• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Eylül 24, 2023
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Levent Gültekin'den Akşener'e yanıt: Siyasetteki oyunu ve aktörlerini ifşa ediyorum

      Levent Gültekin'den Akşener'e yanıt: Siyasetteki oyunu ve aktörlerini ifşa ediyorum

      Bir hapishane mektubu ve AB'nin yolu nereden geçer?

      Bir hapishane mektubu ve AB'nin yolu nereden geçer?

      Ekrem İmamoğlu: İstanbul'da bu sene için susuzlukla karşı karşıya değiliz

      Ekrem İmamoğlu: İstanbul'da bu sene için susuzlukla karşı karşıya değiliz

      Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri'ne 6 Mayıs gözaltısı

      Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri'ne 6 Mayıs gözaltısı

    • Yaşam
      Avrupa Feodalizmi Nasıl Ortaya Çıktı ?

      Avrupa Feodalizmi Nasıl Ortaya Çıktı ?

      Turizmde tehlike çanları çalıyor

      Turizmde tehlike çanları çalıyor

      Çocukların bağışıklığını güçlendirmek için 4 altın kural

      Çocukların bağışıklığını güçlendirmek için 4 altın kural

      Beslenme yetersiz, çocuklar bodur

      Beslenme yetersiz, çocuklar bodur

    • Türkiye
      Levent Gültekin'den Akşener'e yanıt: Siyasetteki oyunu ve aktörlerini ifşa ediyorum

      Levent Gültekin'den Akşener'e yanıt: Siyasetteki oyunu ve aktörlerini ifşa ediyorum

      Eskişehir'de bazı okullar 6 bin TL aylık yemek ücreti istiyor: 'Bir tostu iki üç öğrenci paylaşıyor'

      Eskişehir'de bazı okullar 6 bin TL aylık yemek ücreti istiyor: 'Bir tostu iki üç öğrenci paylaşıyor'

      DİAYDER davası: İBB yöneticisi Yavuz Saltık beraat etti

      DİAYDER davası: İBB yöneticisi Yavuz Saltık beraat etti

      AFAD'dan olası Marmara depremi açıklaması: İstanbul için müdahale ve tahliye planı çok önemli

      AFAD'dan olası Marmara depremi açıklaması: İstanbul için müdahale ve tahliye planı çok önemli

    • Dünya
      Kremlin: Aliyev Putin'den özür diledi

      Kremlin: Aliyev Putin'den özür diledi

      Trump: Seçilirsem komünist ve Marksistlerin ABD'ye girişinin önüne geçeceğim

      Trump: Seçilirsem komünist ve Marksistlerin ABD'ye girişinin önüne geçeceğim

      ABD’de fentanil ölümlerinde tarihi artış: 'Benzeri görülmemiş aşırı doz krizi yarattı'

      ABD’de fentanil ölümlerinde tarihi artış: 'Benzeri görülmemiş aşırı doz krizi yarattı'

      Kürdistan’da İran cenderesi

      Kürdistan’da İran cenderesi

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Aklın Işığında Hakikate Yolculuk-(1)

      Aklın Işığında Hakikate Yolculuk-(1)

      Kur'an'da Yok !!! (2)

      Kur'an'da Yok !!! (2)

      Bir hapishane mektubu ve AB'nin yolu nereden geçer?

      Bir hapishane mektubu ve AB'nin yolu nereden geçer?

      AKP usulü tarih ders kitaplarında Gezi korkusu: Kitaba da yazsanız bu halk unutmaz!

      AKP usulü tarih ders kitaplarında Gezi korkusu: Kitaba da yazsanız bu halk unutmaz!

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Antikapitalist Müslümanlar'dan 1 Mayıs yürüyüşü

      Antikapitalist Müslümanlar'dan 1 Mayıs yürüyüşü

      Fatih Cami'nden 1 Mayıs'a yürüyüş

      Fatih Cami'nden 1 Mayıs'a yürüyüş

      Aleviler büyük kurultayda buluşuyor

      Aleviler büyük kurultayda buluşuyor

      R.İhsan Eliaçık'a Avrupa'da ödül

      R.İhsan Eliaçık'a Avrupa'da ödül

    • Fotoğraf & Karikatür
      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

    • Kitap & Dergi
      Haftanın öne çıkan kitapları

      Haftanın öne çıkan kitapları

      Hedef gösterilen Ataol Behramoğlu'nun Bitlis'teki okur buluşması engellendi

      Hedef gösterilen Ataol Behramoğlu'nun Bitlis'teki okur buluşması engellendi

      Komünist robotlar yaşam dünyamızı değiştirebilir mi?

