Eğer Türkiye’yi bir pazıl olarak düşünürsek o pazılda ne eksik?
Kanaatime göre beyin, kalp ve ruh yok!
Eeee böyle olunca da bir dizi problem hasıl oluyor.
Misal Türkiye bölgesel güç olma hesapları yapıyordu. Ancak pazıl tam olmadığı için kendi içinde bile güç olmak şöyle dursun birlik bile olamadı. Bünye kanserli bir organizma gibi hasta.
Bünye hasta olduğundan beden kanseri yenemiyor.
15 Temmuz akşamı ve ardından yaşananlar hastalığın yeniden nüksettiğini gösteriyor. Ve bu kez hasta epeyce kötü durumda. Bedenin organları arasında ciddi güvensizlik ve kavga var.
Kritik soru şudur:
Neden böyle oldu?
Nedenler çok. Yalnız birkaç hususu özellikle belirtmek istiyorum.
Hastalığın kaynağında Tekçilik var.
Tek millet, tek vatak, tek bayrak ve tek devlet saplantısı adeta şizofrenik!
Bu problenon kaynağı Erdoğan ve AKP değildir. Ancak Erdoğan ve AKP bunu sürdürdü ve bu dörtlüye bir tek daha ekledi; tek adam rejimi…
Ne alakası var diyeceksiniz…
Var çünkü bu 5 tek’den demokrasi, eşitlik ve özgürlük çıkmaz!
Kendilik yok, birey yok, adalet yok ve demokrasi yok! Bireyin, adaletin ve demokrasinin olmadığı yerde kırılmalar olur. Nitekim rejim her on yılda bir ciddi kırılmalar yaşıyor ve her kırılma rejimi daha da otoriterleştiriyor.
15 Temmuz akşamı bir kırılma daha yaşadık. Buna karşı yapılması gereken nedir?
Bu tek’lerin hiç birinde Kürtlük yok, Alevilik yok, Ermenilik yok, Hiristiyanlık yok!
Varsa yoksa Türklük ve islam!
Türklük ve islam fanatizminden vazgeçmek gerekiyor.
Kendilik, birey, adalet ve demokrasi nosyonları öne çıkarılmalıdır.
Ancak iktidar sahipleri bunu yapacağına paryatif ve geçici çözümler peşindeler.
TSK zayıflatılırken polis güçlendiriliyor.
Yargı, eğitim, güvenlik ve bürokrasi içinden 60 bin memur on gün içinde açığa alındı. Bir bu kadarının daha açığa alınacağı konuşuluyor. Amaç yeni bir darbe kalkışmasının önüne geçmek.
Ancak darbenin önüne böyle geçilmez.
Darbeye kalkışan komuta kademesinin tümü Erdoğan ve AKP iktidarında terfi ettirildiler!
Demokratik bilinç ve kurallar oturmazsa darbe kendini yeniden örgütleyebilir.
Yargı, eğitim, dış ve iç politikalar adeta yaz boz tahtası gibi
7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmeyip 1 Kasım’da kazanmak için kaos planını devreye sokanlar mevcut tablonun müsebbibidir.
Yönetimde istikrar yok.
Hangi gün ne söyleyeceği, nasıl bir politika uygulayacağı ve kimi nereden nereye koyacağını kimse bilmiyor.
Güvenilirlik yok… Haftaya ne olacağını kimse kestiremiyor.
Darbe kalkışmasından hemen sonra OHAL rejimine geçildi ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi askıya alındı.
Neden?
Darbe ve darbecilerle etkin mücadele için!
İnsan Hakları Sözleşmesini darbecilerle mücadele için ayak bağı görüyorlar. İnsan haklarına inançları yok demekki… Nitekim darbe kalkışması içinde olduğu söylenen kişilere gözaltında ciddi işkencellerin yapıldığını Uluslararası Af Örgütü söyledi. Ve bir dizi hak ihlali yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mecliste temsil edilen siyasi parti başkanlarını bir eksikle sarayında ağırladı. Amaç birlik mesajı vermekti…
O mesajı verdi de!
Türk siyasal temsili ağırlanmıştı…
Beştepe’deki fotoğrafta HDP yoktu ve çağrılmamıştı!
Çünkü HDP’de Kürt, Ermeni, Alevi ve Süryani temsili vardı. Anlaşılan rejim yeniden dizayn edilirken yine Türk etkin kimliği esas alınacak.
Yine tek olma çabasındalar!
Demokrat, özgür ve sorgulayan bir toplum istenmiyor.
Yönetme ve yeniden restorasyonu eskinin köhnemiş tek’leriyle yapmak istiyorlar!
Hasta bu şekilde yataktan kalkmaz. Akılcılık, ruh ve kalpten yoksun oldukça yataktan kalkma şansı yok.
Çözüm adına yapılan akılcılık ve vicdandan yoksun girişimler çözümsüzlüğü arttırıyor.
Bünyeyi güçlendirmek lazım.
Pazılda eksik olan aklı, ruhu ve kalbi tamamlamak gerekiyor.