M. Sinan Birdal
Otto Kirchheimer (1905-1965), ana akım siyaset biliminde “herkesi yakala partisi” ve “muhalefetin çöküşü” kavramlarının mucidi olarak biliniyor. Oysa, Kirchheimer anayasa kuramından kriminolojiye geniş bir alanda üretmiş bir yazar, akademisyen ve (İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan istihbarat servisine katılan diğer Frankfurt Okulu üyeleri gibi) bir istihbaratçı. Greifwald Üniversitesinde Siyaset Teorisi ve Düşünce Tarihi Profesörü Hubertus Buchstein’ın 2014’ten bu yana derlediği Kirchheimer’in toplu yazıları, 2022’de Nomos Yayınevi tarafından altı cilt olarak tamamlandı. Avrupa ve ABD’de aşırı sağın yükselişiyle beraber bu yayının Kirchheimer’e yönelik uluslararası ilgiyi artırması muhtemel.
Kirchheimer’in faşizm tahlili Horkheimer’in devlet kapitalizmi eleştirisine üç açıdan ciddi bir meydan okuma:
1) Horkheimer, nihayetinde “siyasetin önceliği” tezine varıyor.
Bu tezin Weimar siyaset kuramındaki temsilcisi olan Carl Schmitt, Bonn Üniversitesinde Kirchheimer’in “Sosyalizm ve Bolşevizm’in Devlet Doktrini” başlıklı doktorasını yönetmişti. Kirchheimer’in önceki Weimar sosyal demokratlarının anayasal iyimserliğinin aksine parlamentoya kötümser, eleştirel bir tavır alması, onu erken 1930’ların çarpıcı bir hukuk ve siyaset yorumcusu yapıyordu. Kirchheimer gençliğinden itibaren sosyalizme ilgi duymuş, SPD’ye üye olmuş, 1930-33 yılları arasında sosyal demokrat “Toplum” dergisinde çalışmıştı. Yazarın 1932’de burada yayımladığı makalenin başlığı “Yasallık ve Meşruiyet” Schmitt tarafından aynı yıl birebir kopyalanmıştı. Her iki yazar da bir sınıf devletinde sermaye ve işçi sınıfı arasında parlamentoda uzlaşma sağlanamayacağı için Weimar anayasasının sürdürülemeyeceğini iddia eder. Schmitt’in favori öğrencisi ve sol-Schmittçiliğin ilk temsilcisi Kirchheimer, 1933’te Nazilerin iktidara “çökmesiyle” Paris’e kaçar ve faşizmin anayasa kuramcılığına terfi eden Schmitt’le köprüleri atar. Kirchheimer’in Schmitt’le kopuşu Horkheimer’in siyasetin önceliği tezi açısından verimli bir başlangıç sunuyor.
2) Pollock-Horkheimer-Adorno’nun devlet kapitalizmi analizine karşı alternatif geliştiren üçlünün diğer sol-Schmittçi üyeleri (Ernst Fraenkel, Franz Neumann) gibi, Kirchheimer Weimar’ın son döneminde avukatlık tecrübesi de olan bir hukukçu. Siyaset bilimi açısından Fraenkel, Neumann, Kirchheimer’in faşizm analizlerini Horkheimer ve Adorno’nun “Aydınlanma’nın Diyaklektiği”nden daha avantajlı kılan yön, üçlünün diktatörlüğün gelişini günlük siyasi-hukuki süreç içinde takip etmiş olmaları. Dolayısıyla üçlünün çalışmalarında (Habermas’ın deyimiyle) “bilinç felsefesinin açmazlarından” ziyade faşizmin hukuki işleyişini kuramsallaştırma çabası hakim. Kirchheimer Paris’te Georg Rusche’yle beraber “Ceza ve Toplumsal Yapı” başlığıyla sosyal demokrat kriminolojinin önemli bir incelemesini yazar, siyasi adalet üzerine eğilmeye başlar. Bu çalışma Frankfurt Okulu’nun ilk İngilizce yayınıdır. Kirchheimer’in anayasa ve ceza hukuku uzmanlığına mukabil, Fraenkel ve Neumann ise İş Hukuku’nun öncüsü sosyal demokrat Hugo Sinzheimer’in öğrencileridir.