      Komünist robotlar yaşam dünyamızı değiştirebilir mi?

      Beni Gör

      Beni Gör

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Yalın Alpay

Yalın Alpay

Nihilizmin ve nefretin estetiği: Thomas Bernhard romanları

Ağustos 15, 2021 Alıntı Yazılar 0 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Bernhard’ın romanları, bilindik romana hem biçem, hem de içerik açısından bir başkaldırıdır, geleneksel romanın hiçlenişidir. Avusturyalı bu özgün yazarın romanlarında okuyucu bir şeylerin eksik kaldığı hissine kapılır: güzel bir öykü yoktur, görkemli bir son yoktur. En geleneksel kurallar olan olayların gelişme örgüsü ile paragrafsal ve bölümsel parçalamalar yani pozitivist bir kurgu Bernhard’da tamamen yok edilir. Bernhard hiç paragraf kullanmaz ve romanlarını çeşitli bölümlere ayırmaz. Her türlü sınıflama ve gruplamayı reddeder, usun eşyayı mantıksal kategorilere ayırmasına bilinçli bir karşı çıkışla yaşamı bir bütün olarak algılar ve tüm bütünü okuyucuya sık geri dönüşlerle bir anda verir. Tüm roman aynı anda her yerden başlar ve aslında her yerde de biter. Bu yüzden Bernhard okuru romana istediği yerden başlayabilir ve istediği sayfaları yer değiştirebilir ve öykü yine de olay örgüsü bağlamında ilk halinden bir şey kaybetmez çünkü romanlarında bir olay örgüsü kurgulanmaz, romanları eylemsizdir.

Bernhard’ın yapıtları aniden biter, açık kalırlar, açıktırlar. Bernhard’ın anlattığı öyküleri başkasına anlatamayız; her anlatı, bizim parçaları bir araya getirme girişimimize direnirler. Bernhard’ın metinleriyle karşılaşan biri, onun yazım biçeminin türdeş olduğu izlenimine kapılacak ve bu nedenle Bernhard’ın farklı kitaplarındaki metinlerin kitaplar arası yer değiştirebileceği gibi, yapıtların içindeki cümleler de yapıt içerisinde sınırsızca yer değiştirebileceği kanısına kapılacaktır. Bununla birlikte onun metinlerinin tekdüzeliği, dikkati yoğun olan bir okuyucu için keşfedilecek bir farklılıklar diyarıdır.

Bir röportajında Bernhard bu tekdüzeliği çok özel yapan şeyi nitelemek için harika bir imge kullanır: “Beyaz bir duvara baktığınızda onun ne beyaz ne de çıplak olduğunu fark edersiniz. Eğer uzun bir süredir yalnızsanız ve yalnızlığa alışmışsanız ve yalnızlığa az çok idmanlıysanız, normal insanlar için (özsel olarak) çıplak olan yerlerde gittikçe farklı şeyler keşfetmeye başlarsınız. Duvarda çatlaklar, ince çatlaklar, engebeli yamalar, böcekler keşfedersiniz. Duvarlarda muazzam bir hareket vardır – gerçekte duvar ve bir kitabın sayfası tamamıyla birbirine benzer.” [1] Bu imgeyi ciddiye almak gerekir: Bernhard’ın metinleri beyaz bir duvardır ve onun çalışmalarını böyle bir tavırla incelemeye çağırılırız, duvardaki yarıkları, ince çatlakları, “muazzam hareket”i keşfeder gibi. Onda renklerin çeşitliliği tek renge indirgenmiştir, fresk silinerek beyaz bir duvarla yer değiştirmiştir ve okuyucu bu yüzden Bernhard’ı okurken beyaz bir zeminle ilgilenmek zorundadır.

