50’den az işçi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinde, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirme zorunluluğu bugün başlıyor. Uygulama ne getirecek?
İş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek amacıyla 2012 yılında çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda öngörülen geçiş sürecinin son aşaması bugün tamamlanıyor. Buna göre, kamuda ya da özel sektörde, az tehlikeli sınıfta yer alan ve 50’den az işçi çalıştıran işyerlerinde de işyeri hekimi ile iş sağlığı ve güvenliği (İSG) uzmanı görevlendirmek artık zorunlu.
Bugünden itibaren bir işyerinde tek bir SGK’li çalışan dahi varsa, patronun çalışan başına aylık 10 dakika iş güvenliği uzmanı, 5 dakika işyeri hekimi bulundurması gerekiyor. Patronlar bu yükümlülüklerini dışarıdan hizmet alımı yoluyla; yani Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB), kamu sağlık hizmeti sunucuları, işyeri hekimi belgesi olan aile hekimleri aracılığıyla da yerine getirebiliyor. Bu zorunluluğa uymayan patronları ise, (2016 yılı için) sözleşme yapmadıkları işyeri hekimi için ayda 6 bin 511 lira, İSG uzmanı için ayda 6 bin 511 lira olmak üzere, toplamda aylık 13 bin 22 lira idari para cezası bekliyor.
Eczane, avukatlık bürosu, mimarlık bürosu, bakkal, terzi gibi 10 kişiden az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde ise eğer patron bakanlık tarafından yetkilendirilen bir kuruluştan iş sağlığı ve güvenliği eğitimi alırsa, iş güvenliği hizmetlerini kendisi yürütebiliyor.
Patronlar endişeli
Söz konusu düzenleme, patronları ve bazı meslek odalarını oldukça endişelendirmiş durumda. Patronlar “Ülkemizin içinden geçtiği zor ekonomik koşullar göz önüne alındığında, bu kanunun yeniden gözden geçirilmesini ve ertelenmesini talep ediyoruz” diyor. Kapsamın daraltılmasını da isteyen patronlar, özellikle 10’dan az kişi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinin yasa kapsamından çıkarılması gerektiğini iddia ediyor.
İşletmelerin uygulamaya hazır olmadığını savunan Genç Girişim ve Yönetişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Allıoğlu, “Piyasaların bu denli sıkıntılı olduğu bir dönemde uygulamanın zamanlamasını doğru bulmuyoruz” diyor. Aydın Eczacı Odası Sefa Karaarslan ise uygulamanın küçük esnafı iflasa götüreceğini, bu nedenle yasanın değiştirilmesi gerektiğini öne sürüyor.
Bakanlık görevini yapmıyor
Peki, patronların karşı çıktığı uygulamaya, işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi içinde yer alan uzmanlar nasıl bakıyor? Yanıtlar şöyle:
Prof. Dr. Gürhan Fişek: Sosyal politikanın esası herkesi kapsaması üzerine kuruludur. Dolayısıyla atılan adımın birinci haklılık gerekçesi, kapsamın genişletilmesi. Eğer bu alanda çalışanlar haklarına sahip çıkabilirse, işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden işçi haklarını savunan cephe de genişleyecek. Yalnızca tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde çalışanlar değil, az tehlikeli küçük işyerlerinde çalışanlar da bu konuda bilinçlenmeye, haklarını aramaya başlayacaklar. Bu da düzenlemenin bir diğer olumlu yanı. Ama şunu da sormamız gerekiyor, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıktı, peki ölümlü iş kazalarının sayısı düştü mü? Eylem planlarında yer alan hedeflere ulaşıldı mı? Hayır. Dolayısıyla Çalışma Bakanlığı verdiği sözleri tutamıyor, aslında yapması gerekenlerle uğraşmayıp; örneğin işçilerin katılımı, can kaygısıyla ret hakkı gibi konularda bir adım atmayıp tali meselelerle uğraşıyor. Bu nedenle Bakanlığın hâlâ görevini yapmadığını söylememiz, bir öncelik tartışması başlatmamız gerekiyor.
Prof. Dr. İbrahim Akkurt: 2012’de çıkan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın kendisi sakat doğmuştu. ILO’ya ya da AB’ye uyum süreci şeklindeki bir tanımlamayla birçok şey göstermelik olarak kağıt üstünde konuldu. Yürürlüğe girmesi de, bu konunun asli uzmanı olan güvenlik açısından TMMOB, sağlık açısından da TTB devre dışı bırakılarak, tamamen ticari amaçlarla gerçekleştirildi. Bu uygulama da büyük ihtimalle yine işverenin baskısıyla ertelenecektir, ama ertelenmezse bile gerçek anlamda işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından pek bir katkısı olmayacaktır. İşin özü sakat olduğu için yapılanların hepsi göstermelik kalacaktır.