Erdoğan’ın 2002’de iktidar olması Türk devlet sisteminin köklü bir değişim ve bölgesel güç olma çabasının ürünüydü.
Bunun için hızlı bir şekilde Avrupa hedefini askıya aldılar ve selefi ihvancı gruplarla ilişkilenmeye başladılar. İçerde selefi islamı güçlendirdiler dışarıda da bu guruplarla birlikte hareket ettiler. Bunun pratikteki yansıması içerde eğitimin islamlaşması dışarıda ise Irak’da ABD’nin müdahalesinin başarısız kılma hamlesiydi. Bunun için selefi-sünni gruplarla işbirliği yaptılar. Ardından Libya’da Fransa-ABD ortak müdahalesine tavır aldılar, ancak başarısız olunca işbirliği yapmak zorunda kaldı. Mısır’da İhvan’ı destekledi ve Sisi’nin iktidar olmasına takoz koydu. Suriye’de DAİŞ’le El Kaide’ci guruplarla mutabakatlar yaptı. Dünyayla karşı karşıya gelme pahasına DAİŞ ve El Kaide’ci güçleri destekledi. Filistin’de HAMAS’la ortak hareket etti ve destekledi. Amaç selefi silahlı terörist guruplar üzerinden buralarda güç ve bölgesel aktör olmaktı.
Bu siyaset çöktü! Güç olmak isterken yalnızlaştılar. Aktör olmak isterken tümüyle devre dışı kaldılar. Bunun üzerine sistem yeniden fabrika ayarlarına dönmeyi kararlaştırdı.
İlk olarak bu politikanın sözcülerinden Başbakan Ahmet Davutoğlu’na istifa ettirildi. Ardından İsrail’le bozulmuş ilişkiler düzeltildi, Rusya’dan özür dilendi ve kötü olan ilişkilerin tamiri için girişimler başladı. Şimdi de Mısır’ın darbeci generali Sisi’yle diyalog çabası içindeler. Avrupa Birliği ile yeniden ilişkilenme çabası başlamış durumda.
Bu şekilde köklü bir yenilenme zor.
Dış politika değişimi estetik ameliyata benziyor. Vücudun estetik ameliyatla iyileşme şansı yok.
Bağırsaklar ve karaciğer kanserli.
TC devlet sisteminde daha ciddi bir yenilenme ihtiyacı var.
Sisteme en ciddi uyarı, son 30 yılında iktidar olan Cemil Çiçek’ten geldi:
“Başbakan’ın söylediği ‘Dostlarımızın sayısını arttırmak, düşmanlarımızın sayısını azaltmak’ kuralı çok doğru. Yurtdışında bu adımları atarken, içerde de dostlarımızın sayısını arttırmamız gerekiyor. Türkiye içinde de gerginliğin olduğu ortada. Gönül köprüsü kurmaya ihtiyacımız var. İçerideki dostlukları arttıracak, ilişkileri normalleştirecek bir uslup ve anlayışa ihtiyaç var.”
Çiçek ardından şöyle bir uyarı yaptı: “Bizim farklı bir din anlayışımız var.
Biz selefi değiliz.”
Dış politikadaki değişimin yakın bir tarihte içerdeki yansımasını göreceğiz.
Çünkü içerde Selefi guruplarla birlik, otoriterleşme ve Kürtler ile savaş sürdürülebilir bir durum değil.
Dış politikadan daha belirgin bir hamleyi içerde yapmak durumundalar…
Selefilik çöktü-çürüdü ve İhvan yenildi. Sistem sözcüsü Erdoğan, İhvan ve Selefilik ile arasına mesafe koyma ihtiyacı duyuyor olacak ki İsrail ile kurulan yeni ilişkilere gelen eleştiriler üzerine şu açıklamayı yaptı: “Siz kalkıpta Türkiye’den böyle bir yardım götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz?”
İHH’ya yapılan bu uyarı selefi HAMAS ve çevresindeki guruplara bir yanıttı.
Sistem selefi guruplarla arasına mesafe koyma arayışında…
DAİŞ Atatürk Havalimanı’ndaki katliamla buna tavır alıyor.
Estetik ameliyatlarla sistemin iyileşme şansı yok. Köklü bir değişim gerekiyor. Sistem ya daha da çürüyecek ya da yıkılacak
Demokratik devrimin gelişme şansı yok, çünkü toplumun örgütlü çevreleri hazırlıksız ve güçsüzler.
Ancak sistemin hala yenilenmek için bir şansı var.
Bunun için;
1-) içerde ve dışarıda Kürtlerle barışacak;
2-) sekülerleşecek ve demokratik bir muhtevaya kavuşacak…
Buna ek olarak otoriterleşme ve islamlaşmaktan vazgeçecekler!
Sistemin buna yeteneği var mı?
Hep birlikte göreceğiz.
Ancak eskisi gibi sürmeyeceği açık…!