Okul dışındaki zamanlar bir fırsat. Yapılması gereken okulda çocuğa öğretilmeyenleri keyif içinde öğrenmesini sağlamak. Listenin başına eleştirel düşünceyi ve felsefeyi eklemeyi ihmal etmeyin
Ders iptal olmuştu, elimde bir sonrakinin notlarıyla okulun koridorlarında yürüyor, sınava hazırlanıyordum. Derken tuhaf sesler geldi kulağıma. İlerledim. Benden biraz küçük bir kız, bir köşede çömelmiş, orasını burasını tırmalıyor. Sinir krizi geçiriyor, yüzünü kanatmış! Arkadaşlarıysa ellerini, kollarını tutmaya çalışarak “yapma” diyorlar, “yapma, o kadar önemli değil, düzeltirsin notunu!”. Meğer kızın anne babası çok önemsermiş karneyi…
Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Ben sanatla ve insanlarla ilgiliyim ama sınavlarda asimptot, fenilalanin, elektrostatik soracaklar! Yerde oturmuş hacıyatmaz gibi sallanıyor, dersler kafama girebilsin diye kendimle konuşuyorum. Sinir basıyor tabii, çikolataları, bisküvileri yedikçe yiyor, şiştikçe şişiyorum. Almıyor kafam! İki gün içinde de sınav! Annem beni tuttuğu gibi deniz kenarına götürüyor. Bütün gün, çalışmam gerekirken bisiklete biniyoruz. İyi geliyor…
Eğitim sistemi. Büyük konu! Bazıları okul yıllarını iyi anarken, bazıları ise unutmak istiyor. Benim gibi unutmak isteyenler, çocuklarını bu çarktan nasıl çıkaracaklarını ciddiyetle düşünürler. Çocuklara haksızlık eden, tek tip, akademik başarı odaklı, insan doğasına aykırı, istismarcı bu sistemden nasıl kaçılır?
Okul zorunluluk mu?
Kaçış planını doğru yapmak için gerçek ile hayaller arasındaki ayrımı yaparak başlamalıyız: Çocuğunuza yukarıda anlattıklarımı yaşatmamak için yurtdışına kaçmayı düşünüyorsanız, bilin ki ben bunları tam orada, Avrupa’nın kalbinde yaşadım! Şimdi Finlandiya, Kanada gibi eğitim sistemleri moda oldular. Bu sistemlere yapılan eleştiriler, başka bir “marka” ön plana çıkmaya başladığında daha net duyulacak.
Gerçek şu ki 7,5 milyar insanın yaşadığı ve herkesin bir kültüre bağlanmaya çalıştığı gezegenimizde her bireye özel bir okul hayatı sunma fikri hala fazlasıyla ütopik. Özgür Bolat’ın dediği gibi iki kişiden biri okula gitmek için yaratılmamış olabilir ama kimin okula gitmemesinin uygun olacağına karar vermek sanıldığından çok daha zor olacaktır. Okulu terk ettikten sonra pişman olup, dönüp üniversiteyi bitiren doktorlar, mimarlar, uçak mühendisleri tanıyor olmalısınız.
“Keşke diplomam olsaymış” diyen, zeki ama okula gitmemiş, “daha iyi bir yerde olabilirdi” dediğiniz kişiler de var. Okulu John Holt’un bakışıyla bir kölelik sistemi, zorunlu eğitimi Daniel Grego’nun söylemiyle zorbalık olarak değerlendirmek zor değil. Ama bunlar, çocukları okuldan uzak tutmanın da bir istismar biçimi olduğunu konuşmamızı gerektirir!
TEOG ve yeni öğretim programı
Gelelim eğitim sisteminin, yani kendi kültürümüzün yarattığı sıkıntılara.
TEOG sınavları birden bire, sihirli değnek marifetiyle yok oluverince velilerden “şimdi çocuklar perişan olacak” çığlıkları yükseldi. Oysa değişen bir şey yok, TEOG’la da perişan olacaklardı. Daha birkaç yıl önce 4+4+4 sisteminin damdan düşer gibi yürürlüğe girmesiyle psikolojik sorunlar çıktığında da perişan olmuşlardı. Sorun, kuralların göçebe zihniyetiyle bir çırpıda, altyapısı kurulmadan değiştirilmesi. Üç vakte kadar TEOG’un yerine MEOG gelir, aynı üç vakitte 4+4+4’ün geri alındığı gibi.
Yeni müfredatta din dersleri ve 15 Temmuz teorileri de tartışma konusu. Az da olsa rahatlatıcı bir haber: Bu dersler ilkokul 4. sınıfta başlıyor. Çocuk 9 yaşından itibaren soyut kavramlarla, teorilerle daha kolay baş edebiliyor. Teori demişken, müfredattan çıkarılan Darwin öğretisine değinmeden olmaz. Bu o kadar komik bir durum ki, bir başka yazımda başlı başına değinmek istiyorum. Darwin öğretilerini kullanmadan ne psikoloji eğitiminden bahsedilebilir, ne tıp. Zurna bir yerde zırt demeye mahkum…
Anne tavsiyesi
Bir belirsizlik karşısında aldığımız tutum, çocuğumuzun o durumdan ne kadar etkileneceğini belirliyor. Sınıfında felaket anonsları yapanlar varken çocuğunuz sizden daha güven verici sözler duymaya ihtiyaç duyuyor. Bu noktada “yemişim TEOG’u!” tavrı işe yarayacaktır. Tabii önce kendinizi ikna etmeniz gerekiyor… Nefes alın: Eğitim sistemi son bir hafta içinde bozulmadı!
Okulu hiç sevemedim. Terk etmeme günler kala sınıf sohbetlerimiz sırasında düşüncelerimi Fransızca dersinde tez olarak, İngilizce dersinde bildiğim en sofistike kelimeleri kullanarak savundum. Önce dinlediler, sonra tartıştık. Kimse bana “Sen ne biçim konuşuyorsun” demedi. Bugün fenilalaninin ne olduğunu unuttum gitti, ama fikir ve duygularımı dile getirmeyi, tartmayı, tartışmayı, karşıt görüşleri karşılamayı, değerlendirme yapmayı ve gerektiğinde fikir değiştirmeyi hiç unutmadım. Belçika’nın eğitim sistemi bana göre değildi ama bunu öğretebildi.
Eğitim sistemimiz kıvranadursun, elimizde büyük bir şans var aslında: Upuzun tatiller! Bu yıl yaz tatili tam 3 ay ve 1 hafta sürdü! Çocuk okulda öğrendiklerini bir kenarda soğuturken, ona gerçekten ilgi alanına giren bir “staj” ortamı yaratabilir, okulda öğretilmeyenleri keyif içinde öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Listenin başına eleştirel düşünceyi ve felsefeyi eklemeyi ihmal etmeyin. Hatta çocuğunuzla birlikte felsefe kulüplerine yazılın!