Sevgili dostlar,
Kişisel bir davadan haber vereceğim bugün…
Son 4 yılıma malolan şu ünlü MİT TIR’ları davasından…
Anayasa Mahkemesi geçen hafta habere konan yayın yasağının Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi. Yani 4 yıllık haberin yasağı kaldırıldı. Sanırım bugünlerde Suriye sınırında yaşananlar ve Türkiye’ye yönelik ağır suçlamalar, haberin o zaman neden yükseklerde bu kadar öfkeye yol açtığını daha iyi ortaya koymuştur.
O zaman savcılık, Erdoğan’ın şahsi şikâyeti üzerine Erdem Gül ile benim hakkımda dava açmıştı. “Hükümeti devirmeye çalışmak”, “yasadışı örgüte yardım”, “Devletin gizli bilgilerini sızdırmak”, “başka ülke hesabına siyasi ve askeri casusluk” suçlamalarıyla hakkımızda iki kez ömür boyu hapis cezası istenmişti. Yargılama 3,5 yıl önce, Mart 2016’da başladı. Tabii diğer saçma suçlamalar dayanaksız çıktı; sadece “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri açıklamak”tan 5 yıl 10 ay hapis cezası aldık. Yargıtay’a gittik. Yargıtay “4 aylık süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davayı düşürdü. Erdem Gül beraat etti. Ancak Yargıtay bana yeni bir kulp buldu. “Başka devlet hesabına bilgi temini” iddiasıyla yeniden ve bu kez 20 yıl hapis istemiyle yargılanmam gerektiğine hükmetti. İyi de ben o suçlamadan zaten yargılanmış ve delil yetersizliğinden beraat etmiştim. “Olsun” dedi Yargıtay… Kendince bir de kanıt buldu. Dedi ki;
“Haberin çıkmasından bir hafta sonra, Suriye’nin Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi, bir mektupla Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e şikâyet etti. Demek ki gazeteci, bu bilgileri Suriye yararına casusluk maksadıyla temin etmiş.”
Gülmeyin. Bu karardan sonra Hükümet resmen o mektubu Birleşmiş Milletler’den istedi. Eğer mektup bulunduysa yarın mahkemeye gelecek ve Suriye elçisinin Cumhuriyet’teki haberi gazeteden okumuş olması, benim Suriye ajanı olduğuma kanıt sayılacak. Bu saçmalığa inanan olur mu?
Eh, hukuk olmayınca ister inan ister inanma; öyle değil mi?