17 Ekim 2020’de sonsuzluğa uğurladığımız matematikçi ve gökbilimci Ramazan Şahin’in anısına…
Çin mitolojisine göre başlangıçta sonsuzluk vardı. Daha sonra Yin ve Yang adlı iki zıt güç ortaya çıktı. Doğada bulunan her şeyin bir zıddı vardı. Bu zıtlar Yin ve Yang olarak temsil edilir. Kaostan türeyen düzen ilkesi ejderi temsil eder ve bu Yang’tır. Işık demeti (Yin) kaosun dışına uzanıp gökyüzünü oluşturur. Yin: negatif, dişi, gece, karanlık, durağan, soğuk ve yumuşaktır. Yangi: pozitif, erkek, gündüz, aydınlık, hareketli, sıcak ve serttir. Yin ve Yang evreni oluşturmak için harekete geçerler. Kaosun dışına çıksalar bile kaosun özelliklerini taşımaya devam ederler. Her biri ayrı ayrı baskın olduğunda kaos tekrar ortaya çıkar. Yunan mitolojisinde bir çeşit ilksel tanrısal varlık olarak gösterilen kaos, düzenden diğer adıyla evrenden (kozmos) önce gelmiştir.
”…Her şeyden önce kaos vardı…”
Kaos, düzenin atasıdır. Düzen, düzensizlikten doğmuştur. Bilimde, karmaşık ve doğrusal olmayan sistemlerin kimi yerlerinde kararsızlık noktaları vardır. Bu sistemlerin girdilerindeki küçük bir değişiklik, çıktılarda yerini olağanüstü büyüklükteki farklılıklara bırakır. Bu da ”BAŞLANGIÇ NOKTASINA HASSAS BAĞIMLILIĞI BULUNAN ZAMANSAL EVRİM”‘ olarak tanımlanan Kaos Teorisi’dir. Kaos Fenomeni (görüngü) çok değil on beş yirmi yıl öncesine kadar sözüm ona saygı değer bilimciler tarafından fantezi olarak addelip dikkate alınmadı. Çokça tartışıldı. Hâla öyle… Oysa kaosu anlayıp, öğrenmeye başladığımızda kendimize ve doğaya bakış açımızı dramatik bir biçimde değiştirecektir. Neden bu kadar ilginç ve önemlidir? Çünkü; sadelik ve karmaşıklık ve düzen ile düzensizlik (rastgelelik) arasındaki saklı olan ilişkileri ortaya çıkararak edindiğimiz tecrübeleri diyalektiğin kanunlarına bağlamasıdır. Hem determinizme ve klasik fizik kurallarına bağlı, hem de düzensiz, karmaşık ve ön görülemez evreni temsil etmesidir. Yüzlerce karmaşık işlemleri sadece saniyeler içinde gerçekleştirme olanağı sağlayan olağanüstü işlem gücüdür. Ender görülen fenomenlere karşı (Hava durumundaki ani değişimler, salgın hastalıkların yayılması, hücrelerin metabolizmaları, uygarlıkların yükselmeleri ve çöküşleri gibi) bilgisayarların giderek artan gücü, Öklid geometrisinin yerine, doğanın yapısında bulunan Fraktal Geometri’nin doğması, rastlantısal ögelere sahip olmayan basit modellerin oldukça düzensiz davranışlar yaratma yeteneğinin keşfedilmesi, determinist ve lineer olmayan dinamik sistemlerdeki kararsız aperiyodik davranışların nitelikli araştırılmasıdır.
Kaos dinamik bir fenomen/görüngüdür. Bir şey değiştiğinde gerçekleşir. İki türlü değişim vardır. İlki klasik fizik ve dinamik tarafından araştırılan sıradan değişim. Diğeri ise kaotik olan ve henüz keşfedilmeyi bekleyen değişimlerdir. Zamanla değişen varoluşa sistem denir. Sistemler ise değişkenlere sahiptir. İnsan vücudu, kapalı bir kaptaki moleküller, ülkemizde ilerleyen Covid-19 virüsü sistemlere örnek olarak verilebilir.
Determinist sistem, tahmin edilebilen, istikrarlı, bütünüyle bilinebilir olanlardır. Örneğin bir duvar saati, bilardo masasındaki toplar determinist sistemin belirlediği sınırlar içinde davranış gösterirler. Klasik fizikte evrenin kendisinin determinist olduğunu sanıyordu.
Lineer(doğrusal)sistem ise değişkenleri basittir. Sistem dahilinde olacak her şeyi kesinlikle tahmin edip, bunu gösteren çizelgeler oluşturulabilir. Çizelgede belli bir doğru oluşur ve biz o doğrunun nereye gideceğini biliriz. Lineer olmayan sistemler ise karmaşıktır. Lineer olmayan denklemler çözülemezler. Örneğin sürtünme lineer olmayan bir davranış sergiler ki orada işler zorlaşır. Sürtünmenin işleri zorlamasının nedeni, gerekli enerji miktarının, nesnenin hızıyla doğru orantılı olarak artmasıdır. Geri bildirim, lineer olmayan davranışlar gibidir. Sonucun sebebi etkileyerek sistemin operasyonunu tamamen başkalaştırdığı sistem özelliğidir. Örneğin mikrofon kullanıldığında geri giden sinyallerin sisteme geri dönerek sesin uzamasına neden olur. Kağıdın fiyatı çok yüksekse, arzın düşmesi fiyatın da düşmesine neden olur. Kimyada DNA’nın yaşayan bir organizmaya dönüşmesi. Devingen sistemlerin kaotik olmalarının nedeni, geri bildirim unsuruna sahip olmasıdır. Lineer olmayan eğrilerin kendilerine dönmeleri kaotik davranışı tetikler. Buna lineer olmayan geri bildirim denir ve Kaosun olmazsa olmaz ön koşuludur.