3) Fraenkel, Neumann, Kirchheimer üçlüsü Weimar’ın son kuşak sosyal demokrat hukukçuları olarak Horkheimer için siyasi bir çıkmaz da oluşturuyor. Faşizmi, Sovyet sosyalizmi ve Amerikan Yeni Düzeni gibi rejimlerle beraber devlet kapitalizmi başlığında değerlendiren Pollock-Horkheimer-Adorno İkinci Enternasyonel’in ve SPD’nin temsil ettiği Ortodoks Marxizm’i hedef alıyorlardı. Ne var ki sol-Schmittçi üçlü ne Weimar sosyal demokrasisinin parlamenter optimizmini ne de kaçınılmaz çöküş inancını paylaşıyordu.
Devlet kapitalizmi tezine karşı ortaklaşan üçlü, rejim tespitinde ayrışır. Fraenkel, 1941’de yayımlanan İkili Devlet başlıklı analizinde Nazi devletinin hem bir norm devleti hem bir tedbir devleti olarak ikili bir karakter edindiğini iddia eder. İletişim Yayınları tarafından Tanıl Bora çevirisiyle yayımlanan bu kitabın AKP rejimi tahlililerine belirli bir etkisi oldu. Serdar Tekin, CHP Konak İlçe Başkanlığının 2017’deki bir basın açıklamasıyla OHAL KHK’lerini Fraenkel’in çalışması üzerinden eleştirdiğini aktarıyor. Seçimlerden beri kamu hukukunda kaprise dayalı bir tedbir devleti hüküm sürerken, ekonomi alanında bir norm devleti uygulamasını arzu edenlerin sayısı artıyor. Mehmet Şimşek rasyonalitesinin imkanları ve sınırları tartışılırken Kirchheimer’in Fraenkel eleştirisinden ne öğrenebiliriz?
Fraenkel genel norm biçimindeki yasanın Nazizm altında kapitalist ekonominin işleyişi için vazgeçilmez olduğunu öne sürer. Daha 1935’te Kirchheimer, gelişmiş bir piyasa toplumu için Weber’in vazgeçilmez varsaydığı hukuki rasyonalite ve hesaplanabilirliğin, rekabetçi kapitalizmden tekelci kapitalizme geçişle işlevini kaybettiğini öne sürer. 1929 Büyük Buhran’dan itibaren büyük bankalar ve tekelci holdingler diğer toplumsal grupların üyeleriyle anlaşmazlıklarını mahkeme önünde halletmekten vazgeçmiştir. Tersine, taleplerini kredi ve paralı askerle hakim oldukları devletin yasa ve olağanüstü tedbirlerle yerine getirmesini tercih etmişlerdir. Fraenkel’in üretim araçlarının özel mülkiyetinin vazgeçilmez parçası kabul ettiği ve Nazi ekonomisi için kurucu saydığı sözleşme özgürlüğü, Kirchheimer’e göre içi boş bir slogandır. Ekonomik süreçte eşit hukuki özneleri kurgusu normatif bağlayıcılığını yitirmiştir. Yarı-devlet bölüşüm kurumlarına dönüşen holding ve karteller hem müşterilerine hem tedarikçilerine sözleşme özgürlüğünü anlamsız kılan koşullar dayatabilmektedir. Sözleşme, özel dikta ve devlet müdahalesinin özgün bir karışımı tarafında ikame edilmiştir. Güç sahiplerinin aralarında yaptıkları özgür sözleşmeler de anlamını yitirmiştir, çünkü genellik ve evrensellik özelliğini yitirmiş sözleşme imtiyazlı siyasi ve ekonomik güç grupları arasındaki bir ilişki haline gelmiştir. Böylece sözleşmeler “özel” olma karakterini de yitirirler, artık yeni anayasa düzeninin üzerine oturduğu geçici uzlaşmalar zeminini oluşturmaktadırlar. Kirchheimer’e göre Nazizm’in hukuk sistemine hakim olan özgün rasyonalite bir emrin en kısa zamanda, en etkili bir şekilde yerine getirilmesini sağlayan teknik rasyonalitedir. Bu sistemde hukuk normu ancak geçici bir karakterdedir. Teknik rasyonalitenin mantığı rasyoneldir ama sadece yasama, yargı ve yasa uygulama yetkisini elinde toplayan iktidar sahibi için. Fraenkel’in “ikili devlet” (Doppelstaat) tespitine karşı, Kirchheimer bu rejime “devlet olmayan” (Unstaat) -ya da Yunanca-Arapça bir uydurmayla “adevlet”- adını verir (Saage 1989: 78-81).
Saage, Richard. 1989. “Otto Kirchheimers Analyse des nationalsozialistischen Herrschaftssystems 1935-1941.” Verfassungsstaat, Souveränität, Pluralismus: Otto Kirchheimer zum Gedächtnis içinde, Wolfgang Luthardt ve Alfons Sollner (Der). 77-91. Opladen: Westdeutscher Verlag.