DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, bugün geldiği Muş’ta BDP il binasında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Muş Milletvekileri Sırrı Sakık, Nuri Yaman, BDP PM üyesi Hüseyin Dağ ve İl Başkanı Nimet Sezgin’in aralarında bulunduğu parti ilçe teşkilatları, il genel meclis üyeleri ve ilçe, belde belediye başkanları da katıldı.
Basın toplantısında Bulanık’ta aralarında husumet bulunan iki aileyi barıştırmak için Muş’ta bulunduklarını belirten Türk, hem DTK hem de BDP’nin halkın içindeki bu sorunları ortadan kaldırmaya yönelik çok ciddi çaba içinde olduğunu ifade etti.
Türk, barışı önce kendi içlerinde sağlamaları gerektiğini vurgulayarak “Çünkü biz şuna inanıyoruz. Eğer biz barışı halkımızla büyütmesek Türkiye barışını ve dünya barışını sağlayamayız” dedi.
Basın toplantısında, halkın demokratik talepler konusundaki sesinin daha gür çıkacağına ve taleplerin daha net ortaya çıkacağına inandığını söyleyen Türk, “Ancak bu dönemde çok yorucu uzun çalışmaların ortaya konulduğunu da biliyoruz 30 yıldan beri acısını sancısını duyduğumuz Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle hem Kürtler hem Türkiye’nin hem demokrasinin çok şey kaybettiğini biliyoruz. Bu gün demokratik çağdaş bir Türkiye’nin yaratılması ve Kürtlerin özgür geleceği konusunda çok yoğun çabaların yaşanmasında hep birlikte şahit olduk. Tabiî ki yıllardan beri ödenen büyük bedeller, emekler elbette ki boşa gitmemiştir ve gitmeyecektir. İnanarak bir süreci götürmeye çalıştığınızda bunun başarısız olma şansı da yoktur. Ancak tabiî ki özlediğimiz barışın kalıcı bir barış ve halkların sevgi ile kucaklaştığı bir dönemi yakalamak içinde çok büyük çabaların sarf edildiğini ve fedakârlıkların da yaratıldığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
Şanlıurfa’da düzenlenen ‘KCK operasyonu’nu da değerlendiren Türk, “Urfa’da ‘KCK operasyonu’ adı altında BDP ve Kürt kurumlarına yönelik başlatılan operasyon provakatif bir operasyondur. Barışçıl süreçlerin önünü tıkayan mantıkların devreye girdiğini görüyoruz. İşte Urfa’da, Adıyaman’da insanların fikirlerinden dolayı gözaltına alındığını görüyoruz. Bütün bunlar oluşan bir güven ortamın sarsılması için yapıldığını düşünüyoruz. Tabi biz bunu dile getirdiğimizde yargının işidir deniliyor. Bu süreçte Ergenekon kapsamında 101 muvazzaf subayın gözaltına alındıktan sonra hiç bir karar alınmadan bir anlaşma sonucunda serbest bırakıldığını gördük. Kürt sorunu Ergenekon sorunundan daha önemli ve Kürt sorunun çözümü noktasında Türkiye’yi barışa götüreceği bu dönemde insanlarımızın gözaltına alınması, tutuklanmasına tepkimizi gösterirken hükümet duyarsız kalıyor. Hükümet duyarsız kaldığı gibi bu yargının işidir demekle kendini sıyıramaz. 101 subayın gözaltına alınıp sonra bir anlaşma sonucu dosyalarının kapatılıp bırakıldığını bütün Türkiye biliyor. Şimdi bu sürece zarar verecek davranışların engellemesinde hükümetin ve yargının sorumluluğu vardır. Umut ediyoruz ki herkes bu yanlışlıklardan kendini kurtarır. Demokratik bir Türkiye’nin inşası için zemin hazırlanır” dedi.