15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilân edilen OHAL, her geçen gün daha fazla mağduriyetlere sebep oluyor. Hak, hukuk ve adalet askıya alınmış, yerini tamamen hukuksuz ve keyfi bir idareye bırakmıştır.
Bunca haksızlık ve hukuksuzluklara karşılık İslamî camiada genel bir duyarsızlıkta gözlerden kaçmamaktadır. Bahane olarak kabul edilmese bile bunun “korku” unsuru ve medya narkozunun etkisi gibi çeşitli sebeplerini sayabiliriz.
Nihayet bu kadar mağduriyetlere karşı mütedeyyin çevreden güçlü bir ses çıkabildi. Geçtiğimiz hafta vicdanlı Müslümanların bir araya gelip oluşturdukları Hak ve Adalet Platformu “OHAL Mağduriyetleri Araştırma Raporu”nu yayınladı. İki aydan fazla süren bir çalışmanın sonunda 2.173 kişinin katılımıyla şimdiye kadar OHAL sürecinde yaşanan toplumsal, ekonomik, hukuksal ve hak ihlalleri üzerine en kapsamlı, ayrıntılı, nitelikli ve bilimsel verilere sahip raporda oldukça çarpıcı sonuçlar var. Rapor, yaşanan zulüm, baskı ve hak ihlallerinin sosyal boyutlarını, bireye ve topluma yaşattığı travmaları gözler önüne seriyor. Mağdur mesajlarını da içererek 500 sayfaya yakın geniş hacimli bir çalışma olmuş. Tüm bu ayrıntılı veriler daha da genişletilerek, yarına dair bizlere yol gösterici olacaktır.
Raporda yer alan bazı önemli veriler şöyle:
– Katılımcıların eğitim düzeyi %92 gibi yüksek bir oranla en az yüksekokul mezunu.
– İnanç olarak %95’i Müslüman ve Sünni olarak ifade ediyor.
– %64’ü kendilerini Muhafazakâr, Demokrat ya da Milliyetçi olarak tanımlıyor.
– En büyük sıkıntı ise %92 ekonomik, psikolojik ve sosyal dışlanma şeklinde ifade edilmiştir.
– İşten atılanların %57’si eğitim, %33’ü hizmet, güvenlik ve sağlık çalışanı.
– Katılımcıların %93’ü OHAL’in ‘sıradan vatandaşların’ hayatını da etkilediğini düşünmektedir.
Rapor, her ne kadar duygusal değil bilimsel bir araştırma niteliği taşısa da özellikle mağdur mesajlarını okuyunca hüzünlenmemek elde değil. Hayata dokunan acılara ve içimiz buruk bir şekilde insanların birbirlerine kırdırılmasına tanıklık ediyoruz. Tüm bu mağduriyetler sanal değil, tamamen bugünün Türkiye’sinde yaşanan gerçekler. Oysa insan ve Müslüman olmak, başkalarının acılarını kendine dert edinme gibi bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bunca zulümlere zincir halkaları gibi adım adım geldik. Zulüm yapanlar her ne kadar güçlü de olsa, haklı değiller. Mazlumlar her ne kadar zayıfta olsa yine de haklı olmanın gururu içindeler.
Araştırma ile ilgili olarak kendisi de kamu görevinden ihraç edilen ve Türkiye’nin uzun yıllardır insan hakları mücadelesinden tanıdığı Hak ve Adalet Platformu (HAP) sözcüsü Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu; “Türkiye’de yıllardır insan hakları sorunları var, ama en yoğun ihlalleri OHAL ve KHK’ların sebep olduğu haksızlıklar ile yaşadık. Raporda gerçekten bir buçuk yıldır neler yaşanmış görürsünüz. Okumaya yüreğiniz dayanır mı bilemiyorum. Ne vahşetler ne hukuksuzluklar yaşanmış. Vatandaşlar olarak OHAL devleti değil, hukuk devleti istiyoruz” ifadelerinde bulunuyor.
Özellikle raporun sonunda yer alan mağdurların kendi yaşamlarından örneklerle ifade ettikleri mesajlar bunca zulmü tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Yazının başlığına da kaynaklık eden bir ifade ahlak ve vicdan sahibi herkesi derinden sarsan bir mesajdır; İnsan kalmakta direniyoruz. Yine birçok mesajda “İslamî camianın sessizliği ve tepkisizliği”, “Muhafazakâr kesimin zulümlere karşı gerekli duruşu göstermemesi”, “Dini gruplara öfke ve nefret” ifadeleri Müslümanlar içinde ciddi bir yüzleşme sebebi olmalıdır. Şu ifadeler çok şeyi özetliyor: “Ahirete inanmayı ne zaman bıraktı bu insanlar”, “Dinin menfi manada kullanıldığında insanları canavarlaştırdığını gördüm.”
En büyük insanlık yolu olan bir dine tabi olmak, hakiki Müslüman olmayı gerektirir. Oysa insanlığı yitirince Müslüman kalmak da zor olacaktır. Bugün insanlık adına hak din olan İslam’a inanan Müslümanlar olarak birinci vazife; zulmü yapan her kim olursa olsun karşısında durmak ve mazlum her kim olursa olsun yanında olmaktır. Bu zulüm ve baskı dönemi tarihe kara bir leke olarak düşecektir. Çare ise; hak, hukuk, adalet ve özgürlükler temelinde tüm “mahalle” sınırlarını ortadan kaldırarak birlik olmak ve insanlık için Müslüman kalmakta direnmektir!
Ahmet Tuna