Kürt tarihinde en önemli örgütlenme motivasyonu savunma ve güvenlik eksenlidir. Aşiret yapıları bu ihtiyacın eseridir. Son yüzyıl boyunca içinde yaşadıkları ülke yönetimleri ile ilişkilerinin belirleyeni de, güvenlik hakkının hayat bulma düzeyidir.
Yaşama hakkı diğer tüm insan haklarının olmazsa olmazıdır. Haklar arasında bir hiyerarşi kurmanın yanlışlığına rağmen yaşama hakkından sonra en kritik alan ifade özgürlüğüdür. Anadil hakkının kullanımı bir boyutu ile ifade özgürlüğünün önemli bir parçasıdır.
Meşru olduğuna inanılan bir hakkın yasal statüye kavuşmasında bilerek suç işleme anlamında sivil itaatsizlik önemli bir hak arama yöntemidir. Anadil ile eğitim konusunun sadece özel okullarla sınırlı tutulmasına karşı halk bir irade ortaya koyuyorsa, topluma ve hukuka saygılı bir yönetimin görevi bu talebe uygun davranmak, bu yönde düzenlemeler yapmaktır. Bunu yapmıyor yada yapamıyor olması bile fiili güç kullanımını meşrulaştırmaz. Eğer açılan okullar yasal mevzuata aykırı ise mühürlemek ve yargılama sürecini beklemek, değil hukuk devleti kanun devletinin bile asgari sorumluluğudur. Hala kanun devletinin bile gerisinde adeta polis devleti uygulamalarına şahit olduğumuzu, iktidar temsilcilerinin de bunu savunmaya çalıştığını görmeliyiz.
Bu nedenle IŞİD’e göz yuman uygulamalar nasıl çözüm arayışını sabote edebilecek bir tutumsa, açılan okullara yönelik sert müdahale de henüz eşitlikçi ve özgürlükçü bir barışa tahammülün olmadığını göstermektedir.
Zorunlu din derslerini AİHM’nin baskısı ile çözmek zorunda kalacak bir ülkenin, IŞİD ile ilişkilerini de NATO baskısı ile zayıflatması, kendi halkının iradesine ne derece saygılı olduğunu ortaya koymaktadır.
IŞİD’e verilen desteğin yada en hafif ifade ile göz yummanın toplumsal bir desteğe dayanmadığı açıktır. Bu dış politikanın bizzat iktidar partisi tabanında bile rahatsızlık ve endişe oluşturduğu bilinirken, bu konuda ciddi bir adımın atılamıyor olması aslında rehin alınma halidir.
Musul’da rehin alına sadece konsolosluk görevlileri değil aslında Türkiye devletidir.
Türkiye’nin konsolosluk görevlilerinin can güvenliğini gerekçe gösterip, IŞİD konusunda alttan alma tavrında kararlı hareket etmesi çok daha büyük riskleri beraberinde getirecektir. Bir süre sonra milyonların rehine durumuna düşürüldüğü bir tehditle karşı karşıya kalabiliriz.
Hiçbir insancıl hukuk ve savaş hukuku ilkesini tanımayan bir örgüt üzerinden kurulan ilişki ile bölgede baskıcı rejimleri zayıflatma yada değiştirme iddiası, inandırıcılıktan uzak tutarsız bir yaklaşımdır.
Bu nedenle Türkiye hükümetinin çözüm sürecinde ne ölçüde samimi ve kararlı olduğu noktasında Kobani, tıpkı anadil konusu gibi hayati ve kritik öneme sahiptir.
Ortak gelecek ve kader birlikteliğinden söz edebilmek için zor günlerde sergilenen tutuma bakılır. Türkiye toplumu da bu açıdan Türkiye devleti gibi ciddi bir sınavla karşı karşıyadır.
Adilmedya