Dört gündür Kıbrıs Türk tarafındayım. Girne, Bellapais, St. Hilarion Kalesiyle muhteşem bir mimariye sahip.
Lefkoşa’daki Arap Ahmet bölgesi Büyük Hanı, cumbalı evleri ve dar sokaklarıyla Diyarbakır’ın Suriçi’ni çağrıştırıyor. Evler gotik mimariyle inşa edilmiş ve çoğunlukla iki katlı!
Evler ferah ve yatay inşa edilmiş!
Her evin küçük bir bahçesi var.
Adanın politik, sosyal, fiziksel ve kültürel olarak bölündüğü 1974 sonrasında mal-mülk ve başka belirsizlikler nedeniyle 2000’li yıllara kadar pek bir değişiklik geçirmedi. BM’nin kabul ettiği 2001 Annan Planı ile birlikte hızlı bir yapılaşma başladı. Hızlı bir yapılaşma var ve gün geçtikçe bu artıyor. Yapılaşma artarken mimarinin geleneksel özellikleri olan çeşitlilik, bütünlük, mekansal estetik, çevre ve yeşil alan göz ardı ediliyor.
Sürdürülebilirlik yok. Sürdürülebilirlik yok çünkü bunun için gerekli olan dört doğal kaynak (Arazi/Toprak, enerji, su ve malzeme) verimsiz kullanılıyor. Bunun nedeni bir planın olmaması veya başka bir değişle plansızlık.
Fasıl 96 yollar ve binalar düzenleme yasası yanından yol geçen her araziye inşaat yapma hakkı tanımaktadır. Karpaz, Lefke, Güzelyurt ve Girne’de bu yasa geçerli ve yerel inisiyatiflerin çabaları maalesef ki birçok projenin önüne geçemiyor. Yine de Zeytinlik gibi kimi köylerde köy birliklerinin çabası sonuç vermiş; 512 yataklı yurt inşaatı yapılmak istenmiş –ki eğer bu yapılmış olsa köy özgün yapısı yok olacaktı- ancak köylülerin direnişi sayesinde bu şu an için durduruldu.
Birçok yapı rant kaygısıyla inşa edilmiş ve buna devam ediliyor. Rant kaygısıyla inşa edilen yeni yaşam çevreleri doğal çevreye olumsuz yansıyor.
Özellikle Girne son yıllarda büyük bir değişim yaşıyor. Her yerde oteller ve gazinolar var. Yine her gün yeni bir 11-12 katlı bina yükseliyor. 2012’de yapılan nüfus sayımına göre Girne’nin nüfusu 35 bin. Ancak 100 binin üzerinde insan yaşıyor ve gelen turistlerle birlikte sayı çok daha fazla. Şehir büyümüş ancak alt yapı yenilenmemiş. Beton yapılar yükseldikçe yeşil alanlar azalıyor.
Başkent Lefkoşa dışındaki şehirlerin bir imar planı yok.
Tüm yapılar emirnamelerle yapılıyor. Ve bu emirnameler yerel inisiyatif ve sivil toplum örgütlerinin katılımı olmadan çıkartılıyor.
Çevrenin yok edilmesine ve ranta karşı Çarşamba günü CTP, YKP gibi siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla Girne’nin Hirondel Çemberinde “Girne Rant Kapısı Değildir” etkinliği organize edildi. Eylemciler kişiye özel ve şehir sakinlerinin katılımına kapalı olan emirnamelerin iptalini istediler.
Rantın en yoğun olduğu alanlar ise Girne gibi denize kıyısı olan şehirler.
Salı günü Akdeniz köyüne gittik. Akdeniz köyü sahili açık deniz ve çok güzel rüzgar esiyor, rüzgar sörfü için çok uygun. Upuzun bir sahili var. Akdeniz sahilinin kumlarında çıplak ayakla yürüdük ve midye topladık. İnanılmaz güzeldi. Ve şimdi Kıbrıs Türk bölgesindeki sahiller rantla gelen betonun tehdidi altında.
Kıbrıs Türk tarafındaki sol partileri ve yerel inisiyatifler betona direniyorlar. Bu idarecilik ve keyfiyet ile işleri epeyce zor!a