Tolbert, akifer adı verilen yer altı su kanalları bakımından en zengin bölge olarak bilinen Florida’da gerçekleştirdiği ‘Aquıferious’ projesi kapsamında; mağara uzmanından jeoloğa kadar bir çok uzmanla çalışmış. En önemlisi de Tolbert’in suyu anlatan tablolarından oluşan sergi, çeşitli performanslarla ABD’den İsveç’e, bir çok ülkede sergilenmiş.
Tolbert’in çalışmaları geçtiğimiz yıl Ankara’da da Türkiyeli sanatseverlerle buluşmuştu. 30 yıldır pek çok kez ziyaret ettiği Türkiye’de suya ilişkin gözlemlediği inanış ve kültürden öylesine etkilenmiş ki buna ilişkin kapsamlı bir film, sergi ve çeşitli sanatsal performansları içeren bir proje için çalışıyor.
Suya ilişkin inançların en zengin olduğu bölgelerden biri olan Teke bölgesi coğrafyasını model alarak çalışmasını sürdürecek olan Tolbert, Likya uygarlığının da merkezi olan bu bölgede su kaynaklarının zengin bir kültür yarattığını söylüyor.
Suyun dünyanın her yerinde kontrol edilmek istendiğine işaret eden Tolbert, yakın zaman sonra birbirine sınırı olmayan ülkelerin bile suya ilişkin anlaşmalar yapmak zorunda kalacağını söylüyor.
Su kaynaklarına yönelik akıl almaz bir tahribatın sürdüğü bu günlerde, dünyanın su kaynakları bakımından en zengin ülkelerinden birinde “Sularımız yok oluyor!” diye dikkat çekmeye çalışan Tolbert’i dinledikçe, Türkiye’nin su politikalarını acilen gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyor insan.
Çünkü hal böyle giderse yakın gelecekte bir bardak suyu 50 liraya içmek zorunda kalabiliriz. Nasıl mı? Bu sorunun yanıtını bulmak için gelin hep birlikte yer altına inelim ve milyonlarca yıldır yerkürenin canı olan akiferlerden başlayıp, Halkalı’nın çeşmelerine uzanan bir su masalının içine dalalım…
KIZILDERİLİLERLE SU KÜLTÜRÜ DE YOK OLMUŞ
Tolbert, “Amerika’da su kaynakları bol ama suyla ilgili bir kültür yok” diye söze başlıyor. Çünkü Tolbert’in “bizim Yörükler” dediği Kızılderililerle birlikte Amerika’nın suya ilişkin inanç ve kültürleri de yok olmuş.
Geçmişte deniz salyangozu biçiminde yüksek yerlere inşa edilmiş Kızılderili tapınakları olduğunu söyleyen Tolbert, bu tapınakların yıkılarak taşlarının inşaatlarda kullanıldığını anlatıyor.
Tolbert, ‘Aquıferious’ projesinin ortaya çıkışını, “Florida’daki akiferlere ilişkin bir proje yaptım. Çizgiler, tablolar, mağaracılar, dalgıçlar ve bu konuda çalışmalar yapan uzmanların görüşlerini bir araya getirdik. Çünkü geçmişte fışkırırcasına su barındıran akiferler, aşırı kullanımdan dolayı giderek boşalıyordu.
Florida’daki akiferler hakkında son 30 yıldır çalışmalar yapılıyor. Ancak bu konuda çok fazla şey bilinmiyordu. Doğal su kaynaklarının milyonlarca yıldır hiç değişmediğini öğrendik. Dünya değişiyor ama akiferler hiç değişmiyor. Suların yaşını ölçebiliyoruz. Ancak şimdilerde akiferler de çok hızlı değişmeye başladı” sözleriyle anlatıyor.
SUYUMUZ BELGESEL OLACAK
Türkiye’deki su kültürünün çok zengin olduğunu gözlemlediğini söyleyen Tolbert, Mimar Sinan’ın otobiyografisinde anlattığı su tadımcısı insanlardan çok etkilendiğini anlatıyor: “Her yerde tadı farklı olan sulardan söz ediliyor. Her köyde çeşmeler var. İstanbul’da Halkalı suları var.
Hangi suyun hangi hastalığa iyi geldiğine kadar ayrıntılar var. Heredot tarihinde anlatılanlar, Midas’a ilişkin efsaneler. Hepsi büyük bir birikim. Bütün bunlar bende yavaş yavaş birikti ve sonuçta ortaya bir proje çıktı. Anadolu’da, Kütahya, Denizli, Sivas, Şanlıurfa ve Rize gibi kentlerde suya ilişkin geziler yaptım.
İnançlar, hikayeler, masallar aradım. Likya bölgesinde de çok fazla suya ilişkin inanç ve kültür var. Yaşam suyla iç içe. Su kaynaklarının bulunduğu her yerde kehanet merkezleri var. Sanki insanlar suya soruyorlar gelecekle ilgili beklentilerini. Su konuşuyor gibi.
Suya kutsallık atfedilmiş. Hacıbektaş’ta da kutsal olduğuna inanılan çeşme var, kiliselerde de. Türkiye’deki suya ilişkin bu zengin kültürü sanat yoluyla işlemek istiyorum. Bir belgesel film ve kitap ile bunlardan oluşan sergiler yapacağız.”
(Evrensel)