Bernhard’ın biçemi bizi özellikle hırpalar çünkü onun düz yazısı gerçekçi metinler için kullandığımız ölçütlerle ölçülemez. Kendisi de metinleri için her fırstta şunu vurgulamıştır: “Benim kitaplarımda her şey yapmadır”. Şeyleri ayırt edilebilir kılmak istediğinden şeylerin biçimlerini bozar, çarpıtır, yani abartırdı. Onun kahramanları her kurumu ve kavramı eleştirirken yerden yere vururlar. Eleştirilen şey daima en çürümüş ve en aşağılık olan şeydir. Bir süre sonra okuyucu bu dünyada en çürümüş ve en aşağılık olmayanın ne olduğunu kendisine sormaya başlar. Bernhard’ın yaptığı şey tam da sürekli abartmakla, gerçekte gerçekliğin ne denli kötü olduğunu gözler önüne sermektir. “Kötü gerçekliğin” yalnızca abartma sanatıyla sergilenebileceğini ve bunun ayrıca estetik bir duruş olduğunu düşünür. 1986 yılında yazdığı Yok Etme romanında, yaşamı sırasında bastırdığı son büyük yapıtında Bernhard abartma sanatından bahseder ve der ki: “Abartma yeteneğimiz olmasaydı (…) korkunç can sıkıcı bir yaşama mahkum olurduk, artık varolmaya değmeyen bir var oluşa. Ve ben abartma yeteneğimi akıl almaz bir düzeye çıkardım. Bir şeyi anlaşılabilir kılmak için, abartmak zorundayız (…) yalnızca abartma somutlaştırır.” [2]

Bernhard’ın en vurucu biçimsel yeniliklerinden biri, anlatı yöntemi olarak tüm yapıta dağılmış olan tekrarları kullanışıdır. Bernhard’ın metinlerindeki sabır, ifadelerdeki ısrar, tekrarlamalar ve helezonluk, anlatılan süreci ilerletmeye değil, sürecin kendisine geri dönmek üzerine kuruludur. Bu geri dönüşler yani tekrarlamalar üç şekilde incelenebilir. Öncelikle Bernhard öz olarak aynı olan öyküyü her bir romanında tekrar tekrar yeniden anlatır. İkinci olarak, bu romanların tümünde her önemli sözcüğü ya da cümleyi bıkıp usanmadan birçok kez tekrar eder. Son olarak öyküleri daima asıl karakterin konuşmalarını aynen aktaran başka şahısların ağzından anlatır. Yani kitabın ana anlatıcısı, asıl karakterin söylediklerini tekrar etmiş olur.

Asıl karakterin sözlerini tekrarlayan kişi, yani kitabın ana anlatıcısı, tüm Bernhard romanlarında, asıl karakterin baskın kişiliğiyle iletişim kurarken kendi özgün kişiliğini kaybetme korkusunu sık sık okuyucuya iletir. Tüm kitap baskın karakterle, ondan etkilenen ve yaşamının belli bir döneminde o karakterin etkisine girmiş olan anlatıcı arasındaki rabıta içinde geçer. Bu yüzden aslında tüm Bernhard romanları her seferinde aynı felsefeyi yansıtan bir monologdur.

Bernhard’ın odaklandığı ana karakterler kültürlü, hali vakti yerinde olan, atalarından kalan miras dolayısıyla çalışmak zorunda olmayan ve tüm vaktini kitap okuyarak, yalnız başına yürüyüşlere çıkarak, dünya ve ölüm üzerine düşünerek ve sonra da bu düşüncelerini öykünün anlatıcısı olan kişiye aktaran huzursuz ve insanlardan kaçarak toplum dışı bir yaşam sürdüren kişilerdir.

Bernhard’ın asıl karakterleri kendileri için hem hapishane, hem de bir sığınak anlamı taşıyan kapalı yerlerde yaşarlar. Bu kişilerin kalabalığı, şehir yaşantısını arkalarında bırakıp, buraları terk etmeleri ve tenha, dar vadilere, kıra sığınmaları onların yaşamla olan sorunlarında hemen hiçbir değişiklik yapmaz. Böylece bir yanda iğrenç bir şehir tasavvuru yapılırken, kırsalın da ondan hiç aşağı kalır yanı olmadığı defalarca vurgulanır. İnsanın kaçacak, sığınacak hiçbir yeri yoktur.

Şehri “sakinlerinin kalıtım ya da bulaşma yoluyla kaptıkları ölümcül bir hastalık” olarak betimleyen Bernhard, şehirde yaşayanların eğer doğru zamanda buradan ayrılmayı başaramamaları durumunda, önünde sonunda ya doğrudan veya dolaylı olarak intihar edeceklerini ya da piskoposluk kokan mimarisiyle ve politika ve Katolikliğin ahmakça bir karışımı olan bu ölümcül toprakta yavaş yavaş ve perişan bir şekilde öleceklerini söyler. Ona göre şehre biraz aşina olan herkes bilir ki, yüzeyde o bir hayal ve arzu mezarlığıdır, oysa altı dehşet vericidir. [3]

