Kılıçdaroğlu’nun, son on yılda kendi muhasebesini yaparak ilerleyen tek siyasî lider olduğunu düşünüyorum, samimiyetine inanıyorum. Bu yüzden içim rahat, bağrıma taş basmadan, mecburiyetten değil bilinçli ve gönülden tercih olarak Kılıçdaroğlu diyorum
Bu yazıyı yazmakta, hele de başlığını koymakta kararsız kaldım. Ben de sevgili Hakan Aksay gibi kendi özelimi ilgilendiren/açıklayan bir yazıya hakkım olmadığını, bunun okuru ilgilendirmediğini düşünüyordum. Sonra Hakan’ın yazısından cesaret aldım, samimiyetin gücüne sağındım.
83 yıldır bu ülkede yaşamış, kişiliğinizi bu ortamda şekillendirmiş, yanlışlarınızla doğrularınızla toplumsal-siyasal akış içinde yer almış, tam başaramadıysanız bile, her şey daha iyi, daha adil, daha güzel olsun diye çabalamış biri iseniz çok şey görüp geçirmiş, çok umutlanmış, çok hayal kırıklığına uğramış, çok örselenmiş, epeyce acı çekmişsinizdir. Türkiye insanı, özellikle de Türkiye aydını, son demlerinde, “Bir ömür boyunca böyle olsun diye çabalamamıştım, hayal ettiğim ülke bu değildi,” duygusuna kapılır çoğunlukla. Yenilgi, en azından başarısızlık, duygusudur bu. Kurtulmanın tek ilacı pes etmeden devam etmektir. Beckett’in Godot’yu Beklerken oyunundaki ünlü replikle: “Hep denedin, hep yenildin, olsun! Yine dene, yine yenil, daha iyi yenil!”
Belki de bu buruk, kekremsi tat sadece bize özgü değildir, beterleri de yaşanmıştır, bilmiyorum. Ben kendimi, kendi çevremi, sadece kendi kuşağımın macerasını değil son 100 yıllık tarihimizden tanıklıkları değerlendirerek bu sonuca varıyorum.
Seçimden çok daha fazla bir şey olan 14 Mayıs’ın arifesinde…
İki gün sonra 14 Mayıs. Sandığa gidip oy kullanacağız. Bu seçimlere ilişkin her şey yazıldı, söylendi, konuşuldu. Her bilinçli seçmen -hangi ittifaktan, hangi partiden, hangi çevreden olursa olsun, ister bu iktidarı ister muhalefeti desteklesin- bu seçimlerin öncekilere benzemediğinin, oylarıyla ülkenin kaderini, kendisinin bugününü, çocuklarının geleceğini belirleyeceğinin farkında.
Ben de bir yurttaş, bir seçmen olarak oyumu değişimden, umuttan, gelecekten yana kullanacağım. Bu dünyadan çekip gitmeden önce yeni bir yenilgi yaşamak, “bu ülkeden bir halt olmaz,” duygusuna kapılmak istemiyorum. Hele de artık mücadele gücüm ve zamanım azalmışken kötülüğün, ilkelliğin, ahlaksızlığın, karanlığın kazanmasına hiç râzı değilim.
Bu yüzden de: ince hesaplara, armuda sap üzüme çöp takmaya, raf ömrü tükenmiş sağ-sol hamasete, uzlaşmazlığı ilkelilik ve devrimcilik sanan psikolojiye kapılmadan elimdeki tek silah olan oyumu, bağrıma taş basmaya gerek kalmadan, içim rahat ve ferah olarak kullanacağım.
Oyum Kılıçdaroğlu’na çünkü:
Hayır, Millet İttifakı’nın Emek ve Özgürlük İttifakı tarafından da desteklenen ortak adayı olduğu için değil. Kendini aşabildiği ve kendi partisini de elinden geldiğince ileri taşıyabildiği için; kendini hak-hukuk-eşitlikten yana ilerletme, değiştirme becerisini gösterdiği için; -utangaçça da olsa- tabular kovanına çomak sokmaya cesaret edebildiği, Alevi olduğunu göğsünü gere gere ilan ettiği, Kürt ve Kürt siyasal hareketi düşmanlığından korunduğu için; helalleşme sorumluluğu taşıdığı için, en önemlisi de egosu şişkin, narsist ve hırslı olmadığı, çatışmacı değil uzlaşmacı olduğu, hele hele sabrı ve tahammül gücü için.
