Rahman Rahim Allah’ın Adıyla
Vakıa suresi “ayn” durakları sistemine göre dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümün girişinde meydana gelecek Büyük Olay hakkında kısaca bilgi verildikten sonra yedinci ayette “Ve siz üç sınıf olacaksınız” deniliyor. Ardındaki ayetlerde bunlar iki birbirine zıt gruplar ile yarışta öne geçenler olarak sınıflandırılıyor. Bu sınıflardan birinci grup cennetlikler ikinci grup ise cehennemliklerdir. Dolayısıyla bu gruplarda cennet ve cehennemde yaşanacaklar anlatılıyor. Bu girişi yaptıktan sonra ayet mealleri ile bölüm yorumlarını paylaşmak istiyorum. Özellikle “eshabu’l meymene ve eshabu’l meşeme” ifadelerinin anlamlandırılmasına dikkat çekmek istiyorum.
1’nci bölüm meali (1-38’nci ayetler):
1-Olay, olduğu zaman! 2- Onun oluşunu yalanlayan yoktur. 3 -Alçaltandır, yükseltendir.
4- Yeryüzü şiddetle sarsıldıkça sarsıldığı zaman. 5- Ve dağlar parçalanıp ufalandığında, 6- dağılmış toz haline geldiğinde, 7- Ve siz üç sınıf olacaksınız. 8- İşte doğruluk arkadaşları, ne doğru arkadaşlıklardır. 9- Ve kötülük arkadaşları, ne kötü arkadaşlıklardır. 10- Yarışta öne geçen yarışçılar, 11-İşte onlar yakınlaştırılmışlardır, 12- Naim cennetlerindedirler. 13- Öncekilerden büyük topluluk, 14- ve birazı da sonrakilerden, 15- işlemeli tahtlar üzerinde, 16- Karşılıklı olarak üzerinde yaslanırlar. 17- Onların üzerine gençlerin hizmetleri süreklidir. 18- Tertemiz kaynakların suyundan doldurulmuş bakraçlar, ibrikler ve kâselerle! 19-Ondan başları ağrımaz ve içecekleri de tükenmez. 20- İsteyerek seçecekleri çeşitli meyveler! 21- İştahlarının çekeceği kuş etleri! 22- Ve en güzel gözlü eşler! 23- Saklı inciler gibi. 24- Yapmış olduklarına karşılık verilen ödüldür. 25- Orada anlamsız boş söz işitmezler ve günaha da girmezler. 26- İşittikleri söz sadece esenlik, barış ve mutluluktur. 27- Doğruluk arkadaşları, ne (var) doğruluk arkadaşlarına? 28- Dikensiz kirazlar var, 29- ve meyve dizili muzlar, 30- ve genişçe yayılmış gölgeler, 31- ve çağlayıp akan sular, 32- ve pek çok meyveler, 33- hiç eksilmeyen, tükenmeyen, 34- ve yükseltilmiş döşeklerde, 35- gerçek şu ki; biz bir inşa ile onları inşa ettik. 36- onları bakireler kıldık, 37- yaşıt sevgililer 38- doğru arkadaşlar için!
İYİLİK ARKADAŞLARI/Arkadaşlıkları;
Yeryüzünde çok değişik vakıalar meydana gelmektedir. Bu olaylar bazen küçük, orta büyüklükte ve bazen de gerçekten çok büyük olabilirler. İşte insanların bir kısmı özellikle büyük vakaları görünce, onu kıyamete benzetmişler ve “bundan başka da bir şey olmayacak” diyerek ahireti ve kıyameti yalanlamışlardır. Fakat ikinci ayet, birinci ayeti kıyamet olarak ilân ettiğinde ve o da gerçekleşince artık onu kimse yalanlayamayacaktır. Devamındaki ayetler olayın meydana gelişini ve sonrasını anlatıyor. “Sonrası” dediğimizde artık ahiret hayatından söz ediyoruz demektir.
Surenin bu bölümünde insanların dünyada yaşarken sergiledikleri davranışlarına göre ahirette hak ettiklerinden söz ediliyor. Buna göre yukarıda da değindiğimiz gibi üç kesim insan var: birincisi doğruluk, iyilik arkadaşları; ikincisi eğrilik, kötülük arkadaşları; üçüncüsü de aslında birinci kısımdan olup öne geçenler, yaklaştırılanlar ve adı belli Naim Cennetlerine girenlerdir.
Bu bölümde “kötülük arkadaşları” olarak tanımlanan kimseler 9’ncu ayette bir kez anılıyorlar. Onlar bir cümle ile böylece anıldıktan sonra bir kenara bırakılıyorlar ve iyilik-doğruluk arkadaşlarının Naim Cennetlerindeki durumları gözler önüne serilmektedir.
Cennetteki varlıklar, güzellikler ve davranışlar geniş bir şekilde müjdeli, sevinçli bir dil ile anlatıldıktan sonra, bölüm şöyle bitiriliyor: Bütün bunlar “iyilik arkadaşları için” denilmektedir. Bu nokta ve bağlamda “Yüce Rabbim! Bize de cennetini nasip et!” demekten başka söze gerek yoktur.
2’nci bölüm meali (39-57’nci ayetler):
39- Birçoğu öncekilerden, 40- birçoğu sonrakilerdendir. 41- Ve kötülük arkadaşları, ne (var) kötülük arkadaşlıklarına? 42- kızgın sıcaklık ve sıcak su var, 43- Boğucu kara bir gölge,
44- serinletmez ve rahatlatmaz, 45- Doğrusu onlar bundan önce varlık içinde şımarıp azmışlardı. 46- Ve büyük günahlar işlemekte ısrar ediyorlardı. 47- Ve “Ne yani!”diyorlardı ki “biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, gerçekten yeniden mi diriltileceğiz?”