Şehri böyle tanımlamasına karşın, Bernhard’da şehrin tümleyeni olan köy ve kırsal kesim betimlemeleri de aynı derecede serttir. [4] Üstelik bu saldırı Avusturya şehirlerine olan saldırılarından daha Avusturya karşıtıdır. Çünkü Avusturya geleneksel olarak kendisini güzel doğa çevresiyle tanımlanmış görmek isteyen bir ülkedir. Doğa az çok Avusturya kimliğinin garantörüdür ve bu güzel doğa bu doğal çevrede yaşayan insanların da iyi insanlar olduğunu garanti eder. Bu insanların iyi olmaları kadar da, doğa iyi ve güzeldir. Yani bu döngüsel argümanda doğa, Avusturyalı kimliği için bir tasdik edici konumundadır.

Doğa Bernhard için tek kelimeyle “çürük”tür. Kırsal alanda her şey çürüktür. Kırsal alan insanlarının daha değerli olduklarını kabul etmek büyük bir yanılgıdır. Onlar günümüzün altinsanlarıdır. Genel olarak kırsal alanın kendisi şehirden daha bozulmuş, daha düşkünleşmiş, çok daha düşkünleşmiştir. Fazladan bir döküntüdür kırsal alan nüfusu. [5] Kırsalda yaşayan kişi zamanla aptallaşır, orası tatsız tuzsuz bir yerdir ve yalnızca sağlığa zarar verir. [6]

Alman ve Avusturya edebiyatında mutlu insanların yaşadığı güzel doğa ve köy imajına saldıran Bernhard romantik edebiyatın insanın kirletmediği saflık sembolü olarak ele aldığı doğayı hastalıklı ve çirkin bir dünya olarak resmeder. Böylece insanın kendini kurtarabilmesi için doğaya kaçış da bir çözüm olmaktan çıkar.

Bernhard’da dünyanın tüm huzursuzluklarından, acılarından ve ağrılarından yalnızca tek bir kurtuluş yolu vardır: ölüm… Kendi kendini imha eden dünyada zaten her şey ölüme yönlenmiştir. Bu dünyada varolabilmek demek ise akla aşırı derecede yüklenen bir konsantrasyonla düşünmek, bunun sonucu olarak da giderek insanlardan uzaklaşmak, dayanılmaz bir yalnızlık içinde tükenmektir. Bu insanın düşüncelerini anlatma denemesi, kendisini çok zorlar. Derdini anlatamama, insanın kullandığı kelimelerin bile tahrip aracına dönüşmesine yol açar. Artık iç dünyanın, baskı yapan dış dünyaya karşı ümitsiz direnişi vardır. Bu nedenle Bernhard kahramanlarının ağzından “Doğmak mutsuzluktur (…) yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu.” [7] “Ancak ölüm olabilir, büyük ağrıların sonu. Ölüm her şeyden kurtulmak anlamına geliyor; özellikle kendi kendimden (…). Ölümle yaptığım anlaşma iki taraf için de olabildiğince avantajlı ve mükemmel” gibi sözleri sık sık okuyucuya aktarır. [8]

Bernhard’ın 1968 yılında Avusturya Ulusal Edebiyat Ödülünü kazandığında, ödül töreninde yaptığı ünlü sözleri burada hatırlatmakta yarar var: “Ölüm düşünüldüğünde, geriye kalan her şey saçmalıktır.” [9]

—

Kaynakça

[1] Schmidt-Dengler, W. (2001) “Thomas Bernhard: The Portrait of the Author as an Artist of Exaggeration”, A Symposium on the Austrian Writer Thomas Bernhard, Tel Aviv University, The Institute for German History,  Ocak 18

[2] Bernhard, T. (2005) Yok Etme (Çev. Duru, S.) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.80, 81

[3] Bernhard, T. (1993) Gathering Evidence, (Çev. McLintock, D.) Vintage Boks, New York, s.79

[4] Bernhard, T. (2004) Bitik Adam, (Çev. Duru, S.) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.21

[5] Bernhard, T. (2006) Don, (Çev. Tüzel, M.) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.137,138

[6] Bernhard. T. (2004) Bitik Adam, s.24

[7] Bernhard. T. (2004) Bitik Adam, s.48

[8] Bernhard, T. (2001) Eski Ustalar, (Çev. Duru, S.) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.18; Bernhard, T. (2006) Don, s.79

[9] Cousineau, T. (2001) “Thomas Bernhard”, Review of Contemporary Fiction, Vol.21, No.2

  • Kaynak politikyol

Yorumunuzu bırakın

İlgili Haberler

Alıntı Yazılar

Ellerindeki boş tencereyi de kaybetmekle korkutuldular!

