Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 21 Ocak’ta yayımlanan reçete ve muayene “katılım pay”na zam getiren Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) 29 Şubat’ta resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Yeni uygulamaya göre devlet hastanesinde muayeneler için 5 lira, özel hastanelerdeki muayenelerde 12 lira katılım payı alınacak. İlaç katılım payları emeklilerin maaşlarından diğer kişiler için kurumla sözleşmeli eczaneler tarafından hastalarda tahsil edilecek. Reçete uygulaması da paralılaşacak.
Artık hastalar her bir reçete için;
İlk 3 kutuya kadar 3 TL,
3 kutuya ilave temin edilen her bir kutu ilaç için 1 TL ödeyecek.
Türkiye’de sağlık harcamaları bütçenin yüzde 5’ini oluşturuyor. Bu yüzde 5 içerisinde ilaç ve tedavi hizmetleri yüzde 3,35 oranında. Geri kalan yüzde 1,6’lık oran ise Sağlık Bakanlığı harcamaları için kullanılıyor. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Saim Kerman’ın verdiği bilgilere göre ilaca yılda yaklaşık 17 milyar lira harcanıyor.(25 Ağutos 2011- Sabah gazetesi)
Sağlık Bakanı ilaç harcamalarının bütçe üzerindeki yükünü halkın sırtına yıkacaklarını ilk olarak 17 Ekim günü Anadolu Ajansı’na yaptığı özel açıklamalarla duyurmuştu. Sağlık Bakanı’nın bu açıklaması aynı günlerde sağlık harcamalarını ödemekle yükümlü Bakan faruk Çelik’in dile getirdiği şikayete cevap niteliğindeydi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı hastaların ilaç yükünü şu sözlerle ifade eleştirmişti: “10 gün içinde aralıklarla reçete yazılıp ilaçlar alınıyor. Ne kadar önlem alırsanız alın art niyetliler bir yolunu buluyor. Evlere poşet poşet ilaçlar gidiyor. Buzdolapları ağzına kadar ilaçla dolu. Bu sisteme son verilmesi gerekiyor” 7 Ekim 2011 (Sabah gazetesi)
Hükümet sağlık hizmetlerinin maliyeti konusunda her geçen yıl derinleşen bir sıkıntı yaşıyor. Halk sağlığı uzmanı Dr. Ata Soyer’in 2010 yılında Bianet’te yayımlanan “İlaç 4, tedavi harcamaları 7’ye katlandı” başlıklı yazısında şu verileri sıralamıştı:
“Son 10 yılda, özellikle de 2003 sonrası AKP döneminde toplam sağlık harcamaları 3,45 kat, kamu sağlığı harcamaları da 3,8 kat artmıştır. Sağlık “parası”, ağırlıklı olarak ilaç ve tedavi harcamalarına yönelmiştir. Bu on yıllık periyoda ilaç harcamaları 4, tedavi harcamaları 7 kattan fazla artmıştır.”
Soyer’in Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayımlanan verilerden derlediği bu bilgide ilaç ve tedavi hizmetlerinde geçmiş yıllara göre yaşanan sıçrama dikkat çekiyor.
İLAÇ KULLANIMI NEDEN ARTTI?
İlaç ve tedavi harcamaları neden artış gösterdi? Bu durum hastalığı önlemek yerine hastalananı tedavi etmek üzerine kurulu olan sağlıkta dönüşüm programının ve bu programın parçası olan Aile Hekimliği sisteminin bir sonucu.
Sağlıkta dönüşüm programı birinci basamak sağlık hizmeti olarak tanımlanan sağlık ocakları ve ana çocuk sağlığı ve aile planlama merkezlerini tasfiye etti. Bu kurumlar koruyucu sağlık hizmetleri olarak tarif edilen hizmetleri üretiyordu.
Sağlık ocaklarının tasfiyesi ile ortaya çıkan koruyucu sağlık hizmetleri ihtiyacı toplum sağlığı merkezleri ile karşılanmaya çalışıldı fakat bu merkezler yeterli düzenleme ve alt yapıdan mahrum bırakıldı.
Sağlıkta dönüşüm programı koruyucu sağlık hizmetlerini tasfiye ederken tedaviye dayalı bir sağlık sistemi oluşturdu.
Aile hekimliği ile koruyucu sağlık hizmeti ortadan kalkınca ilaç yazma ve tedaviye dayalı bir sağlık hizmet biçimi yaygınlık kazandı.
Ortaya çıkan durumu en iyi özetleyenlerden birisi TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Osman Öztürk’ün şu ifadeleri olsa gerek:
“Sekiz yılı dolduran “Reform”, sağlık harcamalarını kat kat arttırmaktan başka işe yaramadı. Ve şimdi, ekonomik kriz kapıda. Herkes biliyor ki… İlk önce Sağlık “Reformu”nu vuracak. Harcamalar kısılacak, katılım payları arttırılacak, işin yükü iyiden iyiye vatandaşın sırtına binecek. Sağlık Bakanı’nın yıllardır yere göğe sığdıramadığı… Her bir yerde “bedava veriyoruz” diye övünüp durduğu aile hekimliğine üç lira muayene ücreti onun habercisi.” (15 Ekim 2011 Birgün)
(Sendika)