Çemen Tekstil işçilerinin işçi sınıfına örnek olan 74 günlük grevi, 250 civarındaki grev kırıcı işçiye rağmen, işçilerin üretimi durdurmayı başarmasının ardından kazanımla sonuçlanmıştı. Grevin ardından patronla sözleşme imzalanmış ve işçiler, DİSK Tekstil Sendikası üyesi olarak işlerine geri dönmüştü. Ancak ne sorunlar bitti ne de mücadele.
Grevin, sendika yönetiminin tutumuna rağmen başarıyla bittiğini söyleyen işçiler, sendika yönetiminin başından beri işi ağırdan aldığını, grevin başarıyla bitmesi için verilen mücadeleyi geriye çekme çabası gösterdiğini belirtiyorlar. grevin başarıya ulaşmasında etkili olan bütün eylemlerin, sendikanın oyalama çabalarına karşın işçilerin kararlılığı ve zaman zaman sendika yönetimiyle gergin tartışmalar sonucunda yapılabildiğini dile getiren işçiler, son gün fabrika kapısında yapılan ve grevin kazanımla sonuçlanmasında büyük etkisi olan direniş başta olmak üzere pek çok eylemi, işçilerin kendi inisiyatifleriyle gerçekleştirdiklerini belirtiyorlar. Bütün olumsuzluklara rağmen sendikalarını sahiplenmekten vazgeçmediklerini söyleyen işçiler, “Yönetimin çok fazla eksiği ve yanlışı olsa da biz, sendikanın işçilerin birliği demek olduğunu düşünerek mücadele ettik” diyorlar.
Son gelişmelerden sonra sendika yönetimine tepkisi daha da artan Çemen işçilerinin moralini en çok bozan gelişme ise grev boyunca mücadeleye önderlik eden ve işçilerin en çok güvendiği 12 kişinin işten atılması oldu. İşten atılan işçilerden Mehmet Çelik’le, imzalanan sözleşmenin ardından yaşananları ve sendikanın tutumunu konuştuk.
İşten atılmanızı ve ardından yaşananları nasıl değerlendiriyorsun?
Her mücadelede böyle bedeller ödenebilir. İşverenin daha grevdeyken 20 kişilik bir liste yaptığını ve ‘ne pahasına olursa olsun bunları işe almam’ dediğini biliyorduk. Biz bütün işçiler olarak sıfır sözleşmeyi, geriye ve ileriye dönük birçok talebimizden vazgeçmeyi kabul ettik. Çünkü bizim için önemli olan ve hep birlikte yemin ettiğimiz iki amaç vardı: Ne olursa olsun bir tek kişinin bile işine son verilmemesi ve sendikalı, sözleşmeli olarak fabrikaya girmek. Sendika bize bu garantiyi verdiği için direnişi bitirdik ve sıfır sözleşmeyi kabul ettik. Buna rağmen patron bizi işten attı. Patrona güven olmayacağını zaten biliyoruz. Ama sendikanın da bize sahip çıkmak için dava açmak dışında hiçbir şey yapmaması, sendikaya olan güvenimizin de sarsılmasına neden oldu.
Sendika dava açmak dışında neler yapabilirdi sence?
İşten atıldığımız gün 3 vardiyadaki bütün işçi arkadaşlarımız işyerinden ayrılmadan direniş yapmak istedi. Sendika ‘yasal olmadığı’ gerekçesiyle buna engel oldu. İşten atılmamızın üzerinden 3 hafta geçti ama bırakın direnişi, sendikamız işyerinin önünde bir eylem, bir açıklama bile yapmadı. İşveren bizi haksız suçlamalarla tazminatsız attı. Buna rağmen defalarca ihbar ve kıdem tazminatımızı vermeyi kabul ederek, karşılığında dava açmaktan vazgeçmemizi istedi. İşin garip yanı, sendikamızın şube başkanı da patron bizimle tazminat pazarlığı yaparken ‘kabul etmeyin, dava açalım’ demedi. Ama biz yine de kabul etmedik. Eğer bizden kolay kurtulabilirse arkamızdan sendikayı bitirene kadar içeride kimseyi bırakmayacağını biliyoruz. Ama tazminatı kabul etmeyip işe iade davasını sürdürürsek, işveren bundan sonra işten atacağı her işçinin de aynı şeyi yapacağını ve bunun da kendisine pahalıya mal olacağını biliyor. Biz de 12 işçi arkadaş olarak, hepimiz gırtlağımıza kadar borçlu ve perişan halde olmamıza rağmen, içerideki işçi arkadaşlarımıza sahip çıkmak ve bu mücadelenin sürmesi için tazminat almayı kabul etmedik ve dava açtık.
Peki sence sözleşme neden kısa süreli yapıldı? Yeniden yetki alma konusunda zorluklar yaşanacağı bilinmiyor muydu?
