İntihar bir kurtuluştur. İnsanı çepeçevre kuşatan o anlamsızlıktan bir kaçıştır. Tüm çabalara rağmen hayatın bir türlü anlamını bulamak, yaşama karşı savaşamamak, sürekli o boşluk hissi intiharı bir kurtuluşa çeviriyor. Öyle bir his ki o anlamsızlık mide bulandırıyor. El, ayak titretiyor. Ne yaparsa yapın bir türlü o sonsuz labirentten çıkamıyorsunuz. Korkutucu bir boşluk bir kaçış gerektiyor. O kaçışı insan intiharla kapatıyor.
İntihar eden insan aslında yaşamak istiyor. Sadece yaşama karşı savaşı kazanamadığı için intiharı son çare olarak görüyor. Yaşama karşı son bir çığlık atıyor. Tüm mücadelesine rağmen başaramayınca hiçliğe gitme arzusu bir korkudan çok mutluluk hissi veriyor.
Bir insan niçin kendisini boğazın soğuk sularına bırakır? Ölümden bu kadar korkarken bu illet nasıl bir şey ki insana bu cesareti veriyor! Tüm mücadelelere rağmen, tüm ilaç tedavilerine rağmen, tüm psikoterapilere rağmen, tüm ümitlere, haykırışlara rağmen bir türlü işin için çıkılamıyor.
Yaşama gelmeyi, nerede yaşayacağınızı, nasıl bir ailede doğacağınızı siz seçmediniz. Nasıl bir karakterle varolacağınızı da seçmediniz. Eğer her şey tesadüfse, tüm bu kötülüklere, anlamsızlıklara ve mide bulantılara karşı bir kurtuluş yoksa yaşamın ne anlamı olabilir.
Ölümden sonra bir yaşam yoksa, iyilikte, yapsam kötüyle aynı sonu paylaşacaksam, kötülük yapıp iyiyle aynı sonu yaşayacaksam anlam nerede? Hitler olmakla Gandi olmak arasında en nihayetinde bir fark yoksa niçin iyilik yapmalıyım. Ben öldükten sonra eğer ebediyen yok olacaksam tüm bu savaşmalar niçin?
İşte bu Sartre’ın ifadesiyle bulantıya sebep oluyor. Sartre bu bulantıya karşı tüm belirlenimlerden kaçarak bireyin özgür iradesiyle anlamı yaratmasını istiyor. Eğer bu anlamı ben yarattıysam bunun ne ablamı olabilir? Kendi yarattığım bir çizgi roman kahramanına tapmaktan ne farkı var bunun?
Ne yaparsam yapayım öleceksem ne ahlakın ne etiğin ne iyinin ne de kötünün bir anlamı olabilir. Bunların hepsi bizim yarattığımız kurgudur.
Eğer egzistansiyalizm doğruysa kendi kendimize bırakılmışız demektir. Eğer determinizm varsa hiçbir özgür irademin olmadığı bir yaşamda robottan hiçbir farkın yok demektir.
Geriye tek bir seçenek kalıyor. Tanrı. Eğer Tanrı varsa ve Tanrı bana özgür irade verdiyse, beni sınıyorsa ve en sonunda ödül verecekse bu anlamlı olabilir. Peki öyleyse kötülük neden var? Tanrı bu kadar kötülüğe niçin izin veriyor. Tanrı niçin bizi test etmek istiyor? Başka bir türlü test etme imkânı yok muydu?
Gördüğünüz gibi nereye gitseniz bir çıkış yolu bulunmuyor. Nihilizme kaçsanız oda anlamlı değil. Her şeyin anlamsız olduğu bir evrende varlık niye var?
Ben her şeyin anlamsız olduğu bir evrenden ziyade her şeyin anlamlı olduğu bir evreni tercih ederim. Bir Tanrının olmasını, insana özgür irade vermesini ve erdemli olanları ödüllendirecek bir Tanrıyı…
İslam bu özellikleri karşılıyor derken onda da tam tatmin olamıyorsunuz. Tanrı herkesin tartışacağı bir kitap niye yolluyor? Niçin açık ve anlaşılır bir kitap yollamıyor? Herkesin kendi bakış açısına göre anladığı bir kitap niçin yollasın Tanrı?
Bu bulantı beni acıyla kıvrandırıyor. Nereye gitsem kapılar yüzüme kapanıyor. İnsanın Camus gibi isyan edesi geliyor. Ben tüm bu çaresizlikler karşısında isyan ederek çığlık atmak istiyorum. Ne Descartes’in dediği gibi düşünmek ne de Gidden’in dediği gibi hissetmek isyan etmek gibi bulantıyı geçirmiyor.
İsyan narkoz etkisi yaparak sadece bulantıyı geçiştiriyor. Tüm bu anlamsızlıklara karşı bir narkoz etkisi veriyor. Er ya da geç o labirentten çıkamayınca intihara koşmak büyük bir sevince dönüşüyor. Anlamın ve anlamsızlığın, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin olmadığı hiçlik hali. Sadece hiçlik..
Bu sebeple yaşama hakkı gibi doğal bir hak olmalıdır intihar. Varolmamı seçmediğim bir eylemde, var olmayı istemediğim bir yaşamı reddetme hakkımda olmalıdır. Bu bulantıya karşı hiçlik olma durumu büyük bir umuttur.
Ahmet Özkaya kimdir?
1993 yılı Kadıköy doğumludur. İlköğretim ve liseyi İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi coğrafya bölümünde bitirdikten sonra, Marmara Üniversitesi’nde Pedagojik formasyon eğitimi almıştır. Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü’nde tezli yüksek lisansa devam etmektedir. Post-Coğrafya ve İnsanın İsyanı kitaplarının yazarıdır. Ayrıca çeşitli dergilerde makaleler ve popüler bilim platformlarında yazılar yazmaktadır.