Bir gurup yazar, aydın ve fikir adamı “Bizler, devlet eliyle dini baskı ortamı oluşmasına yol açtığı açıkça görülen Kur’an mealleri üzerinde Diyanet’e KHK’yla verilen “İslam’a uygun olup olmadığını belirleme, denetleme, inceleme, toplatma ve imha için yetkili mercilere talepte bulunma” yetkisinin iptal edilmesini, ülkemizde düşünce ve ifade hürriyetinin önündeki tüm engellerin ivedilikle kaldırılmasını aşağıda imzası bulunanlar olarak talep ediyoruz” diyerek ortak açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
YAZARLARDAN ORTAK AÇIKLAMA
Kitap toplatma ve imha kabul edilemez!
İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi 06. 02. 2023 tarihinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talebi ve şikâyeti üzerine R. İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kuran Türkçe Meal ve Tefsir” adlı eserini toplatma ve imha kararı aldı. Aynı Din İşleri Kurulu, daha önce de ‘İslam’ın temel niteliklerine aykırılık’ iddiasıyla Kasım 2019’da Edip Yüksel’in “Mesaj Kur’an Çevirisi” ve Mayıs 2022’de Prof. Dr. Gazi Özdemir’in “Son Davet Kur’an” adlı meali hakkında da toplatma kararı almıştı.
Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri bu yetkiyi kendilerine 2018’de yayınlanan KHK’nın verdiğini, bu yetkiye dayanarak 2019’da Diyanet’in genelge yayınladığını ve bu doğrultuda daha önceki yıllarda sadece Arapça Mushaflarla sınırlı olan denetleme, inceleme, toplatma ve imha yetkisinin Türkçe mealleri de kapsayacak şekilde genişletildiğini söylemektedirler.
Bu doğrultuda Sulh Ceza Mahkemeleri de Diyanet’ten gelen yazı üzerine Basın Kanunu’nun 25. Maddesine dayanarak toplatma ve el koyma kararları almaktadır.
Basın Kanunu’nda “İslam Dini’nin temel niteliklerine aykırılık” diye bir cümle geçmemektedir.
T.C Kanunları’nda böyle bir madde bulunmamaktadır.
2019’da çıkarılan KHK ve buna dayanarak 2019’da yayınlanan Diyanet genelgesi açıkça Anayasa’nın 26. Maddesindeki “Düşünce ve İfade Hürriyetine” ve bunun sınırlanması ile ilgili paragraflara aykırıdır. Kanunun suç saymadığı bir fiil suç sayılarak TCK 271.’de geçen “suç icat etme” fiili işlenmektedir.
Bu durum Türkiye’de hukukî yozlaşmanın hangi boyutlara ulaştığını göstermesi bakımından oldukça çarpıcıdır. Sulh Ceza Mahkemesi, DİB’in talebini anında yerine getirerek ve bu talebi hiçbir tetkik ve savunmaya ihtiyaç duymadan yaparak, bir hukuk erki olarak değil bir kolluk gücü gibi hareket etmiştir.
Bizler bu gidişatı endişe verici buluyoruz.
Kitapların toplatılıp imha edildiği, yazarların düşüncelerinden dolayı mahkûm edildiği, farklı inanç ve düşünce mensuplarının takibata uğradığı, fikirlerin devlet zoruyla bastırıldığı, yazılı eserlerin yakılıp imha edildiği bir Türkiye istemiyoruz.
İnançlara saygı düşüncelere özgürlük istiyoruz. Herkesin düşüncesini özgürce ifade edip yaymasını, fikir tartışmalarının toplumsal sivil mecralarda akmasını, devletin inançlar ve düşünceler karşısında eşit mesafede durmasını ve adalet, güvenlik, savunma, sosyal adalet vb. klasik görevlerini layıkıyla yerine getirmesini istiyoruz.
Bir kitabın ya da Kuran yorumunun İslam’a aykırılık iddiasıyla yasaklanması, bir kurum ya da çevrenin din yorumunu meşru kabul edip diğerlerini illegal ilan etmek demektir. Bunun bir sonraki aşaması ise diğer din yorumlarına karşı savaş açılması, mahkemelerin insanları sapkın ve sapık ilan eden Orta Çağ engizisyon mahkemelerine dönüşmesi ya da İslam tarihindeki dini baskı ve şiddet ortamı demek olan “mihne” dönemlerine geri dönülmesi olacaktır.
Kitap toplatma ve imha kararının, tam da toplumsal barışın sağlanması kadar yaşamış olduğumuz deprem felaketinden elbirliğiyle kurtulma çabası içerisinde olunan bir zamanda gündeme gelmesini büyük bir talihsizlik olarak görmekteyiz. Görülen o ki, bu ve benzeri yasakçılıklarla, bu depremden de 1999 depreminden olduğu gibi gerekli ve yeterli dersler çıkarılmayıp, mesele bir devlet zaptu raptıyla, muhalif düşünceleri susturma kolaycılığıyla geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bizler, devlet eliyle dini baskı ortamı oluşmasına yol açtığı açıkça görülen Kur’an mealleri üzerinde Diyanet’e KHK’yla verilen “İslam’a uygun olup olmadığını belirleme, denetleme, inceleme, toplatma ve imha için yetkili mercilere talepte bulunma” yetkisinin iptal edilmesini, ülkemizde düşünce ve ifade hürriyetinin önündeki tüm engellerin ivedilikle kaldırılmasını aşağıda imzası bulunanlar olarak talep ediyoruz.
(Alfabetik sıraya göre)
A.Faruk Ünsal
Ahmet Özkaya
Alev Er
Ali Haydar Konca
Ali Yanan
Ayşe Hür
Berrin Sönmez
Binnaz Toprak
Cemil Kılıç
Cihangir islam
Coşkun Özdemir
Demir Küçükaydın
Edip Yüksel
Erdoğan Aydın
Eren Erdem
Ertuğrul Günay
Fatma Akdokur
Fatma Yavuz
Fehim Işık
Gazi Özdemir
Gülayşe Koçak
Gürhan Ertür
Güven Akıncı
Hakkı Yılmaz
Hamdi tayfur
Hasan Hüseyin Güneş
Hayri Kırbaşoğlu
Hidayet Şefkatli Tuksal
Hocam Ziya Halis
Huda Kaya
İbrahim Sediyani
İlhami Güler
İslam Özkan
İsrafil Balcı
Levent Gültekin
Lütfi Özşahin
M.Cengiz Güleç
Mehmet Azimli
Muammer Bilgiç
Murat Çelikkan
Murat Menteş
Mustafa İslamoğlu
Mustafa Öztürk
Nazif Ay
Necmiye Alpay
Nesrin Nas
Neval Sultan
Nezih Onur Kuru
Nurten Ertuğrul
Ömer Ceylan
R. İhsan Eliaçık
Sedef Kabaş
Süleyman Çelebi
Tayfun Atay
Temel İskit
Ümit Aktaş
Veysi Dündar
Ayrıca https://diyanetengizisyonunahayir.com/ sitesinde genel imzaya açıldı, destek imzaları devam ediyor.
adilmedya.com