Peki sence sözleşme neden kısa süreli yapıldı? Yeniden yetki alma konusunda zorluklar yaşanacağı bilinmiyor muydu?
Tabii ki biliyorlardı. Patronun ilk yetkiden sonra işyerini sendikasız işçiyle doldurduğunu, yeni yetki almak için çoğunluğun olmadığını bizden iyi biliyorlar. Üstelik anlaşmadan sonra işbaşı yaptığımız 6 Nisan’a kadar hepimiz boştaydık. Bize yetki için üye lazım denseydi, hava bizden yanayken kısa sürede sendikasız işçilerin çoğunu üye yapabilirdik. Ama Öz İplik-İş meselesi ortaya çıkıncaya kadar, sözleşmenin neden 3 aylık (geriye dönük 9 ayla birlikte 1 yıllık) imzalandığı ile ilgili söylentiler işçiler tarafından duyuluncaya kadar, yetki için üye yapmamız gerektiği konusunda işçilere hiçbir bilgi verilmedi. Üstelik Öz İplik-İş konusunda da işçilerin bütün ısrarlarına rağmen sendika yönetimi çok tepkisiz kaldı. Sendika yönetiminin, başta genel sekreter Muzaffer Subaşı olmak üzere, başından beri bu işyerinde işçilerin mücadelesini ve taleplerini sahiplenmekte yetersiz kaldığını ve bunların yaşanmasında çok büyük sorumlulukları olduğunu düşünüyoruz. Daha birkaç gün önce sendikada bir toplantı yaptık ve işçiler yetkiyi alabilmemiz ve sendikasız işçileri de üye yapabilmemiz için “İşten atılan işçiler için fabrika önünde bir eylem yapalım, hem patron hem de sendikasız işçiler, sendikanın ve diğer kurumların işçilere sahip çıktığını ve kararlılığını görsünler” dediler. Ama sendika yönetimi “gerek yok” diyerek bunu da kabul etmedi. Eğer sendikamız içerideki işçilere moral verecek, güven ve cesaret verecek şeyler yapmazsa, işten atmalara karşı samimi bir şekilde mücadele etmezse bu iş yürümez. O yüzden sendikamızdan, bugüne kadar yaptığı bütün yanlışları telafi ederek Çemen işçisine ve mücadelesine sahip çıkmasını bekliyoruz.
‘Ne işveren ne sendika bizden kurtulabilir’ dedin. Sendikanın sizden kurtulmak isteğini mi düşünüyorsun?
Sendika bizden kurtulmak istiyor demek doğru olmaz belki ama bu tarz bir sendikacılığın bu işyerinde yetkiyi ve örgütlülüğü koruyamayacağını görüyoruz. Biz sendikamızdan işçinin iradesine saygı duymasını, işçinin sendikalı olmak için yaptığı bu kadar fedakarlık ve mücadele karşısında beklentilerimize karşılık vermesini istiyoruz. Bunun için de bazen sendika yönetiminden hesap soruyoruz, eleştiriyoruz. Bu yüzden sendika yönetiminin Çemen işçilerini çok sevmediğini de biliyoruz. Böyle davrandıkları için biz de onları sevmeyebiliriz. Bu da gayet normal, çünkü burası bir sendika.
İşçilerin mücadelesi için kurulmuş bir yer. Kimsenin babasının çiftliği de değil. Onlar bizi sevmiyor diye sorumluluklarından kaçamazlar. Biz de onları beğenmiyoruz diye sendikal mücadelemizden vazgeçemeyiz. Yani sendika bize, biz sendikaya mecburuz. Bunu herkesin anlaması lazım. Ama şunu da bilsinler; eğer bizim sendika için bütün bu kararlılığımıza ve mücadelemize rağmen burada bir yenilgi yaşanırsa, bunun sorumlusu da işçiler değil sendika yönetiminin bugüne kadar yaptıkları olacaktır. Muzaffer Subaşı ve şube başkanımız İbrahim Karaca’nın, daha önce temsilcilik yapan bazı arkadaşlarımızı da kullanarak, bir taraftan işçileri bölme çabaları oldu. Hâlâ da var. Bunları da biliyoruz. Başka şeyler de var ama şimdi sırası değil. Şimdi mücadelemiz hâlâ devam ettiği için davamızdan henüz vazgeçmediğimiz için ve sendikamıza karşı bir sorumluluk duyduğumuz için bazı konularda susuyoruz. Ama buna rağmen bir şeyler değişmezse ve bu mücadele olumsuz sonuçlanırsa bunların hesabını soracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. O zaman bunun altından hiç kimse kalkamaz.
Abdullah Çiloğlan
G.Antep/ Evrensel
G.Antep/ Evrensel