48-“ Önceki atalarımız da mı?” 49- De ki: “ Elbette öncekiler de sonrakiler de!” 50- Bilinen günün tam vaktinde kesinlikle toplanmış olacaklar. 51- Sonra siz, gerçekten yoldan çıkmış ey yalancılar! 52- Kesinlikle ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. 53- Ondan karınlarınızı dolduracaksınız! 54- Böylece onun üstüne kaynar sudan içeceksiniz! 55- İşte çok susamış develer gibi içeceksiniz! 56- Bu, din gününde onların ziyafetidir. 57- Sizi Biz yarattık, öyleyse hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
KÖTÜLÜK ARKADAŞALRI/Arkadaşlıkları
Her çağda insanların bir kısmı da “kötülük arkadaşlıkları” içinde bulunup “kötü arkadaşlar” zümresini oluştururlar. Birinci bölümle ikinci bölümü birlikte değerlendirdiğimizde Mushaf’ta 91, iniş sıralamasında 26’ncı sırada yer alan Şems Suresinin 8’nci ayetinde bildirilen kuralın bütün insanlık tarihi boyunca işlediğini görürüz. Her dönemde insanlar bu konuda çok tartışmışlar ve bir türlü doğru bir sonuca ulaşamamışlar. Hatta Şems suresindeki söz konusu ayetten haberi olmayan birçok düşünür, filozof, yazar ve sıradan insanlar eskiden beri süregelen tartışmalarını sürdürürler.
İnsan doğuştan kötü müdür? İnsan doğuştan iyi midir? Yoksa bunlar onların farklı kaderleri midir? Kur’an-ı Kerim bütünlüğü içinde bu soruların açıkça ve ikna edici cevapları bulunmaktadır. İnsan o ilahi kaynakta ararsa bulur. Yani konu sadece Şems suresinin söz konusu ettiğimiz ayetle sınırlı değildir. Şems suresinin 8’nci ayetine kadarki kısmında; güneşe ve onun parıltısına, güneşe uyan aya, gündüze, geceye, göğe ve onu bina edene, yere ve onu yayıp döşeyene, nefse (kişiye) ve onu tesviye edene/biçimlendirene dikkat çekildikten sonra şöyle denmektedir: “İşte böyle, ona (insana) fücur ve takva ilham edilmiştir.”
Hemen ardındaki 9 ve 10’ncu ayetlerde konu örneklendiriliyor. “Gerçekten kurtulmuştur, onu arındıran ve onu kötülüğe boğup gömen ise mahvolmuştur.” İnsanın fıtratı, yaratılışı işte böyledir… Buna göre, insan “iyi” olmayı da “kötü” olmayı da kendi seçer, yani bu onun kendisi için yaptığı bir tercihidir.
Dolayısıyla her çağda insanların bir kısmı “iyi”, bir kısmı da “kötü” olmuşlardır. Birinci bölümde iyiler ve onların cennetteki yaşamları anlatılmıştı. Bu bölümde de “kötü” olanlar hakkında bilgi verilmektedir. Diğer bir ifade ile Cehennemi hak edenlerin orada bulacakları yaşamı anlatılmaktadır. Bölümde geniş kapsamlı ve çok açık bir şekilde beyan edilmiştir. Bununla birlikte 55’nci ayeti ayrıca buraya taşımak istiyorum, o da şu (Elmalılı M. H. Yazır’ın ifadesi ile): “Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.” Ayetin indiği bölge insanı deveyi bilir.
Çocukluğumuzda köye “deveciler” denen bir şeyler alıp satan insanlar gelirdi. Bir oradan bir de Ege ve Marmara bölgesindeki deve güreşlerinden bilirim. Sıcakta susuz kalmış develerin suya saldırışını bilirim. Ayrıca bizde daha yaygın olan sığır cinsi hayvanlar ile eşekler ve atlar da çok susadıklarında ya da huyam hastalığına tutulduklarında develer kadar olmasa da onlara yakın bir saldırışla su içerler. Arabaya koşulmuş boyunduruktaki çok susamış öküzlerin yol üzerindeki çeşme ahırlarında su içmeleri de bu konuda bir fikir verir. Hele bir de çeşmelerin birbirine olan mesafeleri çok olur ve hayvanlarda hararet yükselmişse, gerçekten dehşetli bir manzara görülür. Boyunlarındaki boyunduruklara aldırmadan onlarla birlikte uzunca ahıra yanaşırlar ve kendine has ses çıkartarak kocaman yudumlarla sularını içerler. İşte hayvanların zevkle kanmak için içtikleri su ile cehennemliklerin yanmak için içtikleri kaynar suyu karşılaştırmak müthiş bir örnektir. Ah be kötülük arkadaşları; Rabbimiz şöyle demedi mi? 57’nci, ayette: “Sizi Biz yarattık, öyleyse hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?”
Develer, öküzler, mandalar, atlar, aslanlar, ceylanlar ve diğer çeşitli hayvanlar; onlar suları öyle içerler ama Allah’ın kendileri için takdir ettiği görevlerini eksiksiz yerine getirirler. İnkârcılar ise zalimliklerini sürdürerek korkunç ateşe doğru koşarlar. Oysa sizi yaratan Rabbinizi tasdik etmeniz gerekmez miydi?