bürünmesine yol açan başlıca sebepler ;kamuoyu araştırmaları,sahadaki izlenim ve Erdoğan’ın tabiriyle mitinglerdeki cansızlıktır diyebiliriz.
İktidarın özel misyonlu yayın organları ve kalemşörleri,seçim sonrasına dair adeta büyük bir felaket tellallığına soyunmuş vaziyetteler.Koalisyon hükümetinin ülkeyi uçuruma sürükleyeceği iddaları,sözüm ona eski Türkiye-yeni Türkiye mukayeseleri ve çözüm sürecindeki partnerlerini meclis dışında bırakmak adına bir sürü gayri ahlaki entikaya başvurmaları,kamuoyu algısını kendi çıkarlarına göre yönlendirme isteklerinden kaynaklanıyor.
İktidar partisinin nasıl zor bir durumda olduğunun en iyi göstergelerinden biri de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlara inerek iş başa düştü edasıyla aynen eski günlerdeki başbakan gibi hareket etmesi ve konuşuyor olmasıydı.Din siyasetine sımsıkı sarılması ve her türlü çirkef-kirli propagandayı diline dolaması,özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ruh halini herkese iyi bir şekilde aksettirdi.
Diyarbakır mitinginde yaşanan patlamayla veya menfur saldırıyla ilgili olarak ise,aslında hiçbir reaksiyon göstermeye lüzum kalmamıştır.Zaten Hdp ve tabanının sağduyulu davranışı,amaçlanan büyük kaos planını başarıyla çökertmiştir .7 haziran günü de birilerine unutamayacakları elim bir yenilgiyi tattırdıktan sonra,dün yaşadığımız büyük acının bir nebze de olsa dindiğini hissedeceğiz.
Hiç tartışma götürmeyecek şekilde 7 haziran seçimleri, ülke tarihinin en kritik seçimlerinden biri olacaktır.Yani 7 haziran sonrasında uyanacağımız ilk gün; her yönüyle birçok şeye gebe ve kayda değer bir dönemin miladı sayılacaktır.Yani o günden sonra,müspet veya menfi olsun artık hiçbir şey eski seyrinde devam etmeyecektir.
Ülkemiz adına en hayırlısını dilemek,bütün toplumun yegane duasıdır.Akp’lisi,Chp’lisi,Mhp’lisi,Hdp’lisi başta olmak üzere toplumun tüm kesimleri huzur ve mutluluk içerisinde yaşayabilecekl eri bir ülkenin hayalini kuruyorlar şüphesiz.
7 Haziran seçimlerinin ülke adına en hayırlı ve en güzel sonucu getirmesini umuyorsak,sandığa gidip elimizi vicdanımıza koyaraktan bir tercihte bulunmamız yetecektir herhalde.Ancak ve ancak bununla adil ve demokratik bir ülkeyi hep beraber inşa etme fırsatını yakalayacağımızı düşünecek olursak,meselenin ehemmiyeti ve ciddiyeti daha iyi anlaşılır belki.
Ülke adına hayırlı ve güzel sonuç derken, esasen neyin kastedildiğini somutlaştırarak izah etmek gerekirse…
Birincisi,Akp mümkün oldukça zayıflamalıdır.Tek başına iktidar olmamalıdır.Yok eğer tek başına iktidar olursa da 330’u görmemelidir en azından.Hele anayasayı tek başına değiştirebilme ve başkanlık sistemini getirebilme gücünü kesinlikle elde etmemelidir,ülkenin istikbali için.
Chp ve Mhp seçim sonucuna çok büyük bir etki yapmayacaklarından,kamuoyunda pek fazla kendilerinden bahsettirmediler.Onların yapacağı şey, Akp’nin tek başına iktidara gelememe ihtimalini güçleri yettiğince zorlamak olmalı.
Seçimin en kilit partisi olan Hdp,iki bakımdan çok önemli ve tarihi bir misyonu yüklenmiştir.Parti programına bakılacak olursa Türkiye toplumuna demokrasiyi,adaleti,eşitliği getirmeyi en fazla isteyen parti olması ve Akp’nin iktidar fantazilerinin(330 üstü ve başkanlık sistemi) önünde engel teşkil edecek biricik güç olması hasebiyle,siyaset tarihimiz ve de geleeceğimiz açısından son derece kritik bir misyonu yüklenmiştir.
Velhasıl bu ülke adına hayırlı ve güzel olacak olan; Akp’nin mümkün mertebe zayıflaması ve Hdp’nin demokrasiyi,barışı getirmek üzere parlamentoya girmesidir.Hdp sırf Akp’nin başının belası ve engelleyeni olmak için değil,parti programında yer verdiklerine hayatiyet kazandırabilme parolasıyla meclise girmelidir.
Meseleyi daha anlamlı ve herkesin içinden geçtiği biçimiyle özetleyecek olursak:
Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmamak,Türkiye’nin 7 Haziran’dan sonra geleceğe umut dolu bakabilmesini sağlamak ve Tayyip Erdoğan’ın bütün heveslerini kursağında bırakmak; ülkemiz hakkına en güzeli ve en hayırlısıdır.