Kılıçdaroğlu’nun, son on yılda kendi muhasebesini yaparak ilerleyen tek siyasî lider olduğunu düşünüyorum, samimiyetine inanıyorum. Bu yüzden içim rahat, bağrıma taş basmadan, mecburiyetten değil bilinçli ve gönülden tercih olarak Kılıçdaroğlu diyorum.
Ads by Kiosked
Neden Yeşil Sol Parti?
Oyumu İstanbul 2. Bölge’de kullanacağım. Yeşil Sol Parti’ye, yani HDP’ye oy vereceğim. Çünkü ülkenin çatışma ortamından çıkmasının, yaralarını sarmaya başlamasının, toplumun normalleşmesinin önkoşulunun demokratikleşme olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de demokratikleşme: başta Kürt sorunu olmak üzere etnik, kültürel, dinsel, mezhepsel sınıfsal sorunların her türlü ayrımcılığı reddeden özgür ve eşitlikçi bir ortamda tartışılabilmesi ve çözülmesi demektir. Ülkenin bütün siyasal yapılanmaları, partileri, akımları arasında Yeşil Sol Parti = HDP’nin bu sorunu iliğinde kemiğinde duyarak ve toplumsal uzlaşmayla çözmeye en yakın ve yatkın parti olduğunu düşünüyorum.
Partiye ve Kürt toplumuna giderek hâkim olan Demirtaş çizgisi YSP’nin güvencesi olarak görülüyor. Seçime doğru giden süreçte HDP’nin son iki yıllık sorumlu, ilkeli ve uzlaşmacı siyaseti gelecek için umut vaad ediyor. Önümüzdeki dönemde Meclis’e güçlü şekilde girmesi halinde, Yeşil Sol Parti Millet İttifakı’nın kimi ortaklarından kaynaklanan şoven milliyetçi- devletçi- sağ siyaset çizgisinin karşısında demokratik siyasetin sesi ve kaldıracı olabilir.
Seçimlere bağımsız olarak veya kendi ittifaklarıyla katılacak sosyalist sol partiler/gruplar, devrim programlarını ve söylemlerini normalleşmenin ve demokratikleşmenin önüne koyduklarından, dönemin ruhunu ve ihtiyacını ıskalamış görünüyorlar. Ayrıca Türk solunun ulusalcı damarı -ki bu damarı besleyen kan Kürt çekincesidir- bundan en arınmış sanılanlarda bile kendini gösteriyor. Hiç umulmadık anda zurna zırt diyor, en ummadığınız ağızdan çıkan sözler -ne kadar özür dilense- gerçek düşünceyi ayân ediyor.
Sonuç ne olursa olsun biz çoktan kazandık
Bizler: Türkiye’de hak, hukuk, adalet, barış, demokrasi, fırsat eşitliği, eşit yurttaşlık isteyenler, yalanın talanın, ahlaksız siyasetin, kin ve nefret söyleminin son ermesini özleyenler seçimlerin sonucu ne olursa olsun şimdiden kazandık. Uzun zamandan bu yana ilk kez meydanlar kazanma umuduyla, değiştirme azmiyle, aydınlık yarınlar coşkusuyla, “yine bahar gelecek” diye inliyor. Korku duvarı aşılıyor. Birlik ve uzlaşmanın değeri hayatla denenerek kavranıyor.
Toplumun çoğunluğu bir kez bu coşkuya kapılmışsa, geleceğine kendi tercihi, kendi oyuyla yön verebileceği umudunu kazanmışsa artık vazgeçmez, vazgeçmemelidir. Hakan Aksay’ın yazısına ve duygularına atıfla, eşik aşıldı diyorum ben. Belki şu anda farkında değiliz, belki seçimlerin sonucu ne olacak diye kaygılanıyor, heyecanlanıyoruz. Ama ben biliyorum ki eşik bir kez aşılmışsa ileriye doğru gidiş artık engellenemez. Bugün bütün güçleriyle, bütün hukuksuzlukları ve belden aşağı hamleleriyle engellemeye çalışsalar yarın sel daha da büyür, engelleri yıka yıka su yatağına kavuşur.
İyimserim. İyimserliğim seçim sonuçlarından umutlu olmak kadar, sonuç ne olursa olsun rüzgârların değişimden yana esmeye başlamasından kaynaklanıyor. Rüzgârın seçim gecesi durmasına izin vermezsek, başlamış olan umuda yürüyüşü sürdürebilirsek, seçim sonuçlarından bağımsız olarak kazanan biz olacağız.