“Zürriyetinden olan çocukların hiçbirini Molek’e kurban etmek (ateşten geçirmek) için vermeyeceksin.” (Levililer 18-21)
Hz. İbrahim’e gönderilen vahiyle, insan kurban etmek yasaklanmıştır. Böylece ‘Kurban etmek’ düşüncesi, eşitleyici ve paylaşımcı bir mantıkla insanileştirilmiştir. Oldukça yaşlı olan Hz. İbrahim ve eşi Sara, Allah’a yakararak bir erkek evlat isterler. Allah bu dualarını duyarak, onlara bir erkek evlat vaad eder. Çocuk doğduğunda Sara, “Allah benim yüzümü güldürdü, bu doğumu her işiten de benimle beraber gülecektir.” (21:6 Tevrat) demiştir. İshak adı da, gülmek anlamındadır. Aynı çatı altında Mısırlı Cariye Hacer ve Hz.İbrahim’in oğlu İsmail’de yaşamaktadır. Sara, bir süre sonra İsmail’i kıskanmaya başlar ve İshak’ın sütten kesilmesi sonrasında, annesiyle beraber evden kovulmaları için Hz. İbrahim’e baskı yapar. Hacer, büyük ihtimalle İshak’ın da sütannesidir.
Hz İbrahim’in biyolojik soyunun kimden devam ettiği konusu açık olduğu halde, dünyevi miras ile ilahi/tanrısal mirasın hangi oğuldan devam edeceği konusu, bir çekişme ve paylaşım sorunu doğurmuştur. Hz İbrahim’in zürriyetini ilelebet devam ettirmek için Allah, Hz. İbrahim’le bir ittifak yapmıştır. Ancak “doğal oğul” olan İsmail ile Sara tarafından “meşru oğul” sayılan İshak arasında, dünyevi erk ile ilahi erkin, İsmail ya da İshak üzerinden bir sonraki kuşağa aktarılması noktasında Sara’nın kıskançlığından dolayı bir çatışma doğmuştur. Allah’ın talepleri, öğütleri ve kaygıları, çoğu zaman insanların dünyevi çıkarları ve tutkularıyla çatışmıştır. Meşru evliliğin meşru anası Sara, anaç kıskançlığı ile kendisini ‘ulusların anası’ olarak görmek istemiştir.
“Ve çocuk büyüdü ve sütten kesildi. (…) Ve Sara, Mısır’lı Hacer’in İbrahim’den olma oğlu İsmail’in güldüğünü gördü ve İbrahim’e dedi: Bu cariye ile oğlunu dışarı at, bu cariyenin oğlu benim oğlum İshak’ın mirasına ortak olmasın.” – Tevrat Yar… 21.9-10
Tevrat’ın anlatımında Hz. İbrahim, Karısının kıskançlığına ve dünyevi hırsına boyun eğerek, Hacer ile İsmail’i çölde bırakacaktır. Bunun en açık anlamı, kurbanın da kurban edileceği yani kurban edilmenin tamamen ortadan kalkacağı ileri bir aşamanın henüz gelmediğidir. Allah, insan kurban edilmesini İbrahim vasıtasıyla durdurmuştur. Ancak Hacer ile İsmail’in ötekileştirilerek çöle terk edilmesi tartışılması gereken bir noktadır.
Tevrat’ın Yaratılış bölümünde Allah, Musa’ya “Bütün ilk doğanları bana adayacaksın/takdis edeceksin. İsrail oğulları arasında, insanlardan olsun hayvanlardan olsun her rahmin ilk ürünü bana aittir.” demektedir – (Yar… 13: 1-2)
Tevrat’a göre,i İshak kurban edilmemiş ama adanmıştır. İsmail ise ilk doğan olduğu halde Allah ile olan antlaşmanın dışında bırakılarak “meşru olmayan” bir oğul sayılmış ve adanmamıştır. İshak, Allah’ın mührünü, ittifakını peygamberlik soyunu, miras paylaşımı olmaksızın tek başına taşıyacaktır. Bunun en açık anlamı, İsmail’in İshak’ın zürriyet olarak kurtarılması için, bir bedel olarak kurban verilmiş olmasıdır.
İnsanlık tarihindeki töresel kurban yasasının Tevrat’ta işlenişi bir evrime ve dönüşüme tabi tutulmuştur. “ Musa: Firavun bizi salıvermemekte diretince, Rab Mısır’da hayvanların ve insanların bütün ilk doğanlarını öldürdü. İşte bunun için hayvanların ilk doğan yavrularını Rab’be kurban ediyoruz ve ilk doğan erkek çocuklarımızın bedelini ise bir hayvanla ödüyoruz” (Tevrat – Çıkış 13:15)
İbrahim’in Hacer’den doğan ilk oğlu İsmail’in bedeli, hayvan kurban ederek ödenmemiştir. İsmail, hayvanların ilk doğan erkek yavrusu gibi, başka bir ilk doğan İshak’ın gelecek üzerindeki egemenliğinin bedeli olarak, sonradan çölde bir okçu haline getirilip kurtulmuş bile olsa, çölde giderek silinen anasıyla birlikte sanki kurban edilmiştir. Ancak yine de Tevrat’ın Yaratılış bölümünde İsmail’in de 137 yıl yaşadığı ve ardında 12 kabilenin reisi olmuş olan 12 oğul bıraktığı belirtilir. İslam’a göre ise ittifaka dâhil olmayan Cariye Hacer ve İsmail çöle terk edilmemiş, silinmemiş ve büyük bir dönüşümle Allah tarafından hak ettikleri şekilde ödüllendirilmişlerdir.
İslam inancında Hz.İbrahim’in Hacer ile İsmail’i alıp çölde bıraktığı yer, bugünkü Mekke kentinin bulunduğu yerdir. Hacer’in bitkin düştüğü ve İsmail’i bırakıp su aradığı, ikisi arasında koşup durduğu Safa ve Merve tepeleri, bugün İslam’ın kutsal saydığı yerlerdir. Meleğin aracılığı ile açığa çıkan su Zemzem suyudur. İslam inancına göre İbrahim, Hacer ile İsmail’i tamamen bırakmamış ve zaman içinde gelip onları ziyaret etmiştir. İbrahim, oğluna ok yapmayı ve ok atmayı öğretmiştir. Hz. İbrahim ve İsmail, Allah için bir ev yapmaya karar verdiklerinde, baba oğul birlikte Kâbe’nin eski temellerini bularak, o temelleri yenilemiş ve temelleri yükseltip Kâbe’yi inşa etmişlerdir. (Bakara 124-129) Hz. İbrahim, Hacer-i Esved taşını (Kara taşı) Ebu Kubeys dağından getirip, tavafa başlangıç işareti olarak şimdiki bulunduğu yere koymuştur. İshak’tan Yakup ve ondan da İsrailoğullarının 12 kolunun doğduğu rivayet edilir. İsmail’den ise Hicaz bölgesine yerleşen Kureyş kabilesinin doğduğu rivayet edilir.
Adilmedya