AKP çözüm sürecini tatil etti. Güvenlik söylemi üzerinden politikalar oluşturuluyor. Milliyetçi bir dile sarıldığı anlaşılıyor.
Tam da böyle bir ortamda AKP seçim beyannamesini açıkladı. Davutoğlu 15 Nisan’da açıkladığı seçim beyannamesine “Yeni Türkiye Sözleşmesi” dedi.
AKP’nin seçim beyannamesinde ne var?
Şişirilmiş cümlelerle kurulmuş bir metin. Cafcaflı cümlelerle döşenmiş ama yeni Türkiye’nin nasıl olacağını somutlaştırmıyor.
Bu bir toplumsal sözleşme değildir; 100 maddede sunulan bol hamasetli ve Erdoğan’ı memnun etmeyi amaçlayan bir metin.
“Yeni Türkiye Sözleşmesi”nden anladıkları başkanı olan bir Türkiye’dir. Bunun için şişkin bir de saray inşa ettiler. Eğer Türkiye’nin bir başkanı olursa problem kalmaz, zengin ve demokratik bir ülke oluşur inancındalar.
Başkanlık sistemine geçişin gerekçesi şu: Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yetki karmaşasının önlenme ihtiyacı. Oysa kendisi 14 yıldır yetki karmaşasının olmadığını zımmen kabul ediyor. Gerek Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nda gerekse Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nda hükümet ile yaşanan somut bir yetki karmaşası yok! Hatta istenen başkanlık bizzat Erdoğan tarafından fiilen uygulanıyor; Erdoğan hem hükümet başkanı, hem hükümetteki partinin başkanı, hem de hükümetteki partinin grup başkanı ve icraatın başı… İlgili seçim beyannamesini hazırlayanın Erdoğan olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu beyanname ile Davutoğlu kendisini inkar etmiş oluyor. Yani kendisini görevsizleştirip yetkisiz kılıyor. Eğer Başkanlık sistemine geçilirse o zaman ortada hükümet kalmıyor.
AKP Türkiye toplumunun yeni sözleşme ihtiyacını böylece manipüle etmiş oluyor. İhtiyacı görüyor ama çözümünü yine hükümranlığının tesisinde kullanma çabasında.
Yeni bir toplumsal Türkiye sözleşmesine ihtiyaç var. O kesin. Ama bu öyle ne yetki karmaşasının hal olması ile ilgilidir ne de öyle ismine Başkanlık denilen tek kişi arzusunun yerine getirilmesidir. Bu özü eşitlik, demokrasi, adalet ve özgürlük olan demokratik bir Türkiye sözleşmesidir.
Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek din ve tek dil üzerine oturdu. Eski sözleşmenin ruhu teklikte ve tekliğin hegemonyasını askerlerde bulan bir sistem. Yeni sözleşme bunu aşmak durumundadır. Aşmadığında eskinin cilası olacaktır.
AKP’nin seçim beyannamesi eskinin cilası.
AKP’nin yeni Türkiye ideali olarak sunulan Başkanlık, eski Türkiye’nin üç (tek millet, tek din, tek dil) tekine yeni bir tek eklemlemek üzerine inşa edilmiştir; tek adam…
Kürt problemini demokratik ve özgürlükçü esaslarla çözmek hayatidir. Alevi problemi eşitlik ve demokratik ölçülerle çözümlenmek durumundadır. Kadın, çocuk, engelli, genç ve emekçilerin ciddi problemleri var ve bunlar katılımın demokratikleşmesi ve insanca yaşam öcülerinin sağlanması ile olanaklıdır. Bu öz yönetim, ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık, özgür katılım, eşit paylaşım, eşitlik, özgürlük ve demokratik bir toplum sözleşmesi ile sağlanabilir.
Alevilerden, Kürtlerden, emekçilerden ve kadın katılımından söz etmeyen bir beyanname bir toplumsal sözleşme olmaz. Olsa olsa Davutoğlu-Erdoğan ortak sözleşmesi olur. Ona da toplumun ihtiyacı yok!
Yeni toplumsal sözleşme öncelikle tarihi ayıp ve zorbalıkla yüzleşmekle başlar. 24 Nisan’da 100. Yılı olacak Ermeni Soykırımıyla yüzleşmek olabilir. Dersim Katliamı ile yüzleşme yaşanabilir. Bunlar ve kırk yıldır süren savaşın yarattığı tahribat ve katliamlarla hesaplaşılırsa yeni bir toplumsal sözleşme gerçekleşebilir.
Demokratik, çözüm odaklı ve insan onuruna yaraşır bir sözleşme ancak böyle olursa gerçekleşebilir. (YeniÖzgürPolitika)