Sevgili dostlar,
Kürtçe “Serekaniye”, Türkçede “Pınarbaşı” anlamına geliyor. Arapçası “Rasulayn”… Sınırın tam karşısında yine bir “Pınar” var. Ceylanpınar… Türkiye’nin harekâtı da ismini bu pınarlardan aldı.
Acaba “Türk pınarı” gerçekten bölgeye “barış” mı getirdi?
Dün Özgürüz Radyo’nun Mercek programında Rojava’dan Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtlayan gazeteci Nazım Daştan’ın anlattıkları, pınarın neyi getirip neyi götürdüğünü ortaya koydu.
Demokratik Suriye Güçleri’nin Tel Abyad ve Rasulayn kent merkezlerinden çekilmesinden sonra şehre giren Türkiye destekli grupların ilk işi, daha önce IŞİD’in yaptığı gibi sigara yasağı ve kadınlara çarşaf giyme zorunluluğu koymak oldu.
Nazım Daştan, bu yasakların camilerden, okullardan yapılan anonslarla duyurulduğunu söylüyor. “Özgür Suriye Ordusu” denilen grupların içinde yenilmiş IŞİD çetelerinin ve radikal selefilerin bulunduğunu belirtiyor, “Sadece adları değişti” diyor.
Şimdiye dek Suriye’de ağırlıkla bölgenin demografik yapısı ve hangi güçlerin kontrolünde olduğu tartışıldı, ancak tartışılması gereken önemli bir boyut da laiklik boyutu… Çünkü Kürt bölgesinde kurulmaya çalışılan düzen, bölgenin katı dini kurallara dayalı-feodal kalıntılarını temizleyen, kadınların eşit ağırlık taşıdığı, laik bir anlayışa dayanıyordu. Türkiye’nin operasyonuyla sadece kentler el değiştirmedi, temelleri atılan bu çok kültürlü-laik rejim yerine toplumu baskı altına alan, özgürleşen kadını yeniden hapseden bir şeriat rejiminin de temelleri atıldı. Şehre giren çetelerin bölgeden iftiharla gönderdiği görüntülerdeki kafa kesen vandalların ayakları altındaki ezilen Kürt kadınlar, yaşanan büyük değişimin simgesi gibi…
Türk Silahlı Kuvvetleri, IŞİD’le mücadele edeceğini söylerken, IŞİD zihniyetini kendi elleriyle bölgeye yerleştirmiş oldu. Askerler ve onların müdahalesini destekleyen sosyal demokratlar yaratılan bu sonuçla övünüyor mudur bilmem, ama Kürtlerin Kuzey Suriye’den çekilişinin yarattığı gerici rüzgârın, çok yakında “pınar”ın Türkiye tarafında daha yoğun hissedileceği kesin…