İHD İstanbul Şubesi Vicdani Ret Komisyonu üyesi gençler “Öldürmeyeceğiz-ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” diyerek vicdani retlerini açıkladı.
İHD İstanbul Şubesi’ndeki düzenlenen açıklamaya, BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, ESP MYK üyesi Serpil Arslan, Kürt Enstütüsü Başkanı Sami Tan ve Yazar Cezmi Ersöz’de katıldı.
İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, dünyada ve Türkiye’de militarizme karşı her bireyin söyleyeceği bir söz olduğunu ifade etti. Özellikle son süreçte yaşanan savaşların derin tahribatlar yarattığına dikkat çeken Boğa, Türkiye’de Kürt sorunundan kaynaklı süren savaşın biran önce ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.
‘ÖLÜMLER ARTTIKÇA VİCDANLAR KANIYOR’
Boğa, “Vicdani ret çığ gibi büyüyor. Ölümler arttıkça vicdanlar kanamakta. Ölümler arttıkça gençler, ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz diyor. Savaşın bitmesini isteyen gençler, medyanın ısrarla gözümüzün içine soktuğu gerçeği vicdani retleriyle açıklıyorlar” diye konuştu.
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız ise, vicdani ret’din Avrupa çok yaygın ve meşru, demokratik bir hak olarak uygulandığına işaret ederek, ancak Türkiye’de bu hakkın bilinmediği için kullanılamadığını belirtti.
‘ASKER KAÇAKLARI GİZLİ VİCDANİ RETÇİDİR’
Vicdani reddin “vatan hainliği” olarak değerlendirilmesine tepki gösteren Yıldız, “Asker kaçakları askere gitmek istemiyor. Asker kaçağı oldukları için vatan haini deniliyor onlara. Aslında asker kaçakları gizli vicdani retçilerdir. Onlar sadece bunun meşru bir hak olduğunu bilmiyor” dedi.
Yıldız, zorunluk askerlik sistemine de dikkat çekerek, “Türkiye’de zorunlu askerlik ‘ben kardeşimi öldüreceğim’ anlamına geliyor. Çünkü bir savaş bir çatışma var” dedi.
Yıldız, yapılan vicdani ret açıklamasının gün itibarıyla önemine, PKK’nin 13 Ağustos’ta açıkladığı tek taraflı çatışmasızlık sürecinin son gününde olunduğunu hatırlatTI, tek taraflı çatışmasızlığın çift taraflı çatışmasızlık haline dönüştürülerek barışın sağlanmasını istedi.
Yazar Cezmi Ersöz de yaptığı konuşmada, “İnsanlık tarihinde ne zaman adaletsizlik ve eşitsizlik yaşandıysa ordularla ortaya çıkmıştır. Çünkü ordular savaş için vardır. Türkiye’de ordunun vesayetinden neden rahatsızlık duyuyoruz? Çünkü orudular, savaşı bitirmek istemiyor. Barış işlerine gelmiyor” diyerek yaşanan kirli savaşın bitirilmesini istedi. Ersöz, anayasanın “Halkı askerlikten soğutmak…” maddesini hatırlatarak, “Bende bu maddeden yargılandım. Bu madde çok komik. İnsanlar bir söylemeyle mi askerlikten soğuyor?” dedi.
Almanya’dan gelen Şükran Gündüz ise, Almanya’da yaşayan 37 yaşın üzerindeki Türklerin TC’ye 5 bin avro ceza ödemek zorunda bırakıldığını belirtti. Gündüz, “TC’ye ceza ödemek zorunda bırakılan Türkler dolayısıyla hiç istemedikleri halde bu kirli savaşı finanse ederek savaşın bir parçası oluyorlar” dedi. Avurupadaki sorunlarının çok daha farklı olduğunu belirten Gündüz, “Biz ülkenin dışındayız problemlerimiz farklı ancak savaşı desteklemiyoruz. Barışın sağlanmasını istiyoruz” diye ifade etti.
Kürt Enstütüsü Başkanı Sami Tan ise, çok sınırlı yapılan vicdani ret açıklamalarının ardından vicdani retçilere yönelik tutuklamalar ve baskılar olduğunu belirterek, toplumun demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için vicdani reddin önemli bir adım olduğunu söyledi. Tan, Kürt sorunun çözümü noktasında kansız bir çözüm olmadığını belirterek, sistemin savaş olmazsa varlık nedenlerinin de ortadan kalkacağını ifade etti.
ESP MYK üyesi Serpil Arslan, yaşanan savaşa karşı bir hareketin büyüdüğünü ve bu hareketin gücüne güvendiklerini ifade etti.
Arslan, “Bu kirli savaşa karşı, çocukları askerde şüpheli biçimde ölen asker aileleri hareketi gelişiyor. Volkan Kamalak’ların, Serhat Yıldız’ların aileleri biraraya geliyor, anlamlı birliktelikler oluşuyor ve biz esasında buna güveniyoruz. Bu savaşı bitirecek iradenin Türk ve Kürt halkının bilikte mücadelesi, annelerin cüretli mücadelesi, bu savaşta ölen Kürt ve Türk gençlerinin ‘artık bu savaşın bir parçası olmayacağız, bu savaşta yokuz’ diyerek vicdani retlerini açıklamasını çok değerli buluyoruz” ifadelerini kullandı.
