Keşke o güne geri dönüp onları bir odaya kitleyebilsem…“
İnsan kardeşlerinin, sevdiklerinin üstüne kilit vurur mu? Vurmaz.
Faruk Gulaham, Akdeniz sularına ailesinden 6 kişiyi verdi; Afganistan’dan Avrupa’ya ulaşmak için çıktıkları yolda Akdeniz sularında kaybolan Nazella, Haşim ve diğerlerinin fotoğraflarını görebileceği bir yerde tutuyor.
Kapıyı çekip kilidin kapısını çekmek nasıl da zor… Gulaham, fotoğraflarına bakmak yerine bir kapının arkasına kilitlediği Nazella, Samim ve diğer yakınlarına dokunma özlemi içinde böyle konuşuyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 2014 ile 2016 yılları arasında 10 Bin Mülteci Akdeniz’de boğuldu! Ayni kurumun verilerine göre Akdeniz 2017 yılında 2776 kişi daha aldı.
BBC araştırmasına göre bu yıllar arasında Akdeniz’de boğulan 1250 Kadın, Erkek ve Çocuk Türkiye, Yunanistan ve İtalya’daki farklı mezarlıklarda isimsiz yatıyor!
Mezarları bir numaradan ibaret; Akdeniz 1250 kişinin hayallerini, yaşamlarını, geleceklerini ve kimliklerini yuttu.
Sınır kaç insan hayatı eder?
Seyahat etmenin yolları engelli.
Ulus devletler içinde temel hakları gasp edilen kadın ve erkekler sınırlara mahkum edilmiş durumdalar.
Bu yolların en zoru Akdeniz. Sınırlar kadar insanları göç yollarında düşüren nedenleri irdelemek ve Suriye, Afganistan, Irak, Pakistan, Fildişi Sahilleri, Gana, Gambiya, Eritre, Türkiye, İran vs. devletlerini incelemek lazım. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Akdeniz’i aşmaya çalışırken her gün ortalama on kişi hayatını kaybediyor.
18 Temmuz günü Akdeniz bir tekneyi daha yuttu; içinde 160 Suriyeli mülteci vardı ve bunlardan 19’u öldü, 35’i kayıp.
Diğerleri tekneye bindikleri Türkiye’ye geri götürüldüler.
Sahil güvenlik ekipleri Kıbrıs/Karpaz açıklarında kaybolan 35 mülteciyi arıyorlar.
Kaybolanlar hangi kıyıya vuracaklar? Kıbrıs sahillerinde güneşlenen hangi turistin başucunda bitecekler?
Belki de kimisinin numaralanmış isimsiz bir mezarı da olmayacak; sanki hiç yaşamamış sayılacaklar!
Anneleri her sabah uyandığında hiçbir zaman gelmeyecek olan kapıya bırakılan mektuplar bekleyecekler!
Sizlere bu satırları Kıbrıs/Limasol sahilinden yazıyorum; gözlerim gayri ihtiyari kıyıya vuracak mültecileri arıyor!
Kaybolan mülteciler yaşıyor mu, isimleri nedir?
Belki de hiç bir zaman bilemeyeceğiz.
Kimisi benim gibi cezaevine girmemek için çıktı yollara kimisi Kıbrıs açıklarında batan gemideki 160 kadın ve erkek gibi savaştan kaçmak için çıktı yollara.
Ben şanslıydım…
Bu satırları okuma olanağı bulan mülteciler şanslı.
Onların dramı sürüyor… Bugün binlerce mülteci ‘özgür dünya’ya ulaşmak için risk alarak Akdeniz’e çıkacağı günü bekliyor.
Mülteciler dünyanın en büyük problemlerinden. Almanya 1 Milyon mülteciyi kabul etti, Fransa 400 bin… Mülteci haklarında kısıtlamalar var ve Avrupa daha fazla mülteci gelmemesi için ara istasyonlar oluşturmak istiyorlar.
Mültecilerin yolunu tuttukları Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde sağ güçlendikçe ırkçılık artıyor ve buna paralel mülteci hakları tırpanlanıyor. Buna paralel göç yolları daha çok zahmetli hale geliyor.
Ve değişen, dağılan yaşamlar var. Uyum gösterip gelişenler olduğu gibi kendinden verenler de var.
Hikayelerin ağırlığı kadar çözümü de zor bir hadise… Kendinden verirken şartların ağırlığına sığınmak problemi çözmüyor.
Mülteciler yükselen ırkçılığa karşı sorumluluk almadan sorumluluğu Avrupa toplumuna atarak sorumluluktan kurtulamazlar.
Akdeniz daha çok can almadan çözümü birlikte üretme sorumluluğumuz var.