Kaosta küçük nicel değişimlerin daha sonra çok büyük değişimlere yol açtığı kritik noktalar vardır. Bu nokta da nitel sıçrama meydana gelir. Bu kararsızlık noktasına ”Kaos Eşiği” ya da ”Kaos Aralığı” adı verilir. Bu ise diyalektiğin ”Niceliğin Niteliğe Dönüşümü.” yasasından başka bir şey değildir. Yeni bilim dalı olan kaosun yasalarını açıklayan bilim insanlarının diyalektiğin yasalarından çoğunlukla haberleri olduğunu sanmıyorum. Bilim insanları farkında olmadan diyalektiğin yasalarını yeniden keşfetmişlerdir. Niceliğin Niteliğe Dönüşümü Yasası, maddenin atom altı düzeyindeki en küçük parçacıklarından insanın bildiği en büyük olgulara kadar son derece geniş bir uygulama alanına sahiptir.
Başlangıç noktasına hassas bağımlılık yeni bir kavram değildi. Halk ağzında bile bunun yeri vardı.
“Bir mıh bir nal kurtarır,
Bir nal bir bir at kurtarır,
Bir at bir bir er kurtarır,
Bir er bir cenk kurtarır,
Bir cenk ise bir vatan kurtarır.”
Bu düşünce, benzer biçimde bir çok deyim ve atasözünde yerini bulmuştur. Örneğin, damlaya damlaya göl olur. Damlaya damlaya taş aşınır, Devenin belini büken saman tanesidir, taşı delen suyun gücü değil,suyun sürekliliğidir örnekleri gibi.Bingöl çevrelerinde bir Kürt atasözünde;
”Dare de pel weşiya,
Zozana hilweşiya.”
“Bingöl’e yakın Peri su vadisinde yaprak sallanırsa, yaylada fırtına kopar.” denmektedir. Megara’lı Yunanlılar “Bir saç telinin eksilmesi kel kafa anlamına gelir mi? Veya bir tahıl tanesi bir yığın eder mi?” der. Cevap ise hayırdır. Peki, bir tane daha olsa? Cevap yine hayırdır. Sonra kel kafa oluşana kadar tekrar ederse? Burada karşımıza çıkan şey, nitel bir değişime yol açmak için güçsüz olan tek tek küçük değişikliklerin bir büyük değişikliğe yol açabileceği fikridir. Bir parça tuz çorbaya lezzet katar. Biraz daha tuz onu içilmez hale getirir. Kum yığını ”Kaos aralığına” örnektir. Fazla kum yanlardan kayarken kum yığını büyür. Ne kadar kum düşerse kum yığını yükselir. Bu kum yığınına ”Kendi kendine örgütlenmiş.”denir. Yani, hiç kimse onu bu şekle sokmamıştır. Kum tanelerinin kararlı olduğu kritik durumuna (Kaos Eşiği) ulaşıncaya kadar kendi iç yasalarına göre ”kendini örgütlemektedir.”
Bu kritik anda tek bir kum tanesi bile öngörülmez sonuçlara yol açacaktır. Verili bir büyüklükte bir çığın ortalama frekansı, bu büyüklükle üstel olarak ters orantılıdır. Fay, bir dizi küçük ve büyük kaymalar geçirir ki, bunlar sonunda bir deprem halinde boşalan gerilmeyi bir süre için kritik noktada tutar.
Tarihsel olgulardan örnek verecek olursak insan soyu, üç milyon yıl süren avcı ve toplayıcı yaşamdan M.Ö on binli yıllarda Urfa Göbeklitepe’de tarıma geçmiştir. İnsan denilen canlı türü, nasıl oldu da üç milyon yıl sonra başlangıç noktası olarak Göbeklitepe’de, daha sonra Çatalhöyük’te ve Sümer’de avcı ve toplayıcı yaşam tarzından tarım ile birlikte uygarlığa geçerek, kendisini, dünyayı ve dünyanın çevresini uzay çöplüğüyle cehenneme çeviren bir varlığa dönüştü. Oysa üç milyon yılda, doğa ile özdeşleşme, duygusal bilgelik, cinsel eşitlik ve sınırsız özgürlük vardı. Görüldüğü gibi başlangıç noktası buğday tanesi.
Günümüzde her gün binlece insan ölüyor. Dünya zaten yaşanmaz hale hızla geliyor zaten. Corona Virüs olayına daha sonra değineceğim fakat yukarıda sözü geçen uzay çöplüğü ne ki? 1957 yılında Sputnik1 adlı uydunun fırlatılmasıyla uzay serüveni başladı. Dünya yörüngesinde bulunan uzay çöpü ya da uzay enkazı denilen milyonlarca atık, dünyanın çevresinde dönmektedir. 2013 yılında NASA tarafından takibi yapıldığı söylenen 500.000 fazla büyük parçayı ortadan kaldırmaya bu çöplüğü yaratanların gücü yetmiyor. Çöplükle çarpışma tehlikesinden uzaya, uzay aracı bile gönderemiyorlar. Bir de Mars’ta Koloni kuracaklarmış(!)Hadi oradan!.. Ay’a1972 yılından beri neden daha önce 6 kez gidilmişken 48 yıldır bir daha gidilmiyor? Mars’ta çok yoğun radyasyon olduğu biliniyor. Mars’ın oldukça ince atmosferi ve güçlü bir manyetik alanının olmaması gezegende karmaşık bir “parçacık radyasyon ortamı”
oluşmasına neden oluyor. Ayrıca bir çok bilim insanı aya bile gidildiğine inanmıyor.
(Devam edecek)