“VİCDANIM SESİNE KULAK VEREREK…”
Yapılan konuşmaların ardında, 10 Kürt genci savaşın bitmesi ve barışın sağlanması talebiyle vicdani redlerini açıkladı.
Rıdvan Kanat, “Ben bir Kürt olarak vicdanımın sesine kulak vererek ölmeyi ve öldürmeyi reddediyorum. Akan kanın durması, yaşanan bu kirli savaşın bir parçası olmamak için, kardeş kanı dökmemek için askere gitmeyi reddiyorum” diyerek vicdani reddini açıkladı.
“BARIŞA HİZMET ETMEK İÇİN”
Kemal Acar şöyle dedi: “Ben, katliamlara neden olan, halkların çıkarları doğrultusunda olmayan TC devletinin askeri olmayı reddediyorum. Egemen sınıfları inkarları, çıkarları, askeri, polis, JİTEM, kontrgerilla gibi kurumsallaşmış faşist kurumları olan ve TC devletinin askeri olmayı reddediyorum. Halkıma zulüm eden, halkımı inkar eden bu devletin askeri olmayı reddediyorum. Halkıma kurşun sıkmayı reddediyorum. Köleliğinizi yapmayı reddediyorum. Çocuk katili olmayı, ölmeyi ve öldürmeyi reddediyorum. dedi. Acar, “Ben bu kirli savaşı meşru görmüyorum. Barışa hizmet etmek varken asker olmayı reddediyorum” dedi.
NE CEPHEDE NEDE CEPHE GERİSİNDE
Metin Gökduman, “Benim kendimi en mutlu hissettiğim an bir çocuğun güldüğü andır. Oysa bu ülkede çocuklar havan toplarıyla, polis kurşunlarıyla öldürülüyor. Bu ülkede birileri altın tabakta yemek yerken ne cephede ne cephe gerisinde insan öldürmek, kurşun sıkmak istemiyorum. Bu yüzden ölmek öldürmek istemiyorum, askere gitmeyi reddediyorum” sözleriyle vicdani reddini açıkladı.
‘YAŞANANLARDAN VİCDANEN RAHATSIZ OLDUĞUM İÇİN’
Süleyman Yılmaz, binlerce insanın öldürüldüğü, köylerin boşaltıldığı, faili meçhullerin 20 binleri bulduğu savaşta en büyük bedeli Kürtlerin ödediğini belirtti. Yılmaz, “Hala Kürtlere yönelik imha politikalarını sürdürmeye çalışan TC askeri operasyonlara devam etmektedir. Bende bu kirli savaştan etkilenmiş, göçe maruz bırakılmış bir ailenin çocuğuyum. Artık akan kanın durması için, yaşananlardan vicdanen rahatsız olduğum için bize dayatılan askerlik sisteminin bir parçası olmayacağım” diyerek barış ve kardeşlik dilekleri ile reddini açıkladı.
Bekir Atır ise, anadilinde yaptığı konuşma ile askere gitmeyeceğini açıkladı.
Cezmi Kartal, “Kürt halkına yönelik inkar ve imha sisteminin bize dayattığı öl ve öldür politikalarına karşı vicdanımın sesiyle bunlara dur demek için vicdanen askere gitmeyi reddediyorum” dedi.
“BU BİR KİRLİ SAVAŞTIR”
Kerim Bulut, “Bu savaş kirli bir savaştır. Kürtleri yok etmeye çalışan adi bir savaştır. Devlet yok edemediği Kürdü esir almak istiyor. 30 yıldır süren bu kirli savaşta kimse bir şey kazanamayacak” diye konuştu. Hakkari Geçitli’de 9 kişinin yaşamını yitirdiği katliamı hatırlatan Bulut, “Bu savaş nereye kadar? Böyle sürüp gitmesine seyirci mi kalacağız? Edi bese! Bu kirli savaşa alet olmak istemiyorum. Askere gitmek istemiyorum. Hiçbir kuvvet beni bu kirli savaşa alet edemeyecek” dedi.
“EDİ BES E DİYORUZ”
Mehmet Ali Kaya da, “30 Yıldır süren bu kirli savaşın bir parçası olmamak için biz Kürt gençleri olarak Ede bese diyoruz. Biz yaşamı uğrunda ölecek kadar çok sevdiğimizden dolayı ölmeyecek ve öldürmeyeceğiz diyerek vicdani reddimizi açıklıyoruz” diye konuştu.
“DÜNYAYA KÜRT GELDİM ÖYLE YAŞAMAK İSTİYORUM”
Ahmet Tezer ise, “Ben Kürt olarak dünyaya geldim ve Kürt olarak yaşamak istiyorum. 30 yılı aşkın süredir Kürtlere yönelik imha asimilasyon politikası yüklenmişlere alet olmamak için ne TC’nin askerliğini ne de bana dayatılanları yapmamak için vidani reddimi açıklıyorum” dedi.