Ellerinde boş tencere vardı; bırakın bu boş tencerenin dolusunu talep etmek, “terör” ve kaos...
Alıntı Yazılar

Peki bu terörün sahibi kim?

“Şiddet ancak yalanla gizlenebilir, yalan ise ancak şiddetle...
Alıntı Yazılar

Erdoğan’ın final sezonunda Suriye ve Kürtleri ne bekliyor?

Sandık badiresinden sonra Erdoğan’ın iktidarını uzatmasına yarayan düşmanlıktan geri dönmesi...

ZAMAN AKIŞI

Eyl 23 13:22
Sağlık

Prof. Dr. Canan Karatay üstüne basa basa önerdi: Bunu yiyen bir daha ekmek yemeyecek, sınırsızca tüketin

Eyl 23 13:16

Baş ağrısı sebebi çene eklem rahatsızlıkları olabilir!

Eyl 23 13:05
Gündem

Avrupa Feodalizmi Nasıl Ortaya Çıktı ?

Eyl 23 11:34
Gündem

Levent Gültekin’den Akşener’e yanıt: Siyasetteki oyunu ve aktörlerini ifşa ediyorum

Eyl 23 11:22
Ekonomi

Çay üretimi riskte

Eyl 23 11:20
Ekonomi

Binlerce şirket kepenk indirdi

Eyl 22 16:58
Gündem

Eskişehir’de bazı okullar 6 bin TL aylık yemek ücreti istiyor: ‘Bir tostu iki üç öğrenci paylaşıyor’

Eyl 22 16:29
Ekonomi

4 ayda 2150 puan

Eyl 22 14:02
Gündem

Turizmde tehlike çanları çalıyor

Eyl 22 11:28
Gündem

DİAYDER davası: İBB yöneticisi Yavuz Saltık beraat etti

Eyl 21 20:00
Arkasayfa

Aklın Işığında Hakikate Yolculuk-(1)

Eyl 21 16:12
Arkasayfa

Kur’an’da Yok !!! (2)

Eyl 21 14:38
Arkasayfa

Bir hapishane mektubu ve AB’nin yolu nereden geçer?

Eyl 21 13:12
Gündem

Kremlin: Aliyev Putin’den özür diledi

Eyl 21 12:43
Gündem

Ekrem İmamoğlu: İstanbul’da bu sene için susuzlukla karşı karşıya değiliz

Eyl 21 12:40
Gündem

Trump: Seçilirsem komünist ve Marksistlerin ABD’ye girişinin önüne geçeceğim

Eyl 21 12:35
Gündem

AFAD’dan olası Marmara depremi açıklaması: İstanbul için müdahale ve tahliye planı çok önemli

Eyl 21 12:09
Gündem

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri’ne 6 Mayıs gözaltısı

Eyl 21 12:05
Gündem

Hrant Dink davasının tek tutuklu sanığı Adem Sağlam tahliye edildi

Eyl 21 11:58
Kültür & Sanat

Dünya oyuncu örgütleri İstanbul’da buluşuyor!

Eyl 21 11:49
Gündem

Saray bir günde 15 milyon TL harcadı

Eyl 21 11:47
Gündem

Özgür Özel’den ‘İstanbul İl Kongresi’ tepkisi: Bundan çok ciddi rahatsızlık duyuyoruz

Eyl 21 11:42
Arkasayfa

AKP usulü tarih ders kitaplarında Gezi korkusu: Kitaba da yazsanız bu halk unutmaz!

Eyl 21 10:53
Gündem

Masum değilsiniz hiçbiriniz

Eyl 21 10:42
Gündem

Çantanın içinden yoksulluk çıktı

Eyl 19 12:11
Bilim & Teknoloji

Alzheimer hastalığının 10 erken sinyali nelerdir?

Eyl 19 12:06
Bilim & Teknoloji

Ürkütücü canlandırma: Dünya’nın son anlarında neler olacak?

Eyl 19 11:40
Gündem

ABD’de fentanil ölümlerinde tarihi artış: ‘Benzeri görülmemiş aşırı doz krizi yarattı’

Eyl 19 11:26
Gündem

Çocukların bağışıklığını güçlendirmek için 4 altın kural

Eyl 19 10:36
Arkasayfa

Sezgin Tanrıkulu bu ülkenin vicdanıdır…